Zorunlu göç: Edebiyatın tanıklığı

Zorunlu göç, yerinden edilme; güncel olarak bugün Filistin topraklarında tanıklık ettiğimiz gibi, dünya tarihi boyunca toplumsal ve bireysel hafızanın inşasında çok belirleyici bir rol oynuyor.

Resmi tarih yazımı, her zaman devletlerin-egemenlerin işgal-fetih-kahramanlık öyküsünü yazarak sürekli gündelik hayatı ve toplumsal ilişkileri yeniden yazıp egemen fikirleri dayatsa da gerçek hayatların tanıklıkları, mikro tarih anlatıları, aslında olup bitenleri ve bugün olmakta olanları anlamamız için hakikati hatırlamada ve öğrenmede çok önemli bir kaynak sunuyor. 

Kuşkusuz, hakikatin peşindeki bu tarih anlatıları sadece bir disiplin olarak tarihin ya da siyasetin alanından değil, edebiyat, sinema gibi kültür-sanat alanında üretilen eserler aracılığıyla da gerçekleri oldukça etkili biçimde çok daha geniş bir kamuoyu ile paylaşma etkisine sahip. Bu yazıda, iki romanda ele alınan farklı zorunlu göç anlatılarını ele alacağım. Bu hikayelerin biri Budapeşte’de, diğeri ise bu coğrafyada, İstanbul-İmroz ekseninde geçiyor.

Katalin Sokağı- Magda (çeviren: Tarık Demirkan)

Göçün kendisini, mekânda vücut bulmuş geçmişin, fiziksel mekanla birlikte yerinden edilmesi ve zihinsel bir mekâna dönüşmek zorunda kalması olarak tanımlayabiliriz. Bu noktada mekanlar, zorunlu göç anlatılarının en önemli taşıyıcıları. Macaristanlı yazar Magda Szabό’nun Katalin Sokağı isimli romanı da bu sokakta komşu olarak yaşayan üç ailenin hikayesi üzerinden 1934-1968 yılları arasında Macaristan’da yaşananları anlatıyor bizlere. Kurgu bir eserin, gerçek tarihsel bir arka plan üzerinden ele alınması, hakikat anlatısında sanatın gücünü gösteriyor. Yaklaşık kırk yıllık bir Macaristan tarihini biri Yahudi olan üç ailenin ilişkisi üzerinden anlatan Katalin Sokağı, üç ailenin üyelerinin karakterlerini incelikle işleyerek, Nazi işgalinin çocukluk-komşuluk-yetişkinlik-tercihler-terk edişler-direniş ve aşkı kapsayan, hayatın her alanını nasıl alt üst ettiğini büyük bir incelikle aktarıyor. Romanın “Mekanlar” ve “Anlar ve Epizodlar” başlıklı iki bölümü, Katalin Sokağı’nda yaşayan bu üç sıradan ailenin gündelik ilişkilerinin, savaş ve soykırım ile nasıl altüst olduğunu, bireysel ve toplumsal hafızanın önemini, kayıpları ve ödenen bedelleri, sessiz ve derin bir savaş karşıtı dille ele alıyor. Birbirinden oldukça farklı mizaçların, alt üst edilen gündelik yaşam ve ilişkilere karşı verdiği tepkilerin ortak noktası; sıradan hayatların sıradan devamlılığının ne kadar hayati olduğunu ve yaşanan kayıpların, resmi tarih anlatılarında bahsedilmeyen yıkıcılığının bıraktığı kalıcı izleri tüm çıplaklığıyla bize göstermesi. Tüm kitaplarında, yarattığı karakterleri ustalıkla işleyen ve insanlık halleri üzerine derinlikli düşünmeye davet eden yazar Magda Szabό, Katalin Sokağı’nda bunu daha toplumsal bir zeminde ve savaş karşıtı bir perspektifle okuyucuya sunuyor.

Pedal Çeviren Kadınlar – Rea Stathopulu (çeviren: Müfide Pekin)

Pedal Çeviren Kadınlar, Katalin Sokağı ile benzer bir çizgide, 1950’li yılların Türkiye’sinde İstanbul’da yaşayan ve yazları İmroz’da geçiren Rum bir aile ve onların yakın çevresi üzerinden, egemenlerin politikalarının sıradan gündelik hayatları nasıl alt üst ettiğini anlatıyor. Romanın merkezine aldığı ailenin ortanca kızının tuttuğu günlükler ile bu günlüğü yaklaşık on beş yıl sonra bulan kız kardeşinin hafızasında canlananlar etrafında kaleme alınan anlatı hem bir çocuğun hatıralarını hem de yetişkinler dünyasında hissedilen sessiz gerilimi oldukça etkili bir biçimde ele alıyor. 

Kitaba konu olan bu tarihsel dönem içinde hikâye hem günlüğün sahibi Niki hem de yıllar sonra bu günlüğü bulan kız kardeşi Margarita’nın dilinden aktarılıyor ve hikâyenin örgüsünde kadınların toplumsal rolü oldukça önemli bir yer tutuyor. Cemaat ilişkileri, dönemin toplumsal yargıları, kadının üzerinden hiç eksilmeyen baskı ve “uygun bir gelin olma” rolünün belirleyiciliği öne çıkarken, kuvvetli bir kadın bakış açısı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini romanın dilinde hâkim durumda. Değişen yer isimlerinin, boşalan köylerin, kaybedilen mekanların ve toplumsal hayatın tüm ritüelleriyle yok edilmesinin yıkıcılığını tıpkı Katalin Sokağı romanındaki gibi sıradan bir ailenin sıradan hikayesi üzerinden anlatan Pedal Çeviren Kadınlar, bu anlatılmayan ve yazılmayan tarih içinde kadınların hiç anlatılmayan ve görülmeyen emeklerine, hikayelerine bakmaya davet ediyor bizi. Yazarın kendi cümleleriyle söyleyecek olursak: “

“Pedal çeviren kadınlarız her birimiz,” demişti Virginia bir keresinde, hayatında bir kere bile bisiklete binmemiş biri olarak ve şöyle devam etmişti: “Hayat boyu hep ileriye doğru yol almak zorundayız, ama dengemizi kaybetmeden.”

Esra Akbalık

son yazıları

Demokrasinin gaspı bir üst düzeye sıçradı: Kayyıma hayır
Trump’ın kabadayılıklarının arkasındaki soğuk mantık
İkinci yılına yaklaşan Gazze soykırımı ve direniş

ilginizi çekebilir

Zeytinburnu meydanını dolduran yürekli insanlara teşekkür ediyorum
Demokrasinin gaspı bir üst düzeye sıçradı: Kayyıma hayır
WhatsApp Görsel 2025-09-03 saat 19.04
Trump’ın kabadayılıklarının arkasındaki soğuk mantık
A1-223284663
İkinci yılına yaklaşan Gazze soykırımı ve direniş