Hayvanları aç bırakmanıza izin vermeyeceğiz!

“Tarafı, sözü, yaşamdan, mücadeleden yana olan herkesi hiçbir şehirde valiliklerin besleme yasağına uymamaya, sokakta yaşayan hayvanlara sahip çıkmaya çağırıyoruz.”

Ankara’dan sonra İstanbul valiliği de bir genelgeyle sokakta yaşayan hayvanların beslenmesini yasaklama çabası içinde. Hayvan Yaşam Özgürlük Platformu, valilik kararlarının hemen ardından şu açıklamayı yaptı:

Sivil itaatsizlik çağrısı: Sokakta yaşayan hayvanları beslemeye devam edeceğiz

Katliam yetmedi, besleme yasaklarıyla sürüyor. Katliam yasasıyla beraber muhalif partilerin belediyeleri de dahil tüm belediyelerde toplama yapılıyor. Yaşlı veya yavru hayvanlara uyuşturucu içeren tüftüf atılarak gerçekleştirilen bu toplamaların kendisi yasaya da yönetmeliğe de aykırı ancak bu bile otoriteleri tatmin etmiyor. Geçtiğimiz günlerde Erzurum Valisi şehirlerinde sokakta yaşayan hayvan kalmadığıyla övünür, Ankara Valiliği köpekleri beslemeyi yasaklarken İstanbul Valisi Davut Gül sokaklardaki kedileri beslemenin ekolojik dengeyi bozduğunu söyleyerek kedileri hedef gösterdi. 

Ekolojik dengeyi bozan “İstanbul’un silüetini bozduk” diye hayıflanıp kentleri inşaat şirketlerine satanlardır, kârlarına kâr katmak için ormanları yok edenler, en ufak yeşilliğin üzerine beton dikmeye çalışanlar, yüz yıllardır sokakları paylaştığımız hayvanları ortadan kaldırmaya çalışanlardır.

Tüm topluma sesleniyoruz, yasakları tanımayın, her gün evinizin önüne bir kap mama, bir kap su koyarak sokakta yaşayan hayvanlarla dayanışmayı büyütelim. 

Yaşatacağız Platformu ise besleme yasağını şöyle eleştirdi:

İktidarın köpek düşmanlığı bitmiyor 

Hükümetin 2021 yılında belli ırkları “yasaklı” ilan ederek başlattığı süreç, bugün sokakta yaşayan hayvanların aç bırakılarak öldürülmesi talimatına kadar geldi. Ankara’dan sonra İstanbul Valiliği de bu sabah itibariyle sokaktaki köpeklerin beslenmesini yasakladı. Valilik’in bu yasağı “Haşere ve kemirgen popülasyonundaki artışın, çevresel kirliliği ve ekolojik denge bozulmalarının önüne geçmek; ayrıca halk sağlığı ve güvenliği açısından karşılaşılabilinecek riskleri azaltmak amacıyla” diyerek bahanelendiriyor. Halbuki biliyoruz ki şehrin dengesi asıl yüz yıllardır kent yaşamının parçası olarak sokakta yaşayan köpekler (ve kediler) toplandığında, sayıları azaldığında bozuluyor.

Belediyelerin görevleri şimdi mi aklınıza geldi?

Valilik kaymakamlıklar, emniyet müdürlükleri ve jandarma komutanlıklarına gönderdiği yazıda sokaktaki köpeklerin toplanmasını, kısırlaştırılmalarını ve “doğal yaşam alanlarına alınmaları”nı söylüyor. Doğal yaşam alanı dedikleri yer, ulaşımın özel araçsız neredeyse imkânsız olduğu, hayvanların takibinin mümkün olmadığı, gönüllülerin katkı ya da denetimini her şekilde zorlaştıran, şehir dışı, ıssız yerler. Birbirini daha önce hiç görmemiş onlarca köpeği bir araya hapsetmek zaten başlı başına bir “öldürme” yöntemi, çünkü içgüdüsel olarak alan koruması yapan köpekler bu tür karşılaşmalarda koruma güdüsüyle davranabilir; ağır yaralanmalı, hatta hayvanların ölümüyle sonuçlanabilecek kavgalar çıkabilir. 

Platform’un açıklaması şu sözlerle devam etti:

20 yıldan fazladır iktidarda olan hükümet bu süre zarfında hiçbir belediyeyi bu kadar takip edip denetlemedi. 6. Madde değişmesin diye yürüttüğümüz mücadelede en çok dile getirdiğimiz nokta belediyelerin kısırlaştırma görevlerini yerine getirmedikleri ve bunun da sokakta yaşayan köpek popülasyonunu artırdığı olmuştu. Belediyeler görevlerini yapsa, hayvanlar için ayrılan bütçeyi kısırlaştırma için kullansa bugün sokaktaki hayvandan “sorun” diye bahsedilmeyecekti.

Çözüm için hiçbir öneriyi ya da iletişimi, fikir alışverişini kabul etmeyen hükümet, konu öldürmek olunca sokaktaki hayvanların belediyelerin sorumluluğu ve görev tanımı içinde olduğunu hatırlayıp anında hatırlatmış “görev”lerini: Toplayın ve hapsedin! 

1910 yılındaki Hayırsız Ada katliamında 100 bine yakın köpek yaşadıkları mahallelerden, sokaklardan toplanarak Sivri Ada’ya terk edilmişti. Aylarca halk karşı kıyıdan bu hayvanların açlık içinde ölürken havlamalarını, ulumalarını dinlemişti. Hayırsız Ada’dan 115 yıl sonra biz hâlâ yaşamın eşitliğini, bir canlıyı aç bırakmanın işkence olduğunu ve bunun kabul edilemezliğini anlatmaya çalışıyoruz. 

Ve bunu hükümete kendi çıkardığı yasayı hatırlatarak yapmaya çalışıyoruz: 

5199 sayılı Kanun 4. Bölüm’de YASAKLAR başlığı altında 14/a’da açıkça der ki: 

“Hayvanlara kasıtlı olarak kötü davranmak, (…) 17 dövmek, aç ve susuz bırakmak, aşırı soğuğa ve sıcağa maruz bırakmak, bakımlarını ihmal etmek, fiziksel ve psikolojik acı çektirmek.”

Kısaca ifade etmek gerekirse: Bir hayvanı bilerek aç bırakmak YASAKTIR. Ve dolayısıyla asıl suç tabir edilebilecek olan da hayvanları aç bırakmaya teşvik, yönlendirme ve/veya besleyen kişileri ceza ile tehdit etmek ve hedef göstermektir. 

Tarafı, sözü, yaşamdan, mücadeleden yana olan herkesi hiçbir şehirde valiliklerin besleme yasağına uymamaya, sokakta yaşayan hayvanlara sahip çıkmaya çağırıyoruz. 

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Her iki platform da hem katliam yasasına hem de besleme yasaklarına karşı eylemler planlıyor.

son yazıları

Trump’ın değil direnişin planından yanayız!
CHP’den milliyetçi bir geri adım
Temel Conta fabrikası kadın direnişçilerinden dayanışma çağrısı

ilginizi çekebilir

IMG_0275
Trump’ın değil direnişin planından yanayız!
1738068741_kurdistan24
CHP’den milliyetçi bir geri adım
kapak_123126
Temel Conta fabrikası kadın direnişçilerinden dayanışma çağrısı