Türk-İş’in açlık ve yoksulluk araştırmasına göre geçen Ekim’de açlık sınırı 28 bin 412 liraya, yoksulluk sınırı da 92 bin 547 liraya yükseldi.
Açlık sınırı, dört kişilik bir ailenin gıda harcamasına tekabül ediyor. Dünyada gıda fiyatlarının artış hızı düşerken Türkiye’de yükselmeye devam ediyor.
Yoksulluk sınırında ise gıda ile birlikte elektrik, su, ulaşım, kira ve eğitim gibi zorunlu harcamalar yer alıyor.
Dört kişilik bir aile söz konusu olduğunda 92 bin 547 liranın asgari düzeyde bir harcamaya denk geldiği açıktır.
Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 36 bin 984 TL oldu.
Tek başına yaşayan bir işçi, aldığı ücretle asla ayakta kalamaz.
Peki yıllarca çalışıp, sigorta primi ödeyen emekliler ne yapsın? En düşük maaş 16 bin lira, diğer ücretlendirmeler katlanarak değil milim milim üstünde.
Yaşlılar bu yüzden AKP’ye öfke duyuyor.
İktidarın işçilere yaklaşımı ücretleri düşük tutmak, grev ve hak mücadelelerini yasaklamak oldu.
Ücretlerin düşük tutulması, sudan sebeplerle işten çıkarmalar, işsizler ordusunun varlığı ile bir arada var oldu.
Ve tüm ekonomik dengeler gibi işsizlik de kontrolden çıkmış durumda. DİSK’in yaptığı son araştırmada bu durum şöyle tespit edildi:
“Eylül 2025’te dar tanımlı işsizlik yüzde 8,6 olarak açıklansa da geniş tanımlı işsizlikte artış hızlanıyor. Eylül 2024’te yüzde 26,1 olan geniş tanımlı işsizlik oranı Eylül 2025’te yüzde 28,6’ya yükseldi ve son 1 yılda 2,5 puan arttı. Geniş tanımlı işsiz sayısında bir yıllık artış ise 1 milyon 255 bin oldu. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın sebebi zamana bağlı eksik istihdam, ümitsiz işsizler, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları, iş arayan ancak hemen çalışmaya başlayamayacak olanları kapsayan potansiyel işgücü sayısındaki artıştır.”
Geçen Eylül itibarıyla 5,3 milyon kişi, çalışmak istemesine rağmen iş bulamıyor.
DİSK/Genel-İş’in raporuna göre Türkiye, Avrupa ile karşılaştırıldığında gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu ülke oldu.
Her 10 kişiden 2’si yoksul, 6’sı borçlu.
AKP iktidarının elitleri ise lüks içinde yaşıyor.
Son dönemde üniversitelerde başlayan ve liselere yayılan gençliğin isyanı tam da bu eşitsizliğe ve geleceksizliğe duyulan öfkeden kaynaklanıyor.
En geniş kesimleri ortak talepler etrafında mücadelede birleştirme potansiyelini sendikalarda örgütlü işçiler taşıyor.
Birleşik işçi hareketi, 23. yılında zayıflamış sermaye yanlısı iktidara meydan okuyup, talepleri kazanabilir.