Marksist.org: İsrail’in soykırımcı işgali 2. yılına girdi. Aynı anda Sumud Filosu büyük bir politik sempatiyle Gazze sularına yaklaştı ama İsrail yüzlerce aktivisti göz altına aldı. Bu arada aynı anda Trump Gazze planını açıkladı. Ve kısa süre içinde de ateşkes ilan edildi. Gelişmeleri nasıl değerlendirmeliyiz?
Şenol Karakaş: Trump, en sonunda Gazze için planını açıkladı. İki yıldır Filistin’e Özgürlük Platformu çatısı altında Gazze’de İsrail’in gerçekleştirdiği soykırıma karşı aralıksız mücadele eden aktivistler olarak plan hakkında kararı verecek olanın Filistin halkı olduğunu alınacak ilk tutum olmalıdır diye düşünüyoruz. Çünkü Gazze’de amansız bir mücadele örgütleyen direniş güçleri var ve onların “plan” karşısında ilan ettikleri tutum bizim açımızdan da bağlayıcıdır. Üstelik Gazze’de direnen örgütler, örneğin Hamas, ustaca bir manevrayla Trump’ın planını ateşkes sürecine bağlı bir müzakere sürecine çevirmek için hamle yaptı.
Özetle karar Filistin halkınındır. Mücadelenin yol haritasını belirleyecek olan saldırıya uğrayan, yakılıp yıkılan şehirlerini terk etmeyen, açlığı bir soykırım silahı olarak kullanan İsrail’e boyun eğmeyen Gazzelilerdir. Ateşkes haberi duyulur duyulmaz nasıl sevindiklerini, coşku içinde nefes almaya başladıklarını hep beraber gördük. Bu yüzden Trump’ın planını duyduğumuzda bu planı elinin tersiyle itmenin, 65 binden fazla kayıp veren Gazzelilerin yerine ikame etmek anlamına geleceğini vurguladık.
Ama şunun da altını çizmek gerekiyor. Trump’ın planının, açlığı, ölümleri, soykırımı durdurmak için açıkça şantaj yapan bir öneri olduğunu görmeliyiz. Plana ilişkin temel eleştirimiz, soykırım sürecine sorun Hamas’mış gibi, sorun Filistin direniş örgütlerinin tutumuymuş gibi yaklaşmasıdır.
Kurulduğu andan itibaren korsan bir şekilde Filistin topraklarındaki işgalini geliştiren, defalarca gerçekleştirdiği askeri saldırılarla Filistinlilerin kitlesel ölümlerine neden olan, kendisini on yıllara yayılmış bir soykırım girişiminin üzerinde inşa eden İsrail, Trump’ın planına göre herhangi bir sorun ya da sorumluluk taşımıyor.
Filistin’de on yıllardır yaşananlara objektif bir bakış ise Gazze’de temel sorunun İsrail işgali olduğunu hemen kavrayabilir.
Plana eleştirel bir destek verdiğinizi söyleyebiliriz bu durumda?
Elbette planının esirlerin serbest bırakılması, hava saldırılarının durması, İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve bunun karşılığında İsrail’in 1700 Gazzeliyi serbest bırakacak olması, Gazze şeridine derhal yardım gönderilmesi, hastanelerin ve alt yapının onarılması, aşamalı da olsa İsrail ordusunun geri çekişecek olması gibi önemli, ölüm kalım meselesi olan yanları var.
Trump’a ve İsrail’e duyduğumuz öfke, Gazze’de şu anda içinde olduğumuz insani krizin boyutlarını görmemizi engelleyemez. Küresel intifadanın her bir bileşeni aylardır Gazze’de acil ateşkes talebini öne sürüyor.
Biz de her eylemimizde acil ateşkes talebini dile getiriyoruz.
Artık tek bir Gazzeli çocuğun daha hayattan kopartılmasına dur denmesini istiyoruz. Bunu Filistin’deki tüm direniş örgütlerinin de istediği çok açık. Fakat Trump her zamanki gibi en basit insani taleplerin karşılanmasını, emperyalist bir kibirle kendisini Filistin’e sömürge valisi olarak atanması şartına bağlıyor. Trump planına göre Filistin’de teknokratlardan oluşan bir komite kurulacak ama bu Filistin komitesi Barış Kurulu tarafından denetlenecek. Elbette Barış Kurulu’nun başında Trump ve ABD’nin Irak işgali döneminde ortağı olan dönemin İngiltere başbakanı Tony Blair olacak. Tony Blair daha ellerindeki kanı temizlemedi. Bir savaş suçlusunu Filistin komitesinin başına atama planı, kelimenin tam anlamıyla Filistin’i sömürgeleştirme planıdır.
Trump’ın bir başka şantajı da Hamas ve diğer direniş gruplarının Gazze’nin yönetiminde yer almamasını dayatmasıdır. Plan, çok açık bir şekilde, Gazze’de ölümlerin durması için aylardır mücadele eden insanları en zayıf yerinden vururken, yani İsrail katliamlarını bir anda sonlandırma vaadini dile getirirken, aynı zamanda Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını elinden almayı amaçlıyor. Trump planı, her ne kadar Filistin’in kendi kaderini tayin hakkından söz etse de bu hakkın kullanımını gasp edilmesine bağlıyor.
Bu direnişin esas nedeninin İsrail işgali olduğu gerçeğini silikleştiren Trump planı, İsrail’e arayıp da bulamadığı meşruluğu vermeye çalışmakta. İsrail’in soykırım girişiminin yerine, bir süreliğine ABD’nin sömürge valiliği altında bir Gazze hedefleniyor.
Ateşkes ilan edildiğinde Gazzelileri sevince boğan ne ise biz bu yüzden ateşkesi savunuyoruz. Ama aynı zamanda da soykırımcı İsrail işgalinin hesabının sorulmasının bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz.
Yani sorunun Hamas’la başlamadığını vurguluyorsunuz.
Filistin tarihinin gösterdiği ve tüm dünyada barıştan yana olanları, savaş karşıtlarını öfkelendiren gerçek şudur: İsrail için savaşa verilen her ara, barış girişimleri için bombardımanları, ölümleri ve işkenceyi durdurduğu her süre, bir soluklanma, yeni ve daha kanlı bir işgali örgütlemek için değerlendirdiği bir zaman dilimidir. İşgale ara verilen dönemler, daha vahşi bir işgal döneminin planlandığı sürelerdir. Bunun nedeni İsrail’in varoluş nedeninin Filistin’i Filistinlisizleştirmek olmasıdır.
Hamas, bu yaklaşıma bağlı politik, ekonomik ve askeri uygulamalara karşı verilen bir tepkidir.
Bu yüzden biz her şeyden önce hemen şimdi ateşkesin ilan edilmesini istiyoruz.
Tüm esirler ve İsrail zindanlarındaki on binlerce Filistinlinin hemen serbest bırakılmasını istiyoruz.
Filistin’in hemen şimdi kendi kaderini kendisinin tayin etmesi gerektiğini savunuyoruz.
Geçiş sürecinde yönetimin bizzat Filistinlilerde olması gerekiyor. Uluslararası tüm güçler bu sürecin güvenliğinden sorumlu olmalıdır.
Filistin’de silahsızlandırılması gereken temel güç soykırımcı İsrail’dir. Orta Doğu’da bir sene içinde 7 ülkeyi birden bombalayan başka hiçbir yapılanma yoktur.
Türkiye ve Trump’ın planını destekleyen Arap ülkeleri ise Trump’a değil, Gazze direnişine, küresel intifadaya kulak kabartmalıdır.
Küresel Sumud Filosu’nun durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sumud Filosu’na yönelik yasadışı saldırganlık, aktivistlerin kaçırılması ve İsrail’in Filistinli aktivistleri hapsettiği, Gazze ile Mısır arasında işkenceleriyle ünlü Kesdiot hapishanesine nakletmesi küresel bir skandala dönüştü. Yüzlerce aktivistin tek bir hedefi vardı: Gazze’de açlığın bir soykırım silahı olarak kullanılmasını engellemek. Bu yüzden Gazze üzerindeki İsrail ablukasını dağıtmak için yola çıkan Küresel Sumud Filosu, dünyadaki her meydanda, her şehirde, her limanda umutla, coşkuyla, Gazze için direniş kararlılığıyla selamlandı. Aktivistler gözaltına alındığında tüm dünya ayağa kalktı. İsrail’in ırkçı ve provokatör bakanı Ben Gvir, Sumud Filosu gönüllülerini aşağıladığında küresel bir öfke patlamasına yol açtı. Greta Thunberg’e işkence haberleri bardağı taşıran damla oldu.
Sumud filosu, tarihin en büyük dayanışma girişimidir. Devletlerin ikiyüzlüce seyirci kaldığı soykırıma karşı gezegen ölçeğinde hepimizin vicdanının, öfkesinin, azminin taşıyıcısı. Sumud filosu küresel intifadanın bir parçası. İsrail hukuksuzca filoya saldırırken, aslında çok bilinçli bir şekilde kendisini köşeye sıkıştıran küresel intifada aktivistlerine mesaj verdi. ‘Ben istediğim gibi soykırım gerçekleştiririm, bana gücünüz yetmez’ dedi.
Gücümüz yeter. Yetti.
Tüm tehditlerine rağmen Sumud filosu işgal devletinin savaş gemilerinin üstüne üstüne yürüdü.
Uygulanan vahşete rağmen topraklarını, yaşadığı yerleri terk etmeyen Gazzelilerin gösterdiği gibi kimse İsrail’den korkmuyor. Greta’nın söylediği gibi, İsrail’den değil vicdanını kaybetmiş bir gezegende yaşamaktan korkmalıyız.
Birleşmiş Milletler’de Filistin’i devlet olarak tanıyan ülkelerin sayısında yaşanan artışın gösterdiği gibi başta Filistin halkının direnişi, ardından tüm dünya meydanlarındaki Filistin dostlarının mücadelesi, İsrail’in soykırımcı, savaş suçlusu bir terör yapılanması olduğuna herkesi ikna etti.
Elbette, hemen, şimdi Gazze’de soykırımcı şiddetin sona ermesini istiyoruz. 1 yaşını görmemiş binlerce çocuğun ölmesine daha fazla dayanamıyoruz. Bu yüzden Filistin halkının verdiği kararın, ateşkesin yanındayız. Kararın, Filistin halkı lehine, Gazze için işlemesini yakından gözlemeye devam edeceğiz.
Ama hepimizin, Filistinliler dışında herkesin yapabileceği bir şey daha var: Yaşadığımız yerlerdeki yönetenlere basınç yapmak.
İsrail’i yalnızlaştırmak için ısrar etmeye bir saniye bile ara vermemek.
İsrail’e tam ambargo uygulayın demeye ara vermeyeceğiz. Tüm devletler Sumud filosunu yalnız bıraktı, bir sonraki filoyu da Gazze ile örülen dayanışmayı da Filistin halkını da yalnız bırakmayın. Bunun yolu İsrail’e tüm ikili anlaşmaları, askeri, siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel tüm bağlantıları sona erdirmekten geçiyor
Trump’ın su katılmamış bir Siyonist olduğunu ortada. Türkiye ve tüm bölge ülkeleri, dış politikanın odağına hızla İsrail’in yalnızlaştırılmasını almak zorunda. Ancak bu adımların atılmasını sağlayabilirsek, İsrail’in ateşkesi geçici bir soluklanma ve yeni bir işgal girişimini tırmandırma süreci olarak kullanmasını da engelleyebiliriz. Ateşkes için Gazellilerle birlikte sevinip, tüm sürecin İsrail’den soykırımın hesabının sorulacağı bir sürece evrilmesi için kitlesel ve küresel intifadayı örgütlemeye devam edeceğiz.
Sumud Filosu sadece İsrail’e meydan okumadı. Tüm iktidarlara seslendi, biz de bu sesin aralıksız yankılanmasına devam etmeliyiz: Başta bölge ülkeleri olmak üzere tüm dünyadaki iktidarlar, Trump-İsrail planına karşı Gazze için Gazzelilerin planına sahip çıkın ve bu planın hayata geçmesi için çabalayın.
Bu planın adı: “Nehirden denize özgür Filistin!”