61 yıllık Baas diktasının çökmesinin ardından Suriye’de nasıl bir düzen kurulacağı yoğun bir şekilde tartışılıyor.
HTŞ lideriyken şimdi ülkenin cumhurbaşkanı olan Ahmed eş-Şara, ilk dış ziyaretini Suudi Arabistan’a yaptı. Yeni yönetimin bölgede hamisi olacak Arap devletinin burası olduğu anlaşıldı.
İkinci ziyaret adresi Türkiye idi. Gerek petrol zengini Suudi Arabistan’ın mali desteği, gerekse 14 yıllık savaşta yerle bir olan Suriye şehirlerinin yeniden inşasında Türk inşaatlarının oynayacağı rol, eş-Şara yönetimi için bu iki devletin merkezi önemde olduğunu gösterdi.
Ülkede en fazla askeri güç bulunduran dış devlet Türkiye’dir. Türk ordusunun eğitip donattığı Suriye Milli Ordusu (SMO) onlarca silahlı gruptan biri. SMO’nun akıbetinin ne olacağı ise belirsiz. Çünkü yakın zamana dek kontrol altında tuttuğu Afrin ve Menbiç yakın zamanda HTŞ silahlı güçlerinin yönetimine geçti.
Çok sayıda yabancı devletin savaş yılları boyunca sahada yer aldığı ülkenin geleceği hakkında sadece Orta Doğu’nun bölgesel güçleri değil bir dizi emperyalist devlet de söz sahibi olmak istiyor.
13 Şubat’ta Paris’te düzenlenen konferansta, ev sahibi Fransa Cumhurbaşkanı idi. Fransa, Suriye’de etkin olmak isteyen Batılı emperyalistler arasında öne çıktı. Almanya, İngiltere, Avrupa Birliği ülkeleri de masadaydı.
1. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından 1923-1946 yılları arasında Suriye-Lübnan Mandası hüküm sürmüştü. Her ne kadar Milletler Cemiyeti imzası olsa da Suriye, Fransa’nın sömürgesi halindeydi. Fransa eski sömürge günlerinden kalan etkiyi sürdürmek istiyor.
Fakat son yıllarda ülkede söz sahibi olan bir başka emperyalist devlet de Rusya. 2011’de patlak veren halk ayaklanmasının ardından kanlı bir savaş başlatan Beşar Esad’ı bir ay öncesine kadar ayakta tutan başlıca kişi Rusya Devlet Başkanı Putin’di. Rus ordusu HTŞ’nin Şam’a yürüyüşüne ve yönetimi ele geçirmesine müdahale etmedi. Ve Ahmet eş-Şara Rusya’nın ülkedeki askeri üssünün ve varlığının devam edebileceğini duyurdu. Putin ile sıcak bir telefon görüşmesi de gerçekleştirdi.
Öte yandan Suriye’nin akıbeti konusunda ABD’nin aşırı sağcı başkanı Trump’ın vereceği karar da belirleyicilik taşıyor. Ülkede halen 2 bin ABD askeri bulunuyor. Ve hava sahası üstünlüğü yine ABD emperyalizminde. Trump, Suriye’den askerleri çıkartma eğiliminde olduğunu daha önce belirtmişti. Fakat barış getirmek için değil. Orta Doğu’da ABD hegemonyasını yeni bir düzeye çıkartmak isteyen Trump’ın nasıl adımlar atacağı önümüzdeki süreçte belli olacak.
ABD’nin alacağı tutumun sonuçları Suriye Kürtlerini yakından ilgilendiriyor.
Esad rejiminin çöküşünün ardından YPG’nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) çok geniş bir alanı kontrol eder hale geldi. SDG’nin askeri kapasitesini sağlayan ise ABD liderliğindeki koalisyon güçleri. Eğer Trump buradan çekilmeye karar verirse SDG yalnız kalabilir. Ve Türkiye’nin müdahalesiyle karşılaşma ihtimali daha da güçlenir.
Suriye Kürtleri açısından sorun sadece bu da değil. Yeni yönetim, ülkedeki tüm silahlı grupların varlığına son verileceğini, hepsinin Suriye ordusuna entegre edileceği kararını duyurmuştu. SDG lideri Mazlum Kobani bunu kabul ettiklerini duyurdu. Ancak Suriye ulusal konferansına henüz PYD/YPG çağrılmadı. Ve Türkiye, sınırlarındaki Rojava yönetimi varlığının sona ermesini istiyor.
Bu durum bir krize dönüşürse sert çatışmalar ve toplu ölümler yaşanabilir.
Suriye iç savaşında 500 binden fazla insan hayatını kaybetti. Yüz binlerce insan yaralandı. 7 milyona yakın insan başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Yine bir o kadar insan ülke içinde zorla yer değiştirdi.
Bu büyük yıkım artık sona ermeli. Suriye’nin geleceğine tüm Suriyeliler karar vermeli. Tüm dış güçler ülkeden çekilmelidir.
(Sosyalist İşçi)