CHP’ye yönelik baskıya son!

Her tutuklamada baskının dozu yükseltilirken, öfke de artıyor. Aynı zamanda yekpare görünen yargı içinde anayasal çatlaklar oluşuyor.

İBB’ye kayyım atama girişimi, üniversite öğrencilerinin başlattığı protestolarla engellenmişti. CHP’ye kayyım atama girişimi de İstanbul ve Ankara’daki kitlesel eylemlerle boşa çıkarıldı.

Otoriter yönetimler, baskıyla ve korkutarak yönetilir. Ancak rızayı seçimlere dayandıranlar, korku duvarını aşan kitleler tarafından sarsılabilir.

19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla birlikte oluşan siyasi kriz ve mücadele dalgası bu durumun bir örneğidir.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan CHP’yi durdurmak, felç etmek ve mümkünse bölmek isteyen AKP-MHP iktidarı batıda görülmemiş bir baskıyı devreye soktu. Kürt şehirlerinde bu baskıdan çok daha fazlası yıllardır yaşanıyor.

Art arda yapılan polis operasyonları ve açılan birden fazla soruşturma sonucu İstanbul, Adana, Antalya büyükşehir belediye başkanları, İstanbul’da 11, Adana’da 2, Antalya’da ve Dersim’de 1 ilçenin CHP’li belediye başkanları yolsuzluk suçlamalarıyla tutuklanmış durumda.

18 belediye başkanı hapiste tutulurken, onlara oy veren milyonlarca insanın seçme-seçilme hakkı gasp edildi.

Son olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi de soruşturma altında.

Üstelik bu tutuklama furyası devam edebilir. Her tutuklamada baskının dozajı yükseltilirken, öfke de artıyor. Seçimler dışında eylem gibi bir alışkanlığı olmayan CHP çok sayıda il ve ilçede mitingler yapıyor, bu mitinglere sendikalar ve solunda dahil olmasıyla büyük kalabalıklar sokağa çıkıyor.

Ve bunlar ağır bir ekonomik kriz, derin bir gelir eşitsizliği, devasa hayat pahalılığı, düşük ücret ve iktidar eliyle kemer sıkma dayatması sırasında gerçekleşiyor.

Hayat pahalılığına öfke

19 Mart’tan bu yana gelişen kitlesel mücadelenin bileşenleri barınma ve beslenme sorunu yaşayan üniversite öğrencileri, kalitesiz eğitime maruz kalan geleceksiz bırakılan liseliler, iş bulma umudu kalmayan gençler, emekliler, işçiler, memurlar, türlü ezilen toplumsal gruplardır.

Gıda fiyatları son bir yılda yüzde 54,5 artmış durumda.

Aynı şekilde enerji fiyatları da otomatik bir şekilde fahiş faturalara dönüşüyor.

İktidarın desteklediği müteahhitler tarafından yaratılan emlak balonuyla bina fiyatları artarken, hemen her yerde kiralar da yükseliyor.

Devlet okullarında eğitim kâğıt üzerinde parasız. Fakat ilkokuldan üniversiteye her basamakta veliler ve öğrenciler soyuluyor.

Bütçedeki en önemli kaynaklar borç ve faiz ödemelerine, silahlanmaya aktarılıyor. Vergilerimiz sermayeye aktarılıyor.

Erdoğan’ın istediği, Mehmet Şimşek’in uyguladığı kemer sıkma programı sonucunda kamuda çalışan emekçiler sefalete mahkum edilmiş durumda. Asgari ücrete zaten ara zam yapılmadı. Çoğunluğu sendikasız olan özel sektörde işçi maaşları dramatik bir düşüklükte. Emekliler ise açlığa mahkum edilmiş durumda.

Bu koşullar karşısında en geniş kitleler mücadeleye atılıyor ve bu çok daha büyük bir harekete dönüşebilir.

Çatlaklar

Yoksulluk ve mücadele dalgası karşısında AKP’nin eriyişi hızlanmış durumda. Artan baskının sebebi bu.

Erdoğan yönetimi CHP’ye savaş açarak, birçok farklı kişiyi tutuklayarak, siyasi davalar silsilesi yaratak erimeyi durdurmak, tabanını konsolide etmek ve kaybettiği seçmenlerini geri kazanmak istiyor.

Fakat siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın büyüklüğü karşısında meşruiyet kaybına uğruyor.

Bu yüzden, CHP’ye açılan davalar, birtakım CHP’lilerin diğer CHP’lilerle kavgası olarak sunuluyor.

Belediye başkanlarını karalayan ya da İstanbul’da olduğu gibi CHP’nin başına kayyım çorabını örenler teknik olarak şikayetçi olan birtakım CHP’liler. Fakat bu CHP’lilerin bağlantıları, aynı zamanda itirafçı olmuş ihale patronlarının geçmişi, AKP’nin doğrudan taraf olduğunu göstermekte.

Antidemokratik müdahalenin aracı olarak yargının kullanılması egemen sınıf arasındaki bölünmeyi artırırken bizzat yargı içinde çatlaklar yaratıyor.

Yetkisiz bir mahkemenin CHP İstanbul İl Kongresi’ni iptal etmesi ve seçilmiş başkan Özgür Çelik’in görevden uzaklaştırması, yerine Gürsel Tekin’i planlı bir şekilde kayyım ataması bardağı taşıran son damla oldu.

Daha önce dokuz mahkeme yetkisizlikleri sebebiyle bu davayı esastan reddetmişti. 

Fakat kayyım Tekin ve arkadaşları öylesine büyük tepki gördü ki ilk günden itibaren izole edildi.

Ardından CHP genel kurultayının iptal davası geldi. Yaratılan havayla birlikte çoğu kişi kayyım kararının çıkacağını düşünüyordu. Fakat böyle olmadı. Davadan önce Ankara’da yapılan kalabalık CHP mitinginin ardından yapılan duruşmada tedbir olarak kayyım talebi reddedildi ve mutlak butlan davası 24 Ekim’e ertelendi.

Normalde asliye hukuk mahkemesi, bu davayı baştan reddetmeliydi. Çünkü anayasa ve kanunlara göre siyasi partilerin seçimleri konusunda tek yetkili ilçe seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu’dur. Fakat yargı üzerindeki olağanüstü baskı bunu mümkün kılmadı. Fakat şimdilik CHP’ye kayyım girişimi engellenmiş oldu.

Öte yandan kayyımı boşa çıkarmak için toplanan CHP olağanüstü kurultayı hakkında yapılan iki başvuru yetkili ilçe seçim kurulu ve bizzat YSK tarafından reddedildi.

Ancak istinaf mahkemesi, İmamoğlu hakkında açılan ahmak davasından çıkan çezayı onayladı. Böylece Erdoğan’ın en güçlü rakibine siyasi yasak getirme yolunda bir adım daha atıldı. Nihai kararı, Yargıtay verecek.

Saldırıyı püskürtmek için toplanan olağanüstü CHP İstanbul İl kurultayının kapısına polis eşliğinde icra memurları dayandı. Sebep bir yetkisiz asliye mahkemesinin kurultayı durdurma kararıydı. Fakat sökmedi. CHP’liler anayasal haklarını kullanırken, YSK bu kararı reddetti. Özgür Çelik yeniden İstanbul il başkanı seçildi.

Tüm bunlar oluşan siyasi krizin yargıda bölünme yarattığını gösteriyor. 

Daralan ekonomi, sermaye ve yargı içindeki bölünmeler, devlet içindeki fraksiyonların arasındaki gerilimi de artırıyor. Çeşitli davalar ve güvenlik bürokrasisinde yapılan bazı atamaların AKP ile MHP arasında gerilimi artırdığı ileri sürülüyor. 

Kısacası 22 yıldır iktidarda bulunan ve şimdi ikinci parti durumuna düşen AKP için tehlike çanları çalmaya devam ediyor.

Ne yapmalı?

Parlamenter bir parti olan CHP, esas olarak seçimlere hazırlanıyor. Her bir miting, seçim etkinliği olarak değerlendirilebilir. Fakat ortada henüz bir seçim yok. Fakat haklarını isteyen, demokrasiyi ve özgürlükleri savunan milyonlar var. Ve bu kitleler evde oturup kızıp beklemekten değil sokakta mücadele etmekten yana.

19 Mart’tan bugüne kadar olanlara bakıldığında iktidarın hedeflerinin tam anlamıyla hayata geçirilememesinin nedeni mücadeledir. Eğer mücadele devam etmezse birçok belediyeye kayyım atanması ya da çeşitli yollarla AKP’ye geçirilmeleri gibi CHP’nin başına devlet eliyle kayyım atanması da kapıda bekleyen tehlikelerdir.

Üstüne üstlük, bu süreç CHP’yi çoktan aşan bir hale geldi. Konu, demokrasisinin gaspının durdurulmasıdır. Öğrencilerin, işçilerin, sendikaların ve solun ekonomik ve siyasi mücadeleleri ileriye çekmesiyle otoriter yönetimin kalıcılaşması önlenebilir.

Bir yandan barışı diğer yandan ekmeği ve demokrasiyi hep birlikte savunmalıyız. 

son yazıları

Trump'ın planına neden karşı çıkmak gerekir
DSİP: Sumud Filosu onurumuzdur!
İzmir’de Filistin'le dayanışma eylemi

ilginizi çekebilir

Abdulhadi_Commentary_April_2012-1
Trump'ın planına neden karşı çıkmak gerekir
dsip gorsel
DSİP: Sumud Filosu onurumuzdur!
WhatsApp Image 2025-09-27 at 12.25
İzmir’de Filistin'le dayanışma eylemi