Rusya İmparatorluğu ile genel olarak Çerkes adı verilen Kafkasya halkları arasındaki savaş, bundan tam 152 yıl önce son buldu. Rusya zafer kazandığını ilan etti, yüz binlerce insan soykırıma uğratılarak öldürüldü, daha da fazlası yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı. Osmanlı İmparatorluğu'nun çeşitli bölgelerine ve Balkan topraklarına yerleştirilen sürgünlerin büyük bir kısmı, yollarda hayatını kaybetti.
Avrupa ile Uzak Asya arasında doğal bir köprü görevi gören Kafkasya, sahip olduğu bu stratejik önem nedeniyle daima büyük güçler tarafından kontrol edilmek isteniyordu. Rusya'nın güçlenerek ticaret yolları üzerinde söz sahibi olmak istemeye başlaması, Kafkasya için bir felaket anlamına geliyordu. Yaklaşık 300 yıl süren ve her iki taraf için de büyük kayıplar anlamına gelen savaş, 21 Mayıs 1864 tarihinde Rusların kesin zaferi ve Çerkes direnişinin kırılmasıyla son buldu.
Bu tarihten 30 yıl kadar önce, Çerkeslerin efsanevi savaşçısı Şeyh Şamil'in teslim olmasıyla birlikte Çerkesler önemli bir güç kaybı yaşamış, ancak mücadeleye devam etmişlerdi. Rusya'nın kesin zaferini ilan etmesinden sonra, insanlık tarihinin büyük kitlesel göçlerinden biri yaşandı. Rusya'nın "çekip gitme, ya da esir muamelesi görme" dayatması karşısında, herhangi bir şekilde fırsatını bulan Çerkeslerin bir kısmı Rusya'nın hakimiyetinde bulunan topraklara, bir başka kısmı ise Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarına göç etti. Bu esnada yüz binlerce insan hayatını kaybetti, sürgün bir soykırıma dönüştü.
Avrupa, Çerkes soykırımı ve sürgünü karşısında sessiz kalmayı tercih etti. 7 Temmuz 1864'te Kafkasya'nın tamamıyla işgal edilişinden sonra Karl Marks şöyle yazıyordu: "Rusya'nın Kuzey Kafkasya halkına karşı uyguladığı zecri tedbirler ve Avrupa'nın ahmaklık derecesindeki ilgisizliği ve görmezlikten gelişi, Rusya'nın işini kolaylaştırıyordu. Polonya inkılâbının boğulması ve Kuzey Kafkasya'nın işgali 1815'ten bu yana Avrupa için önem arz eden en büyük iki olaydır." (Kafkasya, 1973: 72).
Osmanlı İmparatorluğu'na göç etmek zorunda kalan Çerkeslerin sayısı kesin olarak bilinmemektedir. Verilen rakamlar, 450.000 ile 1.500.000 arasında değişmektedir. Kesin olan bir şey, seyahat koşullarının son derece kötü olması nedeniyle, binlerce insanın yollarda hayatını kaybetmesidir. Kafkasya'nın Karadeniz kıyılarından gemilere balık istifi bindirilen insanlar, açlık ve susuzluk yüzünden yollarda ölmeye başlamış, herhangi bir hastalık belirtisi gösterenler ise gemi personeli tarafından bir an bile duraksamadan denize atılmıştır. Bu arada insansızlaştırılan Kafkasya toprakları, Çerkeslerin geri dönme umudunu ortadan kaldırmak için yakılıp yıkıldı, harabeye dönüştürülmüştür.
Zorunlu göç esnasında Osmanlı yönetimi ile koordineli olarak, Batum, Trabzon, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Akçakoca, Burgaz, Varna ve Köstence'de göçmen kampları kuruldu. Bu yerler açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle, kısa sürede ölüm kamplarına dönüştü. Salgın hastalıklar nedeniyle İstanbul'a göçmen sokulması yasaklanmış, sevkiyat Balkanlar'a yönlendirildi.
Kuzey Anadolu limanlarına çıkarılan göçmenler şimdiki Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı, Kocaeli vb gibi, o zamanlar boş durumda olan yerlere yerleştirildiler. Çerkeslere küçük ölçekli ve dağınık yerler tahsis edilmiş, belli yerlerde öbeklenmelerine, özellikle toplulaşmalarına fırsat tanınmamıştır. Çünkü "Çerkeslerin kötü ve saldırgan kişiler oldukları" biçiminde etkili bir Rus dezenformasyonu vardı. Osmanlı yönetimi de Çerkeslerin toplu bir etnik güç olmasını istemiyordu. Toplu yerleşim, sadece İç Doğu'daki Uzunyayla yöresinde (Kabartay, Hatukay, vb) küçük ölçekte gerçekleşebilmiştir. Sonuç olarak Kuzey Anadolu'ya yüz binlerce Çerkes yerleştirilmiştir.
Balkanlar'da özellikle Tuna Irmağının güney boylarında şerit gibi uzayan ve yer yer toplulaşan Çerkes yerleşmeleri oluşmuştur. Köstence, Varna, Silistre, Rusçuk, Plevne, Vidin, Niş, Burgaz, Kazanlık, Eski Zağra, Filibe, vb yörelerde, şimdiki Kosova, Makedonya, Arnavutluk ve Trakya gibi yerlerde irili ufaklı Çerkes yerleşim birimleri oluşmuştur. Çerkeslerin Balkanlara yerleştirilmeleri esnasında Osmanlı yönetimi burada Sırp ve Bulgar nüfusu rahatsız edici (toprağı Hıristiyan köylülerden alıp Çerkeslere verme, Hıristiyan nüfusa Çerkesler için ev yapımına yardım etme yükümlülüğü yükleme, angarya işleri, vb) siyaseti izlemiştir. Bu durum, yerel halkın Çerkeslere tepki göstermesine neden olmuştur. Ayrıca Sırp ve Bulgar ayaklanmalarını bastırma işinde Çerkes milislere görev verilmiş, bu da halklar arasındaki anlaşmazlıkları düşmanlığa dönüştürmüştür.
1878 Berlin Antlaşması gereğince, Türkler ve diğer Müslüman topluluklar ayrı tutularak, sadece Balkanlar'daki Çerkes nüfusa, bütünüyle Osmanlı Devleti'nin Asya ve Afrika'daki topraklarına sürülme cezası verilmiştir. Bugün Anadolu'nun Marmara, Ege, Akdeniz, İç,Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki ana Çerkes nüfusu, daha çok bu Balkan muhacirlerinin torunlarından oluşmaktadır. Balkanlar'dan sürülenler, ayrıca şimdiki Suriye, Lübnan, Filistin (şimdi İsrail), Ürdün, Irak, Mısır, Kıbrıs, Tunus vb yerlere de götürülerek yerleştirilmiştir. Balkanlar'dan sürülenlerin sayısı üzerine 200 binden başlayıp 600 bine ulaşan tahminler yürütülmektedir.
Çerkes soykırımı Rusya ve diğer katılımcıları tarafından kabul edilmeli, maddi ve manevi bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalıdır.