Müzik tüm insanlığın anlayabildiği ortak dil. İnsanın duygularının, acılarının ve umudunun ifadesi. Müzik hayatın yansıması, halkların kültürünün canlı bir parçası. Suyun şırıltısı… Kuşların cıvıltısı… Denizin üzerinde uçuşan martıların sesi… Doğada terennüm eden her şeyin, raks eden ses tellerinin coşkusu. Müzik, zamanın ve mekânın esaretinden kurtulup sonsuzluğu tadan ruhun sevinci. Bundandır ki müziği tababetin içinde gören İbn-i Sina, ağrılarının yatışması ve huzurlu hissetmeleri için hastalarına müzik dinlemeyi tavsiye etmişti.
Geçtiğimiz günlerde Kadıköy sokaklarında gezinirken etrafta gördüğüm tüm mekânlarda müzik çalması ve insanların şarkılara eşlik etmesi dikkatimi çekmişti. Şu köşede birisi mırıldanıyor, bir başkasının neşesi gözlerinden fışkırıyor! Kendimi bir anda Şam’da Bab Tuma’da (1) hissediyorum. Her bir sokağında dostlarımla güzel anılarım…
Sözlerini pek anlamasam da şarkıların güzelliği içimi mutlulukla dolduruyor. Az sonra, çok iyi bildiğim bir melodi kulağıma çarpıyor. Suriye’den zorunlu ayrılışımızdan önce, sevdiklerimizle toplaşmalarımızda sık sık bu melodi bize eşlik ederdi.
Şarkı ruhumuzun derinliklerinde yankılandı:
“Kıvrımların ne de mağrur hayatım
Ağacın incecik dalı gibi
Herkesten daha güzelsin gözümde
Ay ışığım, seni yaratan pek yüce!” (2)
https://www.youtube.com/watch?v=kVyiqiZdmVE&list=RDkVyiqiZdmVE&start_radio=1
Yanımdaki torunuma dönüp bu şarkıyı kimin söylediğini sordum, “Ünlü şarkıcı İbrahim Tatlıses” diye yanıtladı. Şarkıyı başka bir dilde duymak çok hoşuma gitti ve bu konuyu araştırmak istedim. Öğrendim ki Arapça’dan Türkçe’ye ve Türkçe’den Arapça’ya aktarılan birçok şarkı varmış. Şarkıyı ilk kimin söylediği bana göre önemsiz bir nokta. Önemli olan sanat ve duygu alışverişi, ortak hislerin ruhlarda bıraktığı o güzel etki.
İnternette tarama yaparken Semira Tevfik’in güzel bir şarkısının Türkiyeli bir grup tarafından söylendiğine denk geldim. Bu şarkı Suriye’de çoğunlukla düğünlerde çalınır ve gençleri coşturup dabke (3) oynamaya teşvik ederdi. Şarkının sözleri şöyle:
“Şarkılarım pınar başında, bir düzine şarkı
Üstünde yürümekten demir köprü kırıldı
Sabah akşam gezinirim aynı yolda
Ey sevdiklerim, gitmeyin kalın etrafımda!” (4)
https://www.youtube.com/watch?v=dFmw37eZV5E
Kendi kendime şunu fark ettim; ırkçılığa, nefret siyasetine maruz kalmayınca halkların sanatsal beğenileri ve zevkleri birbirine ne kadar da benzermiş.
Yakınlarda Türk bir komşum beni evine davet etti. Kahvemizi içerken komşumun genç kızının odasından melodisini bildiğim Türkçe bir şarkı işittim. Komşuma dönüp “bu şarkıyı biz de söylüyoruz” dediğimde, çok şaşırdı. Youtube’u açıp şarkının Arapçasını ona dinlettim ve sözlerini tercüme ettim. Yüzünde güller açtı, “bu çok güzel” dedi. Bu şarkıda Feyruz şöyle diyor:
“Bir zamanlar gölgelikte bir dükkan vardı
Kızlar oğlanlar toplanır suda oynardı
Hanna sarhoş olur dükkanın arkasında şarkılar söylerdi
Ve komşu kızı hüzünlenirdi.” (5)
https://www.youtube.com/watch?v=eZBCGVAkZLI&ab_channel=ZeeJamz
Halklar; ıstırap çekerken, sevinirken, umut ederken birbirine benziyor. Irkçılığın, nefretin ve şahsi çıkarların halkları bölmesine; dostluğu, sevgiyi, muhabbeti bozmasına engel olmalıyız. Bir insanın siyasi çekişmelerden uzak, içinden geldiği gibi başkalarıyla insancıl bir ilişki kurması ne kadar güzel. Tıpkı komşum gibi…
Müziğin dili tüm zaman ve mekanlarda hep vardı, yazı bilinmezden önce bile. Bu da ona sınırları ve siyaseti aşacak kudreti veriyor. Ruhlar müzikle yükselir ve onun mührünü taşır.
1. Şam’ın tarihi ve turistik bir semti.
2. Kadduk el-Meyyas’ın kökeni Konstantinopolis’e, Bizans halk müziğine kadar gidiyor. Bu melodiyi Suriye’ye taşıyan Iraklı müzisyen Molla Osman’dır. Molla Osman melodiyi Şam’da Seyyid Derviş’e aktarır. Ardından Abdulhalim Hafez şarkıyı okur. Sonra Sabah Fahri geldi; şarkıya yeni, süslü bir elbise giydirdi ve onu daha da güzelleştirdi. Melodi, Türkiye’de “Ada Sahilleri” olarak biliniyor. İbrahim Tatlıses, Ahmet Kaya ve başka pek çok şarkıcı bu eseri seslendirdi.
3. Halayı andıran geleneksel Arap halk oyunu
4. Şarkının kökeni Irak kültürüne dayanıyor. Şarkı, sevgilisinin evine sık gitmekten üstünden geçtiği köprüyü aşındıran bir aşığın hikayesini anlatır. Lübnanlı besteci Refik Hubeyka tarafından düzenlenen şarkıyı Semira Tevfik söyledi. Bu melodiyi 1974’de Erkin Koray “Şaşkın” ismiyle Türkçeleştirdi.
5. Rahbani Kardeşler’in sözlerini yazdığı “Ken ez-Zaman”ın bestesi Elias Rahbani’ye ait. Şarkıyı Feyruz 1973’te söyledi. Melodi Türkiye’de, Fikret Şeneş’in yazdığı sözler ve Ajda Pekkan’ın sesiyle “Sana Neler Edeceğim” adıyla dinlendi.