Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş sonrası yüzde 25’lere kadar çıkan enflasyon, TÜİK’de yapılan atamalar sonrası giderek düşürülmeye başlandı. Gerçek enflasyonla resmi enflasyon diye iki ayrı kavramın oluşmasına yol açtı. Çünkü hükümet ve işverenler; TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranlarını baz alarak ücretlere zam yapmaktaydılar.
Enflasyonun düşük gösterilmesi, ücret zamlarının düşürülmesine yol açtı. Bu sayede ücretlerin milli gelir içindeki payı son 3 yılda, yüzde 50’den yüzde 30’lara düştü. Yoksul sayısı 17 milyondan 27 milyona yükseldi.
Önümüzdeki Temmuz ayında gerçek enflasyonun yüzde 50’nin üzerinde çıkması bekleniyor. Çünkü elektrik, su, doğal gaz, LPG vb. zamlar Haziran hesaplamalarına yansımadı, Temmuz ayında yansıyacak.
Üretici enflasyonunun yüzde 42,9’a yükselmesi de, tüketici enflasyonunun yükselmesi için baskı oluşturacak, şimdiye kadar maliyetleri arttığı halde bunu fiyatlara yansıtamayan pek çok üretici mallarına zam yapmaya başladı.
Bütün bu zamlar Temmuz ve Ağustos aylarında çok daha büyük bir enflasyon rakamının ortaya çıkmasına neden olacak.
Hükümet kamu kaynaklarını yararsız yol, köprü, havaalanı, kanal inşaatları için harcamaya devam ediyor. Silahlanma harcamalarını olağanüstü artırıyor. Tarımsal üretime gereken önem verilmiyor, her yıl artan oranda tarımsal ürün ithal ediliyor. Özelleştirme adı altında kamusal kaynaklar talan ediliyor. Türkiye’nin kara para aklama cenneti haline geldi, sürekli varlık barışları ilan edilerek, mafyatik yollarla kazanılan paralar sisteme sokuluyor.
Bütün bunlar enflasyonu azdıran en önemli sebepler. Tabi bütün bu uygulamalara yol açan, hükümetin adaletsiz, haksız, hukuksuz uygulamaları.