1913 Eskişehir doğumlu olan Agop Arad, resim çalışmalarını İstanbul ve Paris'te sürdürdü. Hocası Metzinger'in kübist eğilimlerinden etkilenmedi; gördüklerini olduğu gibi tuvale yansıtma yolunu tercih etti. 1940 yılında "Yeniler Grubu"na katıldı. Özellikle İstanbul'un günlük yaşamını ortaya koyan resimleriyle tanındı. Arad, 4 Ekim 1990 tarihinde hayata veda etti.
Agop Arad, 1913'te Eskişehir'de doğdu. İstanbul'da bir Fransız kolejinde (Assomption) orta öğrenim gören Agop Arad, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne girerek önce Nazmi Ziya Güran ve ibrahim Çallı'nın, daha sonra da Leopold Levy'nin atölyelerinde çalıştı. Resim çalışmalarını Paris'te Frochot Akademisi'nde sürdürdü. 28 Mart 1940'ta İstanbul Gazeteciler Cemiyeti'nin Beyoğlu Lokali'nde Liman Resim Sergisi adıyla ilk toplu sergilerini düzenleyen "Yeniler Grubu"na katıldı ve grubun sanat görüşünü paylaştı. Sonra gazetecilik mesleğine atıldı; ama resim çalışmalarını da sürdürüp, yapıtlarını çeşitli sergilerde sundu.
Bir ressam-gazeteci olan Agop Arad'ın sanatı, kısa süren soyut nitelikli resimleri göz önünde tutulmazsa, aşağı yukarı bütün akademik eğilimlerin dışında kalmış, gücünü kişisel gözlem ve deney birikimlerinden almıştır. Fransa'da yanında çalıştığı jean Metzinger, kübist eğilimi açısından Agop Arad'ı pek etkilememiş, ilk resim bilgilerini aldığı izlenimci atölyelerin de, sanatına yönlendirici bir katkısı olmamıştır.
Yalnızca, 1940 kuşağı ressamlarına kişiliklerini bulma yolunda belli bir yön çizmiş olan Leopold Levy'nin önerilerinden esinlendiği söylenebilir. Bu arada özellikle Yeniler Grubu'nun toplumsal kaynaklı bir resim yaratma yolundaki çabaları, sanatçının kişiliği üstünde olumlu etkiler yaratmış ve onu doğa-insan gerçekliğinin yansıdığı İstanbul yaşamını yorumlamaya yöneltmiştir. Agop Arad'ın bu tür resimleri, öğrendiği bütün teknik bilgileri ve sanatsal eğilimleri bir yana bırakarak, içinden geldiği gibi resim yapmaya yönelen yapmacıksız ressamları (bu arada da naif ressamları) akla getirir.
Gerçekten sanatçının İstanbul'un gündelik yaşamını yansıtan çalışmaları, doğrudan doğruya gözlem yeteneğine dayanır. Gördüğünü, katışıksız renklerle ve herhangi bir abartmaya yer vermeden tuvale aktarma kaygısı, Agop Arad'ın sanatına, halk resimlerine özgü bir nitelik de kazandırmıştır. İstanbul'un çalışan ve üreten kesimin çevreyle bütünleşen yaşamını, parklardaki pazar gezintilerini, bu insanların doğal davranışlarıyla kolayca özdeşleşen bir alçakgönüllülük içinde veren sanatçı, sanatın insan ve toplum hizmetindeki yönünü, olanca diriliği ve yöreye bağl ı önyargısız duyarlığı doğrultusunda yansıtır. Bu yönüyle, toplum ve yöre gerçeklerinden hareket eden ve büyük bölümü 1940 kuşağı sanatçıları arasında yer alan ressamlar topluluğunun ortak eğilimlerine bağlanabilir.