Trump Ortadoğu’da dengeyi değiştiriyor

Ortadoğu’yu saran en büyük belirsizliklerden biri, Donald Trump ve Binyamin Netanyahu’nun ne kadar uyumlu ya da çatışmalı oldukları. Bu durum Gazze için de geçerli.

Eski İsrail başbakanı Ehud Olmert, “Sonuç olarak, her şey tek bir kişiye, Donald Trump’a bağlı” diyor. Bölgedeki mevcut güç dengesi göz önüne alındığında, ateşkes ancak Trump’ın Netanyahu’ya baskı uygulayarak kabul ettirmesi halinde gerçekleşebilir.

Ancak ikisinin açıkça çatıştığı konu, İran ile nükleer anlaşma yapılıp yapılmayacağı sorunu. Geçen hafta çarşamba günü Trump, Netanyahu’yu İran’ın nükleer tesislerine saldırı düzenlememesi konusunda uyardığını söyledi.

“Ona bunun şu anda uygun olmayacağını söyledim, çünkü çözüme çok yaklaştık” dedi. Trump, Umman’ın arabuluculuğunda yürütülen ABD ile İran arasındaki nükleer program görüşmelerine atıfta bulunuyordu.

İlk bakışta bu tuhaf görünüyor. Netanyahu, Trump’a baskı yaparak, Barack Obama ile önde gelen Avrupalı güçlerin 2015 yılında İran ile imzaladığı önceki nükleer anlaşmayı iptal ettirmeyi başarmıştı. Neden fikrini değiştirdi? Bu, Nobel Barış Ödülü’nü kazanma çabasının bir parçası mı?

Trump’ın karar verme sürecinde ciddiyetsizlik ve kapris o kadar önemli bir rol oynuyor ki, Trump’ın bu güdülerini göz ardı etmek mümkün değil. Ancak daha objektif öneme sahip üç faktör daha var.

İlki, Ortadoğu’daki güç dengesindeki değişimin bir başka unsuruyla ilgili. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri de 2015 nükleer anlaşmasının iptal edilmesi için lobi faaliyetlerinde bulunmuştu. Suudi monarşisi, İran İslam Cumhuriyeti rejimini Müslüman dünyasının liderliği için önemli bir rakip olarak görüyor.

Ancak şimdi durum değişti. Eylül 2019’da, İran’dan fırlatıldığı iddia edilen insansız hava araçları ve seyir füzeleriyle Suudi Arabistan’ın doğusundaki petrol tesislerine düzenlenen saldırı, krallığın petrol üretiminin yarısını geçici olarak durdurdu.

Körfez hükümdarları, ABD tarafından daha iyi korunmadıkları için mağdur oldular. Bu durum, İran ile Suudi Arabistan’ın Mart 2023’te diplomatik ilişkilerini yeniden başlatmasına yol açan bir uzlaşma sürecini tetikledi. Bu uzlaşmanın arabuluculuğunu Çin’in yapmış olması çok önemli bir gelişmeydi.

İkinci faktör de değişen bölgesel dengeyle ilgili. Geçen sonbaharda İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırı, özellikle Hizbullah kitle hareketinin liderliğini ortadan kaldırarak İran’ın önderliğindeki sözde “Direniş Ekseni”ne zarar verdi. Geçtiğimiz yıl İsrail, İran’ı hava saldırılarıyla ve füzelerle iki kez hedef aldı.

Yani İran daha savunmasız bir durumda. Bu, İran’ın yöneticilerini iki olası yöne itebilir.

Bunlardan biri, nükleer programlarını hızlandırmak ve hızlı bir şekilde nükleer silahlar geliştirmek. İsrail’in bölgede cezasız bir şekilde saldırgan davranışlar sergilemesi, bu yolu seçmeleri için güçlü bir teşvik oluşturmakta.

Tabii ki, İsrail’in de yüzden fazla nükleer silaha sahip olduğu tahmin edilmekte, bu yüzden bu alandaki üstünlüğünü korumayı sürdürecektir.
Ancak, çok çeşitli füzeler geliştiren İran’ın Tel Aviv’e nükleer saldırı düzenleyebileceği düşüncesi, Netanyahu’yu bile caydırabilir.

Tahran’ın bu seçeneği takip ediyor olabileceğine dair bazı kanıtlar var. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na göre, İran, Şubat ve Mayıs ayları arasında zenginleştirilmiş enerji stokunu yüzde 50 artırdı. Bununla birlikte, İran’ın yöneticileri Körfez’deki yeni dostlarından bir anlaşma yapmaları için ciddi baskı görüyorlar.

Trump’ı etkileyen üçüncü faktör, Rusya ile ilişkilerin iyileştirilmesi çabası olabilir. İran, Ukrayna savaşında Putin’in önemli bir müttefiki oldu, füze ve insansız hava araçları sağladı. Bir nükleer anlaşmanın imzalanması, ABD’nin Çin’e odaklanmasını sağlayacak büyük bir uzlaşma umutlarına daha uygun olabilir.

Ortadoğu’da, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi diğer devletlerin de muhtemelen katılacağı bir nükleer silahlanma yarışı ihtimali korkutucu. Ancak ABD’nin bir anlaşma sağlamak için yeterli bir teklifte bulunmaya istekli olup olmadığı belli değil. ABD, İran’ın tüm uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını talep ediyor, ancak Tahran bunu “kırmızı çizgi” olarak nitelendiriyor.

Trump, görüşmelerin başarısız olması halinde ABD’nin İsrail ile birlikte İran’ın nükleer tesislerine saldırıya geçebileceğine dair ipuçları verdi. Bu, savaşın alevlerini rejimin daha geniş bir alanına yayacaktır. Trump muhtemelen Nobel Barış Ödülü’nü elinden kaçıracak, ancak bu pek de teselli olmayacak.

Alex Callinicos

son yazıları

Trump ABD'nin gücünün sınırlarını zorluyor
Aşırı sağ neden transfobiden faydalanıyor?
Ukrayna ve “liberal” Avrupa efsanesi

ilginizi çekebilir

kayra
LGBTİ+ aileleri: Çocuklarımız ölmesin, nefrete hayır!
4037-buyukcekmece-avcilar-gaziosmanpasa-seyhan-ve-ceyhan-belediye-baskanlari-dahil-22-kisi-tutuklandi
Milyonlarca seçmenin oy verdiği belediye başkanları hapiste
MADLEEN-BEFORE-DEPARTURE-1-JUNE-2025-TAN-SAFI-1-1536x864
Uluslararası Gazze dayanışması gemiyle ve yürüyerek devam ediyor