Yunanistan’da suyun özelleştirilmesinde Almanya’nın riyakârlığı

20.08.2015 - 13:11
Haberi paylaş

Berlin de dahil olmak üzere Avrupa’nın en büyük kentlerinde su hizmetleri yeniden kamulaştırılırken, Almanya, Yunanistan’ı su hizmetlerini özelleştirmeye zorladığı için eleştiriliyor.

Yunan aktivistler kamuya ait su şirketlerinin özelleştirilmesinin ülke için geri bir adım olacağı konusunda uyarıda bulunuyor.

Yunan parlamentosu tarafından onaylanan kurtarma anlaşmasının şartlarına göre, Yunanistan iki büyük kenti Atina ve Selanik’teki su kuruluşlarının büyük bir kısmında özelleştirmeye gitmeyi içeren mevcut programı destekleyeceğini taahhüt etti.

Suyun özelleştirilmesi ve şirketlerin rolü konusunda devam eden bir tartışma var. Avrupa genelinde kemer sıkma politikalarının dayattığı özelleştirme tasarısı dalgaları İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya’da protestolara yol açıyor. Aynı zamanda kuzey Avrupa’nın en büyük kentleri Paris ve Berlin sadece on yıl önce özel sermayeye sattıkları su kuruluşlarını yeniden kamulaştırıyorlar.

Selanik’te bulunan su kuruluşu sendikasının başkanı George Argovtopoulos kâr odaklı modele geçişin abonelerin ödeyeceği faturaları arttıracağını ve hizmetlerin kalitesini düşüreceğini söylüyor.

“Avrupa Birliği’nde artık demokrasi veya eşitliğin var olduğunu söylemek zor. Bu artık bir ticarete dönüştü,” dedi ve ekledi, “Suyun özelleştirilmesini gerektiren kemer sıkma tedbirleri Almanya’nın ‘dediğimi yap ama yaptığımı yapma’ yaklaşımının bir göstergesi”.

“Sadece iki yıl önce Veolia şirketine 600 milyon Euro ödemelerine rağmen Berlin’de suyun yeniden kamulaştırıldığını biliyoruz. Çok açık olan bir şey var ki o da suyun özelleştirilmesi modelinin tüm dünyada başarısız olduğudur,” dedi.

Dünya Bankası’ndan eski proje yöneticisi ve “Su, Politika ve Para” kitabının yazarı Manuel Schiffler özelleştirmenin sadece verimliliği artırmaya ihtiyaç duyulduğunda anlam kazanabileceğini söyledi. Özellikle Selanik düşünüldüğünde su sistemi nispeten verimli” dedi.

“Bence bu tamamen yanlış amaçlarla yapılan bir özelleştirme. Bu sadece mali nedenlerle yapılıyor, kuruluşun sunduğu hizmetlerin kalitesini iyileştirmek için değil,” diye ekledi.

Food and & Water Watch’un başkanı Maude Barlow şöyle konuştu: “Gelişmekte olan ülkelerde yıllardır sürmekte olan özelleştirme deneyimleri şunu gösterdi: kötü yönetime verilecek en iyi cevap iyi yönetimdir. Özelleştirmeyi bir çözüm olarak önermeyi bırakın. Bu kusursuz bir sistem değil ve Yunanistan’ın kendi sorunları var. Su sistemlerini özelleştirmek oradaki krize verilecek iyi bir cevap değil.”

Almanya’da su hakkı için mücadele eden aktivistler de Argovtopoulos’un eleştirisini destekliyor. Almanya Kamu Suyu Yönetimi İttifakı direktörü Christia Hecht Yunan gazetesi Kathimerini’ye şunları söyledi: “Suyun fiyatlandırılmasının kâr amacı güden sermayedarlara terk edilmesinin işe yaramadığı görüldükten sonra suyun yeniden kamulaştırılması dalgası başladı” dedi. “Su kamusal bir varlık ve Yunanlılar bunun böyle kalmasını istemekte haklılar”.

“Almanya’da yapmaktan vazgeçtikleri şeyi şu an Yunanistan’ın yapmasını talep ediyorlar,” dedi Barlow.

Eğer Yunanistan’da hükümet kendi hissesini satarsa Fransa’nın Suez ve Veolia şirketleri, dünyanın en büyük iki su şirketi, Yunanistan’ın su kuruluşlarıyla ilgilenmeye hazır. Bununla birlikte, Yunanistan’a kredi veren diğer ülke olan Fransa’da 2000 yılından bu yana 49 kadar kent su kuruluşlarını yeniden kamunun denetimine soktu.

“Bu finansal bir kolonizasyondur,” dedi Argovtopoulos. “Bu Avrupa’nın kuzeyindeki şirketlerin, zengin ülkelerin, Avrupa’nın yoksul güney ülkelerinin su sistemleri, elektrik ve gaz gibi tekellerine sahip olma çabasıdır.”

Su hizmetlerine getirilen kemer sıkma politikalarına Avrupa’nın en borçlu ülkelerinde son derece sert bir şekilde direnç gösteriliyor. Bu yıl Dublin’de daha öncesinde suyu vergileri aracılığıyla ödeyen su abonelerinin suyunun ücretlendirilmesi planları çok büyük protesto gösterilerinin doğmasına neden olmuştu. Bu İrlanda’nın su hizmetlerinin satılmasın giden yolda ilk adım olarak görülmüştü.

İtalya’nın eski başbakanı Silvio Berlusconi’nin suyun özelleştirilmesine yönelik girişimi 2011’deki referandum oylamasında %95’lik bir oranla bastırılmıştı. Geçen yıl Selanik’te yapılan benzer bir referandumda ise seçmenin %98’i karşı oy kullanmıştı.

Transnational Institute tarafından 2014 yılında yayınlanan bir raporda Satoko Kishimoto tüm dünyada 180 kentin su hizmetlerini yeniden kamulaştırdığını ortaya koyuyor. Bu trendin dünya çapında yüksek seyreden su fiyatlarına ve çok önemli bir kaynak üzerindeki denetimin kaybına bir tepki anlamına geldiğini ifade etti.

“Kamusal bir su şirketinin çok daha sıkı bir şekilde düzenlendiğini ve herkes için su hizmeti sağlamak zorunda olduğunu,” da ekledi.

Barlow kemer sıkma politikalarının dayattığı su hizmetlerindeki özelleştirmenin BM tarafından yakın bir tarihte kabul edilmiş olan su hakkının da altını oyduğunu ifade ediyor.

“Beş yıl öncesine kadar, insanlar su hakkından bahsettiklerinde küresel güneyi kastediyorlardı. Şimdi su hakkı meselesi kuzeyin de meselesi haline geldi,” dedi.

2014 yılında kemer sıkma politikaları yanlısı Samaras hükümetinin Atina’nın su hizmetlerini özelleştirme girişimi ülkenin en yüksek mahkemesi tarafından satışın anayasaya uygun olmadığı gerekçesiyle engellenmişti.

“Bu hükümetten de mahkemenin kararına saygı duymasını bekliyoruz. Su meselesi bu hükümet için bir kontrol noktası olacak. Yeni hükümet bu kırmızı çizgiyi aşarsa önceki hükümetten hiçbir farkı kalmayacak,” dedi Argovtopoulos.

Kaynak: The Guardian

Çeviri: Suhakki.org

Bültene kayıt ol