“Vekillere dokunmayın” çağrısı: Umut kazanacak!

Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe platformunun bugün İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında, HDP’li vekillerin dokunulmazlıkların kaldırılması girişimi ve Garo Paylan’a yönelik ırkçı saldırı protesto edildi.

DurDe platformu aktivisti Yıldız Önen, grup adına basın açıklamasını okudu:

“Değerli basın emekçileri, değerli dostlar,

Basın açıklamamız, çok kritik bir konuyla ilgili. Hepimizin bildiği gibi, önümüzdeki hafta AKP ve MHP’nin ısrarıyla, dokunulmazlıklar meclis gündemine gelecek.

Kritik olan nokta şu değerli arkadaşlar: Dokunulmazlıklarla ilgili meclisin alacağı karar, önümüzdeki dönemde savaş politikaları derinleşerek devam mı edeceğini yoksa çözüm, müzakere-diyalog gibi barışçıl yöntemlerin mi devreye gireceğini tayin edecek.

HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kalkmasıyla, HDP liderliğinin siyasi olarak tasfiye edilmesi planlanıyor. Bu, en hafif tabiriyle bir intikam girişimidir ve neresinden bakarsak bakalım savaşı derinleştirmekten başka hiçbir şeye hizmet etmeyecektir.

Siyasi temsilcilerinin tasfiye edilmesiyle Kürt halkı siyasi mücadele vermekten vaz geçmiyor. Öyle olsaydı, 1994 yılında Orhan Doğan, Leyle Zana ve Hatip Dicle polisler tarafından zorla meclisten çıkartılarak göz altına alındığında Kürt sorunu bitmiş olurdu. Öyle olsaydı, mahkemede milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan ve Selim Sadak’a 15’er yıl ağır hapis cezası verdiğinde Kürt hareketi bir kez daha belini doğrultamazdı.

Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarına dokunulmasına rağmen, Türkiye genelinde yüzde 6-6.5 oy almaya, bölgede ise yüzde 50’nin üzerinde oy almaya devam etti.

Kürt sorunu, Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırarak çözülebilecek basitlikte bir sorun değil. Kürt sorunu bölgesel, ekonomik, siyasi, ideolojik, yasal, anayasal, tarihsel ve psikolojik kökleri olan bir sorun. Kürt sorunu, bir halkın haklarının gasp edilmesiyle alakalı bir sorun. Bu sorunun halkın seçtiği vekillerin dokunulmazlıklarını kaldırarak çözülebileceğini sanmak gerçeklere gözlerini kapamakla mümkündür ancak.

Aylardır savaş ortamının derinleşmesiyle birlikte tırmanan gerginliği sona ermesini istediğimiz için, dokunulmazlıklarla ilgili sürecin hemen sona ermesini ve mecliste tüm milletvekillerinin demokrat iradesiyle sürecin savaş dışı yöntemlerle ele alınmasını istiyoruz.

Fakat, mecliste anayasa komisyonunda dokunulmazlıklarla ilgili yasal düzenleme konuşulurken yaşananlar tek kelimeyle utanç vericiydi. Kalabalık bir grup vekil kadın, Kürt ve Ermeni vekillere yönelik ırkçı, ayrımcı bir saldırganlıkla linç girişiminde bulundular.

Komisyonda yaşanan linç girişiminin görüntüleri var. HDP üyesi bir kadın milletvekili linç girişimine maruz kalıyor.

Öte yandan, HDP milletvekili ve demokrasi mücadelesinin aktivistlerinden ve aynı zamanda Ermeni halkının da temsilcisi olan Garo Paylan, AKP’li vekillerin özel bir hıncıyla linç girişimine maruz kaldı.

Demokrasi dışı yöntemler devreye girdiğinde, Anayasa Komisyonu’nda linç girişiminde bulunan AKP’li vekillerin saldırganlığında d görüldüğü gibi, ırkçı, ayrımcı tüm eğilimler zincirinden boşalıyor. Türkiye’de parlamenter demokrasinin kalbi olmak iddiasında bulunan bir yerde, mecliste ırkçı, ayrımcı linç girişimleri yaşanabiliyorsa, sokakta bundan ilham alanların durumdan vazife çıkartması kaçınılmazdır.

İşte bizler, bu kaçınılmazlığa “hayır!” demek için bu basın toplantısını düzenliyoruz.

Irkçı vekiller istemiyoruz!

Kadın düşmanı vekiller istemiyoruz!

HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarında elinizi çekin!

Savaş değil barış, çatışma değil diyalog istiyoruz.”

İrvin Cemil Schick​: “Demokrasinin ruhuna aykırı”

Basının yoğun ilgi gösterdiği toplantıda, daha sonra ırkçılık karşıtı aktivistler görüşlerini aktardı.

Yazar İrvin Cemil Schick, “Kendi içtiği andı her gün çiğneyen, anayasayı ihlal eden, fiilen hükümet başkanlığı yapan, AYM’nin kararına uymayacağını ilan edenler var karşımızda. Kurumların ihlal edilmesi, hangi nedenle olursa olsun, yıllarca süren sonuçlara yol açar” dedi.

Darbelerin etkisinden bahseden Schick, “Eğer AKP’de hâlâ vicdan sahibi milletvekilleri varsa, ki çok emin değilim, “Reis”lerinin bu ülkenin sadece şimdiki zamanına değil geleceğine de zarar verdiğinin farkına varip buna bir son verseler iyi olur. Dokunulmazlık olmadığı takdirde, demokrasisi pamuk ipliğine bağlı ülkelerde, muhalefetin gerçek veya uydurma gerekçelerle kriminalize edilmesi çok kolaylaşır. Siyasi nedenlerle dokunulmazlığı kaldırmak, bizzat demokrasinin ruhuna aykırıdır” diye konuştu.

Ayşe Erzan: “Tüm milletvekilleri karşı çıkmalı”

Barış Girişimi’nden Ayşe Erzan, “Dokunulmazlıkları söz konusu olan insanların hakkında düzenlenen, yağmur gibi yağan fezlekeler çok önemli ölçüde ifade özgürlüğünün ihlaline dayanmaktadır. Türkiye’nin sorunlarını dile getireceği, bir çözüm arayacağı en yüksek merci, bu fezlekeler ve dokunulmazlıkların kalıdrılması oyunuyla sakat bırakılmak istenmektedir. Buna tüm milletvekillerinin karşı çıkmalarını beklemek hakkımızdır” diye konuştu.

Ufuk Uras: “1 Mart gibi bir zafer olabilir”

Eski milletvekili ve Yeşil Sol Parti üyesi Ufuk Uras ise “Meclisten 1 Mart tezkeresinde kazandığımız zaferin bir benzerinin çıkma ihtimalinin güçlü olduğunu düşünüyorum, umudumuz budur. Dünkü oturumun, AKP’li vekillerin yeter sayıda bulunmaması nedeniyle ertelenmiş olması, AKP içinde de çatlak olduğunu gösteriyor. Kendi başbakanlarının bile dokunulmazlığının olmadığı bir ortamda, AKP miletvekillerinin kendi vicdanlarıyla başbaşa olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Ermeni milletvekiline bakınca aklına ASALA gelmesinin Türk sağına yabancı olmadığını söyleyen Uras, komisyondaki saldırıyı zafer olarak niteleyen Davutoğlu’nun da siyasi müktesebatı gösterdiğini söyledi.

Ufuk Uras, “Siyaset yapma hakkını inatla savunmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini bitirdi.

Hakan Tahmaz: “Dokunulmak istenen Türkiye’nin barışı”

Barış Meclisi’nden Hakan Tahmaz, toplantıda şöyle konuştu:

“Hepimiz biliyoruz ki, tartıştığımız dokunulmazlıklar meselesi değil. Bu noktaya nereden geldik? Barış sürecini bitirdik, şimdi Kürt sorununu güvenlik eksenli, hukuksuzluk ve adaletsizlik temelinde çözme siyasetiyle geldik. Dokunulmak istenen Türkiye’nin barışı, demokrasisi ve hukuku.

Geçmişte bu tür uygulamaların Türkiye toplumuna, insanına ve dokunulanların seçmenlerine nasıl bir ülke bıraktığını biliyoruz. 28 Şubat’ta Merve Kavakçı meclisten atıldığında, bugün Ak Parti’ye oy verenler kendilerini nasıl hissediyorlarsa, bugün dokunulmazlıklar ister kalksın ister kalksın HDP’ye oy verenler de benzer şekilde hissediyorlar. Dolayısıyla, dokunulmazlığın kaldırılması için oy vereceklere, böyle hisseden bizlerle nasıl bir arada yaşamayı planladıklarını düşünmeleri çağrısını yapıyorum.

Açıkça söyleyeyim, hiçbir “suç”, bugünkü tartışmayı izah edecek bir bahane olamaz.

Bunun bir “terörle mücadele” işi olduğuna inanmıyoruz. Erdoğan’ın dün bütün dünya kamuoyuna ilan ettiği gibi, Türkiye’nin 1920’lerdeki gibi bir “milli ülke yaratma” projesinin parçası olduğunu netçe gösterdi. O nedenle, geleceğimize sahip çıkmak için, barışa sahip çıkmak için herkes aklıyla ve vicdanıyla davranmalıdır.”

Melek Ulagay: “Başkanlıkla ilgili”

Akademisyen Melek Taylan Ulagay ise “Bu tartışmayı başkanlık sistemiyle bir arada düşünmek zorundayız. Dayatılan başkanlık, tek adam iktidarına doğru hızlı bir gidiştir. “Türk tipi başkanlık” dediği, Ortadoğu tipi bir başkanlık sistemi olmaya doğru gidiyor. Demokrasiyi, dokunulmazlıkları, bütün hakları savunan herkesin, bize önerilen başkanlık sisteminin demokratik ve çoğulculuğa yol açmayacağını görmesi lazım” diye konuştu.

Zeynep Tanbay: “HDP’lilerin olmadığı bir meclis bizi temsil etmez”

Dansçı ve aktivist Zeynep Tanbay, toplantıda şunları dile getirdi:

“2 Mayıs’ta Anayasa komisyonu toplantısında tanık olduğumuz fiziksel ve sözel şiddet, benim açımdan AK Parti iktidarının gerçek yüzünü ortaya koymuştur. Dokunulmazlıkların kaldırılması istenirken, HDP’li vekillerimize fiziksel olarak dokunulmuştyur. Garo Paylan’a ise sözel olarak da dokunulmuştur.

2016 yılındayız, meclisimizde iktidar partisi, sanki bu topraklarda Ermenilerin 100 yıl önce kafası taşla ezilerek katledilmemiş gibi, sanki Hrant Dink sokakta kalleşçe vurulmamış gibi, sanki Sevag Balıkçı özel olarak planlanarak 24 Nisan’da öldürülmemiş gibi “Ermeni piçi” kelimesini kullanıyorlar. Bunu eshefle kınıyorum.

Bunun üstüne sözde muhalefet olan siyasi partiler de 100 yıldır olduğu gibi izleyici konumundan vazgeçmemişlerdir, bunlar da bu zihniyetin bir parçasıdır.

Vekillere, bir yurttaş olarak, bir umutla, “Eyy Meclis”, “Eyy vekiller” diyerek, “aklınızı vicdanınızı toplayın, tekrar düşünün” diyorum. HDP vekillerinin olmadığı ve Ermeni vekillerin istenmediği bir Meclis, bizim meclisimiz olmayacaktır. Çünkü böyle bir meclis bizi temsil etmeyecektir.”

Şenol Karakaş: “Umut kazanacak”

Son konuşmayı yapan DSİP Eşsözcüsü Şenol Karkaş, görüşlerini şöyle ifade etti:

“Ev sahipliğine yakışmayan bir şey var. Bu adamlar, Oslo sürecinde Habur’dan PKK’lileri çağırdılar. Sonra tutukladılar. El sıkışıyormuş gibi yapıp yumruk attılar. Benzer bir şeyi Sırrı Süreyya Önder hakkında yapıyorlar. Fezlekenin nedeni 2013’te Abdullah Öcalan’ın mektubunu okuması. Dalga geçiyorlar gibi.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin ne kadar güvenilmez, ceberrut yapıya sahip olduğunu gösteren bir şey bu.

HDP’li vekilleri bir kenara bırakalım, HDP’lilerin dokunulmazlığı diye bir şey yok. 7 Haziran’dan önce yüzlerce seçim bürosuna saldırı oldu. 7 Haziran’dan sonra ise HDP kampanyası yapanlar öldürüldü.

7-9 Eylül’de kitlesel linç girişimleri yaşandı.

Dokunulmazlığı gasbetmek cüretini göstermeleri, böyle bir sürecin sonunda mümkün oldu.

Garo Paylan bizim arkadaşımız, yoldaşımız aynı zamanda. Ona yönelik özel bir saldırı var. Garo’ya saldırının sebebi, 24 Nisan öncesinde meclis kürsüsünde, 1915’te katledilen Ermeni vekilleri parlamentoda suratlarına çarpmış olmasıydı. Bu yüzden Garo’ya özel, ırkçı bir öfkeyle saldırdılar.

Bu saldırganlık, Hrant, Maritsa Küçük, Sevag tarzı cinayetlere zemin hazırlanıyor. Mehmet Metiner, bundan sonra bir Ermeni’nin bu memlekette başına gelebilecek bir saldırının sorumlusudur.

Milletvekillerinin akıllarını başlarına alması gerekiyor, meclis ırkçılık şovu yaplacak yer değildir.

Umudumuzu elimizden almış değiller, enseyi karattmaya gerek yok. Ben de Ufuk Uras gibi düşünüyorum, Erdoğan’ın tüm basıncına rağmen meclisten aksi bir karar çıkma ihtimali var. Umut kazanacak diyorum.”

ilginizi çekebilir

photo_5859679747028666432_x
Marksizm ve hayvan meselesi
WhatsApp Görsel 2025-05-17 saat 18.45
Filistin dostları Ankara ve İstanbul'da sokaktaydı: 'Nakba bitecek, Filistin özgürleşecek'
WhatsApp Görsel 2025-05-13 saat 14.56
Ankara'da hayvan hakları forumuna davet: "Şimdi ne yapacağız?"