Bazı siyasi parti sözcülerinin ve sosyal medyada çok takipçisi olan isimlerin özellikle Suriyeli göçmenler hakkında söyledikleri nefret söylemi yüklü, göçmenleri ötekileştiren açıklamalar, Türkiye’de yaşayan Suriyelilerde nasıl bir etki yaratıyor?
Son aylarda bazı siyasi parti sözcüleri, daha yüksek bir seviyede nefret ve ayrımcılık söyleminde bulunmaktalar. Bu sözler sığınmacı toplumunu etkilemektedir, sığınmacı ailelerin sosyal, duygusal yapısına zarar vermektedir. Bu nefret ve ayrımcılık sözlerini yayanlara karşı maalesef herhangi bir yaptırım ya da herhangi bir kanun uygulanmıyor.
Aileler son aylarda artık kapalı toplum olarak yaşıyorlar. Kadınların ve çalışan yetişkinlerin sokaklara çıkmaları kısıtlandı. Çünkü gün içerisinde sokakta biriyle karşılaşabilir, orada komşusu sert ya da negatif bir şekilde davranabilir, işyerine giderken bir olay çıkar korkusu var. Sığınmacı ailelerin bir kısmı mahallelerini, ilçelerini değiştirmeyi düşünüyorlar. Avrupa’ya göç etme düşüncesi sığınmacı toplumunda ciddi olarak konuşuluyor. Bir kısmı tekrar Suriye’ye dönmeyi düşünüyor. Bazı gençler işlerini terk edip, mahallede daha yakın yerlerde iş arıyorlar. Bazı aileler çocuklarını öğrenci olarak okullara göndermeye korkuyorlar. Sokaklarda, okulda çocuklar ayrımcılığa, nefrete ve şiddete maruz kalabiliyorlar.
Suriyeliler bunlara nasıl dayanıyor? Hem göçmenlikle hem ırkçılıkla, zaman zaman doğrudan hedef gösterilerek baskı altına alınıyorlar? Zaten yaşadıkları yerden kopup gelen göçmenler bütün bu yaşananlara nasıl göğüs gerebiliyor?
Hem göçmen olmak hem de ayrımcılık, nefret, kin dolu sözlere maruz kalmak çok kolay bir hayat alanı değildir. Bu ortam sığınmacı kişinin özgüvenini kırıyor ve şiddet duyguları babadan anneye anneden çocuklara yayılıyor. Çocuklar, kendi toplumları içerisinde diğer çocuklarla sosyal bağlantı kuramıyor.
Sığınmacı toplumumuz bu ortamda yaşamak için komşularla, sokaktaki insanlarla en düşük seviyede temasta bulunuyor. Toplu taşıma araçlarında Arapça konuşmak ya da cep telefonuna cevap vermek kesinlikle mümkün değil.
Sığınmacı toplumu gerçekten tebessümlerini, mutluluk duygularını unuttular. Çünkü hayatlarının her yerinde bir acı vardır.
Her sığınmacının dilinde şu cümle mevcuttur: “Göçmen olmak, Suriyeli olmak benim suçum değildir. Asıl suçlular benim ülkemde savaş ateşini yaratanlardır. Bizi siyaset meydanında siyasetin aleti ve malzemesi olarak kullananlardır. Biz insanız, yaşamak bizim de hakkımızdır.”