Stalinizme kadar süren özgürlük: Rusya’da LGBTİ+’lar

Bolşevikler, Çarlığın ceza yasalarını tümüyle ortadan kaldırdı. 1922 Ceza Kanunu’nda cinselliğe ilişkin bütün referanslar temizlendi. Yeni yasalara göre, bir cinsel suç, bireyin “yaşam, sağlık, özgürlük ve onur” hakkını ihlal eden bir eylem olarak tanımlanıyordu. 

17 Aralık 1933’te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) eşcinselliğin yasaklanmasına karar verildi, 7 Mart 1934’te resmî olarak bu yasağın ceza kanununa eklenmesinin ardından özellikle eşcinsel erkeklere dönük bir tutuklama dalgası başladı. Rusya’yı takip eden ve kendilerini sosyalist olarak adlandıran bürokratik devlet kapitalisti rejimlerin tamamında LGBTİ+’lara dönük benzer yasaklar uygulandı ve LGBTİ+ karşıtlığı sanki devrimin doğal bir sonucuymuş gibi kabul edildi. LGBTİ olmak burjuvalıkla hatta faşizmle yaftalandı ve tıpkı bugünün otoriter rejimlerinin toplumsal cinsiyet karşıtlığı gibi “kökü dışarıda” olmakla suçlandı. 

Oysa sosyalistler açısından devrim, işçi sınıfıyla beraber toplumun tüm ezilen kimliklerinin de özgürleşmesi anlamına geliyordu. İşçi sınıfı içinde de çokça bulunan LGBTİ+’ların özgürlüğü de devrimin güvence altına alması gereken özgürlüklerden biriydi. 1917 Ekim Devrimi sonrasında kadınlar ve LGBTİ+’lar dünyanın pek çok yerinde bulunmayan haklara kavuştular. Kadınlar da LGBTİ+’lar da devrimi yapan kitlelerin arasındaydı. 1933’te gelen ve günümüze kadar izleri süren yasaklar ise sosyalizmin değil, Stalin öncülüğündeki bürokrasinin karşıdevriminin bir sonucuydu. 

Çarlık Rusya’sında “muzhelozhstvo” yasağı 

Ortaçağ Rusya’sında Ortodoks Kilisesi’nin güçlü etkisi sonucu eşcinsellik günah olarak görülüyordu. Kilise hukukunda eşcinsel ilişkiler “doğa karşıtı günahlar” arasında sayılıyordu. Bu dönemde devletin, LGBTİ+’lara müdahalesi düzensizdi. Devlet kimi zaman bu ilişkilere karışıyor kimi zaman görmezden geliyordu. 

Ancak 1700’lerde Çar I. Petro ile beraber askeri alanda modernizasyon yaşanınca erkekler arasında yaşanabilecek eşcinsel ilişkileri yasaklamak ordu disiplininin bir parçası sayıldı. İlk olarak 1716 yılındaki Askeri Ceza Yasası’nda “erkekler arası ilişki” askeri suç olarak tanımlandı ve dayak, sürgün, zorunlu işçilik gibi yollarla cezalandırılmaya başlandı. 

1832 yılında Çar I. Nikolay döneminde ise muzhelozhstvo (erkekler arasında anal ilişki) resmî olarak suç hâline getirildi. Ceza Kanunu ile erkekler arasındaki cinsel ilişki hapis ve Sibirya sürgünü ile cezalandırıldı. Kadın eşcinselliği ise bu yasada görmezden geliniyordu. 

1905 Devrimi’nin ardından entelektüel alanda eşcinsellik ve seksoloji üzerine bazı tartışmalar yürütüldüyse de Çarlık yıkılana kadar eşcinsellik hep suç olarak kaldı. 

1917 Ekim Devrimi: “Devlet ve toplum cinsellikten mutlak şekilde elini çekmeli”

1917 Şubat’ında işçilerin ayaklanması Çarlığı devirdi. Bir yanda işçilerin kendi iktidar aygıtları olan sovyet ismindeki konseyler, bir yanda da Geçici Hükümet vardı. Şubat Devrimi sonrası eşcinsellik yasağı yasada var olmasına rağmen fiili olarak ortadan kalktı. 1917 Ekim Devrimi ile işçi sınıfı Bolşevikler öncülüğünde Geçici Hükümeti de devirerek iktidarı ele geçirdi. Bu devrim aynı zamanda yasalardan eşcinsellik yasağının tamamen kalkması anlamına geliyordu. 

Bolşevikler, Çarlığın ceza yasalarını tümüyle ortadan kaldırdı. 1922 Ceza Kanunu’nda cinselliğe ilişkin bütün referanslar temizlendi. Yeni yasalara göre, bir cinsel suç, bireyin “yaşam, sağlık, özgürlük ve onur” hakkını ihlal eden bir eylem olarak tanımlanıyordu. 

Moskova Cinsel Hijyen Enstitüsü Müdürü Dr. Grigory Batkis, devletin ve toplumun cinsel meselelere karışmamasının mutlak bir şekilde Sovyet yasalarında bulunduğunu ilan etti. Batkis’in açıklamasına göre Sovyet yasalarında, Avrupa yasalarında kamu ahlakına karşı suç olarak görülen “homoseksüellik, sodomi ve çeşitli diğer cinsel tatmin biçimleri sözde ‘doğal’ cinsel ilişkiyle” tamamen aynı şekilde ele alınıyordu. 

Bu dönemde henüz translara dönük net referanslar yoktu ancak insanların atanmış cinsiyetlerinin dışında bir hayat yaşamaları toplumsal olarak da yasal olarak da kabul görüyordu. Dönemin bir psikoloğu olan Lev Rosenstein, Rusya’da kadınların istedikleri takdirde “erkek isimleri alıp erkek olarak yaşayabileceklerini” belirtiyordu. Evliliklerde ise sadece “karşılıklı rıza” temel alınıyordu. Çok fazla örneği olmasa da devrim sonrasında bir mahkeme bir trans erkek ile bir kadının evliliğini karşılıklı rızaya dayalı olduğu gerekçesiyle tanıdı. Aynı cinsiyetten kişilerin evlenmesi de karşılıklı rıza temelinde tanındı. 

1917 Ekim Devrimi sonrası Rusya, LGBTİ+ hakları açısından dünyanın geri kalanından fersah fersah ilerideydi. 

Stalin, bürokrasi ve kutsal ailenin dönüşü  

Rusya’daki devrimin tek ülkeye sıkışması ve iç savaş sonucunda devrimi yapan işçilerin önemli bölümü ortadan kalkarken partinin kadroları arasında bürokratlar ortaya çıkmaya başladı. Giderek parti içindeki gücünü arttıran bürokrasinin liderliğini Josef Stalin üstlendi. 1930’lara gelindiğinde artık işçi iktidarı sona ermiş, bürokrasi bir karşı devrim aracılığıyla iktidarı ele geçirmişti. Artık rejim, Batılı kapitalist devletlerle yarışmak için işçi sınıfının artı değerine el konulan devlet kapitalisti bir rejim hâline gelmişti. 

Stalin döneminde adeta “Aile Yılı” ilan edildi. Kapitalist bir rejimin ihtiyaç duyduğu şekilde geleneksel aile ve annelik yüceltildi. Kadınların ana işlevi çocuk doğurmak olarak tanımlanıyordu ve çok sayıda çocuğu olan kadınlara devlet ödüller veriyordu. Boşanma zorlaştırıldı. 

1933 yılında kürtaj yasaklandı ve eşcinsellik yeniden suç hâline getirildi. Yasa uyarınca gey erkekler en az 3 yıl hapis cezasına çarptırılıyordu ve bu ceza 8 yıla kadar uzayabiliyordu. Nazi Almanya’sıyla savaşta LGBTİ+’lar günah keçisi ilan edildi, parti sözcüleri tarafından “casus ve faşist” olmakla yaftalandılar. Dönemin ünlü sözlerinden biri “Eşcinselliği ortadan kaldırın, faşizm yok olacaktır” idi. Aynı dönemde Almanya’daki Naziler ise eşcinselliği “komünist yozlaşma” olarak adlandırıp, LGBTİ+’ları pembe üçgenlerle etiketliyor ve toplama kamplarına gönderiyordu. 

LGBTİ+’lara dönük baskı SSCB’de rejimin sınıf niteliğini de gösteriyordu. İşçi sınıfı iktidarında sınıfın bir parçası olan LGBTİ+’lar tamamen özgürdü, bürokrasinin karşıdevrimi ise bu özgürlükleri ortadan kaldırdı. 

Şimdi yeni bir Aile Yılı ilan edilmişken biz sosyalistler şunu söylüyoruz: LGBTİ+’ların ezildiği bir rejim sosyalizm olamaz, LGBTİ+’lar özgür olmadan sosyalizm mümkün değildir!

son yazıları

İkinci kemandan çok daha fazlası: Friedrich Engels
“Sosyalizm yukarıdan kararnamelerle kurulamaz”
Günümüzde birleşik cephe

ilginizi çekebilir

Başlıksız-1
Enternasyonal Sosyalizm dergisinin yeni sayısı çıktı: Umut aşağıdan mücadelede
vestel-n18m_cover
Vestel'de işçi kıyımına hayır!
77a7f93cab5d40117603197744b978a701f628ea
İntifada kazanacak