Savaş bitse bile

27.12.2015 - 15:36
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

2013 sayımına göre Diyarbakır’ın nüfusu 930.000 civarında verilmiş, 2015 yılı sonunda açıklanması beklenen yeni nüfusunun ise 1.651.000 civarında olması bekleniyor.

Bugün itibarı ile 23 gündür sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur ilçesinin nüfusu ise 123.000 civarında. CHP’nin Meclis’e sunduğu Sur Raporu’nda Sur nüfusunun neye dayanılarak 24.000 verildiğini anlayamamış olsam da, ilçeden nüfusun epeycesinin çatışmalar nedeni ile göç ettiği gerçeğini yine de ortadan kaldırmıyor yanlışlık. Rapora göre, 1 Ocak 2015 tarihinden 5 Aralık 2015 tarihine kadar 171 güvenlik görevlisi 195 PKK üyesi ve 157 sivil olmak üzere 523 kişi ölmüş. PKK üyelerinin neye göre tespit edildiğini anlayamadığım gibi, son haftalarda sokağa çıkma yasakları nedeni ile açıklan-a-mayan sivil ölüm sayısının tespiti de bence mümkün değil. Orada öylece öldürülmelerini izlemekten başka bir şey yapamadığımız Sur halkının ölmeyenleri nerede peki, yaşıyorlar mı gerçekten?

Yerel kaynakların rakamlarına göre şehrin il ve ilçelerinde Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na kayıtlı 65 bin esnaf bulunuyor, yanlarında da 100.000 civarında insanın istihdam edildiği söyleniyor. Sur ilçesinde ise, 10.000 in üzerinde esnafın iş yaptığı belirtilmiş. İlçedeki 22 otelden 14 tanesi kapalı, saldırıların başlaması ile birlikte Sur ilçesinde 360 civarında işyerinin kapandığı söyleniyor. Yine son yasaklarla 5 bin civarında insan da işten çıkarılmış. Ve ilçenin resmi rakamlara göre cirosu da yarı yarıya düşmüş.

CHP’nin raporuna göre Sur ilçesinden binlerce insan göç etmiş, işyerleri kapanmış, insanlar evlerini bırakıp can havli ile bölgeyi terk etmişler, nereye gittikleri ve nasıl yaşadıkları konusunda bir bilgi elimizde mevcut değil, saldırının bu kadar yoğun olduğu ve neredeyse yalıtılmış sokaklarının ağır silahların saldırısı altında tutulduğu bölgede, yaşamak ve ölmemek dışında hiçbir seçeneğin bırakılmadığı insanlardan başkalarına bakacak halimiz elbette yok ama ‘köklerini kurutacağız’ demeyi siyaset sanan devletin öldüremediği ve bölgesinden temizlik yapar gibi kopardığı binlerce insanın, çocuğun kadının toplum olarak sorumluluğunu duymamamızda bile tuhaflık yok mu?

Sokağa çıkma yasağı şehrin ortasında bir ilçede devam ederken nüfusun çoğunluğunun yaşadığı diğer ilçelerde hayatın normal seyrinde devam ediyor olduğunu söylemek elbette mümkün değil. Hem çatışmanın ve ölümlerin yarattığı ağır kırgınlık ve hem de kendi hayatlarını sürdürme konusunda yaşadıkları derin tedirginliğin insanların hayatında ne gibi sonuçları olduğunu buradan görebilmek mümkün değil. Sadece oturduğum yerden konforlu tahminler yürütebilirim. Esas olan ve medyamıza düşen sürekli ölüm, sürekli çatışma ve sürekli yıkım olunca, yaşam hakkının ölümün dışında kalan tüm ayrılmaz diğer parçalarının da bölgede yaşayan Kürdler için git gide konuşulmaz hale geldiğini söylemek zor değil. Bankalar, batmış esnafa kredi vermiyor, diyelim ki Soma’da ve Reyhanlı’da meydana gelen felaketler sonrası esnafa faizsiz kredi veren hükümet bu bölge esnafından bunu da esirgemiş görünüyor, vergi ve SSK borçlarını ertelemek dışında bölgenin çatışmalara dahil olmayan kısmında yaşayan, çalışan ve binlerce kişiyi istihdam eden kesimine ‘silahsız da olsan seni de öldürürüz’ demekten başka bir şey demiyor devlet aslında.

Batıda yaşıyoruz ve diyelim ki oradaki katliamlar ile ilgili haberleri sadece devletin medyasından izleyip bir grup ‘teröriste’ yapılan müdahale diye değerlendirecek kadar insanlığımızdan uzaklaştık ve diyelim hendekleri tartışıyoruz ve süslü cümlelerimizle bölgede olan biteni değerlendirip kendimizi rahatlatmaya çalışıyoruz. Peki ve şimdi tüm hendeklerin bir gecede kapandığı, ateşkes ilan edildiğini varsaydığımız durumda, sadece Diyarbakır’ın Sur ilçesini örnek vererek soruyorum tekrar; bölgelerini terk eden binleri, işleri batan binleri, işlerini kaybeden binleri, okullarına gidemeyen binleri, evleri yıkılmış binleri hangi hayatın içine nasıl sokup barış döneminin inşasını insana yakışır hale getireceğiz. Yıkıyoruz ve öldürüyoruz, gömebildiklerimizi rakam rakam paylaşıyoruz, ya tutamadığımız ve önümüzdeki yılların yaşayamayan insanlarını ne yapacağız. Bölge kaç yıl daha kanayacak, nasıl tedavi olacak?

Sennur Baybuğa

(BasNews)

Bültene kayıt ol