Üstünde ne vardı? Devlet!

27.03.2015 - 11:44
Haberi paylaş

Karaman’da 15 yaşındaki kız çocuğu Z.C’nin, 8 kişinin tecavüzüne uğradığı için açtığı dava sonucunda 8 kişi beraat etti. Hemen akabinde, Z.C  kendisini savunamamış olduğunu düşündüğü için hakime bir mektup yazdı. Şimdi burada durup nefes alıyoruz.

Bu çocuk, 8 kişinin tecavüze uğradığı ve tecavüzcülerinin serbest bırakıldığı yetmezmiş gibi bir de onu hayal kırıklığına uğratan “apoletli amcalara” oturmuş mektup yazmış. Çünkü bu haksızlık içine oturmuş, hadi tecavüzcüleri geçmiş diyelim, onlar zaten canavarlar ama “hakim amca” ve polislerin ona duyduğu kızgınlığı ve suçlayıcı tavrı bir türlü anlamamış. Hâlâ yazık ki –her mağdur gibi- kendisini anlatma derdinde.

Yazığı mektup sosyal medyada çokça paylaşıldı. Haberi görmeyenler için mektubu alıntılıyorum:

“Hâkim amca ben yaşadıklarımı utandığım için bir de polisler ve siz bana inanmıyor gibi davrandığınız, alay ettiğiniz için anlatamıyorum. Her erkeğin bana tecavüz edeceğini sanıyor, korkuyorum. Hakimsin bir daha bana bağırma. Beni azarlamayın. 15 yaşında 38 kilo bir kızım. Benim gücüm bu adama yetmez ki karşı koyup onu yeneyim. Polisler de siz de beni suçladınız. ‘Neden karşı koymadın’ diye. Bu adamın benim üç katım kilosu ve gücü var. Bir erkekle benim gücümü nasıl bir tutuyorsunuz. Canlı cenaze gibiydim. Tek düşündüğüm bir an önce ölmekti. İntihar edecektim, beceremedim. Bu son ifademdir. Bana inanmayan dalga geçer gibi davranan aşağılayan mahkemenize gelmeyeceğim. Sizi adalet ve vicdanınızla baş başa bırakıyorum.”

Peki, neden her alanda güçsüz görülen kadınların, mevzu tecavüz olunca yaşı kaç olursa olsun güçlenip karşı koyması beklenir? Cevap basit:  Çünkü baştan kimse bunun tecavüz olduğuna inanmaz. Açık veya kapalı şekilde çocuktan veya kadından bir davet geldiği varsayılır. Ama “sütü bozuk” bir çocuk, ama “aranan” kadın.. Suç mutlaka kadındadır. Kadının cinsindedir.

“Homo demonstrans” türünden olan erkekler bu konuda bizi aydınlatmaktan geri kalmaz. Televizyonlarda maç yorumlayan adamlar “kot pantolonlu kadına kimse tecavüz edemez” der. Bunun ima ettiği şey “hafif” giyinmiş (misal etekli ya da elbiseli) kadına tecavüz edilmesinin daha kolay olduğudur. Fakat biliyoruz ki bu basit bir kolaylık-zorluk ilişkisi değildir. Bu, yine tecavüz edilene sorulan “üstünde ne vardı?” sorusunun başka bir formudur. Esas soru şudur aslında: “acaba ne yaptın da adama kendini tecavüz ettirdin?” Tecavüz haberlerinde eril zihinlerin aklına düşen ve dahası davalarda hakimlerin dillendirmekte beis görmediği “acaba saat kaçtı, üstünde ne vardı, alkol almış mıydın” gibi soruları tek tek düşünün. Bunların hepsi önce kadının toplumsal davranış kodlarını layıkıyla yerine getirip getirmediğini ve kamusal alanda “izinli” olduğu saatleri aşıp aşmadığını kontrol etme amaçlıdır. Kısacası tecavüzcü sahneye çok nadir durumlarda misal “masum bir kızın” öldüğüne ikna edildiğimizde gelir. Bunun dışında sorgucu erkin spot ışıkları kadının üstündedir. Her ne kadar davacı tarafın elinde, Z.C vakasında olduğu gibi, psikolojik ve zihinsel zararın belgesi olsa da tecavüzde rıza aranır ve bir şekilde bulunur ve dolayısıyla suç kadına isnat edilir.

İşte Z.C’ ye mektup yazma ihtiyacı doğuran, kendisine erkeklerin nefretini yönelten bu öfke tam da bundan kaynaklanır. Kadın suçlanır, erkek beraat alır. Çünkü hegemonik erkekliğin en örgütlü biçimi olan devlet böyle bir ideolojik arka plan üzerine inşa edilmiştir ve bu yapıyı koruyacak çeşitli kurumları vardır: hukuk da bu kurumlardan biridir. Hukuk bu zihniyeti verdiği kararlarla sürekli olumlar ve yeniden üretir.  Kapitalist sistemin temel dayanağı olan ezen-ezilen ilişkisi “sapına kadar” eril bir kurum olan devletin çeşitli ideolojik aygıtları tarafından üretilir ve sürdürülür. Bildiğiniz üzere her ezen-ezilen ilişkisinde olduğu gibi, ezilen hesap verir; ezen hesap sorar.  Bu ilişki kökten değişmediği sürece kadınlar da hesap veren olmak durumunda kalacaktır.

AKP’nin fıtratında var!

Bu sistematik erkek şiddetinin AKP döneminde ve özellikle son 7 yılda yüzde %1400 arttığını biliyoruz. 2014 yılında kadına yönelik şiddetin bilançosunu açıklayan İHD Genel Merkezi Kadın Sekreteri Songül Erol Abdil, 2014 yılında 296 kadının öldürüldüğünü, 39 kadının intihar ettiğini, 191 kadının tecavüz ve tacize uğradığını, 585 kadının darp sonucu yaralandığını söyledi.  Devlet eliyle kadına karşı yürütülen bu savaş çığ gibi büyüyen rakamlarla birlikte öfkemizi ve isyanımızı arttırıyor.

Talebimiz ve mücadelemiz bu ve benzeri dava sonuçlarını sineye çekmeyip, olağanca gücümüzle itiraz edip Z.C ve benzeri davalardaki adaletsiz kararların tekrar ele alınarak yeniden yargılanmasını talep etmek, tecavüz ve taciz davalarında kati suretle kadının beyanının esas alınması yönünde olacaktır. Tecavüz vakalarında ısrarla rıza aramak - eldeki belgelere rağmen-  devletin tecavüze ortak olmasından başka bir şey değildir. Bu ortaklığa son verecek tek şey ise kadınların örgütlü mücadelesidir. Hegemonik erkekliğin yarattığı erkeklik hiyerarşisinde elbette erkekler de zarar görmektedir. Dolayısıyla, erkekler de bu mücadeleye kadınların önderliğinde destek vermeli ve bu hegemonik erkeklik el birliğiyle yıkılmalıdır.

Tuğba Maran

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol