AKP-MHP blokunun sokak köpeklerinin katlini yasalaştırmasına karşı geniş katılımlı protestolar ve basın açıklamaları aylardır devam ediyor. Hayvanlara zarar vermek hâlâ suç olsa da yasanın alelacele meclisten geçmesiyle birlikte cinayetler de benzer bir hızla başladı. İktidarın “öldürmeyeceğiz, toplayıp barınağa göndereceğiz” argümanının boş laftan ibaret olduğunu öngören aktivistler ne yazık ki haklı çıktı. Milletvekilleri meclis kürsüsünden iddialı bir şekilde “biz bu yasayı hiçbir belediyemizde uygulamayacağız” diyen CHP’nin birçok belediyesi de toplamalara başladı.
Yasaya karşı mücadele edenlerin, yine ne yazık ki haklı çıkan bir başka öngörüsü ise sokak hayvanları üzerinden yaşam hakkının toplumda “tartışılabilir” kılınmasının, bir katliam kararının mecliste “oylanabilir” olmasının bir bütün olarak tüm ezilenler için yaratacağı tehlike. Bunun salt politik analiz için yapılan bir soyutlama olmadığı, bizzat saldırıları kışkırtan sağcıların bu meseleler arasındaki bağlantıyı kurduğu, sosyal medyadaki kara propagandayı organize eden trollerin yasa geçer geçmez yazdıklarıyla ortaya çıkmıştı. “Başıboş itleri hallettik şimdi sırada nafaka var”, “bundan sonra mücadele edeceğimiz konu ne olsun: LGBTİ+, İdam, bireysel silahlanma”, “İtperestlerin çoğu evde kalmış, evlenmemiş, başıboş kadınlar aynı itler gibiler, devlet bu başıbol kadınları evlendirip sahiplendirsin”!
Yani göstere göstere gelmekten olan geldi ve sokak hayvanlarının ölüm fermanını oylatan AKP-MHP, sazı eline almışken bu kez LGBTİ+’ların varoluşu ile tüm toplumsal muhalefete saldıran bir torba yasayla aynı şarkıyı söylemeye girişti. Katliam yasasının oylanmasının senei devriyesi olmadan bu kez başka bir yasayla toplumda kutuplaşma yaratma, toplumun bir kesimini marjinalize etme, hedef gösterme hazırlığındalar.
İmal edilen güvenlik kaygısı
Birtakım yasa maddeleri, kanun değişiklikleri, sözleşme fesihleri üzerinden temel hakları tartıştırarak toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek iktidar için bir yönetme metodu. Esasen yenilmiş olan iktidar, korkunç bir ekonomik kriz, süreklileşmiş bir siyasi kriz, istikrarsız dünya koşulları derken toplumda moral panik yaratacağı gündemler imal ediyor. Bu durum hıncı körükleyen ve örgütleyen faşist eğilimlere alan açıyor, seslerinin daha gür çıkmasını sağlıyor. “Sessiz istila milletimizi tehdit ediyor” denilerek göçmenleri “demografimizi, değerlerimizi tehdit ediyor” denilerek kadınları, “ailemiz, çocuklarımız tehlike altında” denilerek lubunyaları hedef haline getiren siyasi atmosfer yoksulluğun, yolsuzluğun, güvencesizliğin vb getirdiği mutsuzluğun temel müsebbibi olan AKP’nin her türlü sorumluluktan azade varlığını sürdürebilmesine yarıyor.
İmal edilmiş güvenlik kaygısının yarattığı başka bir sonuç da toplumun en güvencesiz kesimlerinin marjinalleştirilerek hedefe alındığı ve çoğunlukla cezasızlıkla sonuçlanan şiddet. Şu anda özgürce yapılabilen tek şeyin hem iktidar tarafından hem de faşist argümanların anaakımlaşmasıyla tehdit ilan edilen, toplumun en güvencesiz kesimlerine yönelik saldırganlık olduğunu söylemek pek de abartı sayılmaz.
Toplumda biriken öfkenin sermaye sınıfına ve onun temsilcisi iktidara yönelmesinin tüm araçlarını ortadan kaldırmaya, demokratik kanalları tıkamaya, grev örgütleyen sendikacıyı hapisle, toplumsal muhalefeti operasyonlar ve kolluk gücü zoruyla baskı altına almaya çalışan iktidar eşzamanlı olarak öfkeyi üzerinden savuşturmak için cezasızlığın garanti edildiği bir ödül mekanizmasını devreye sokuyor. Yoksulun, kendinden daha zayıf ve korunmasız görünene saldırma özgürlüğü!
Mücadele devam ediyor
Yasanın meclisten geçmesinin sokaktaki harekette demoralizasyona yol açtığı, birçok aktivistin köpekleri korumak için haklı olarak mahallesine çekildiği görülüyor. Ancak mücadele bitmiş değil, AYM’den yasanın iptali yönünde bir karar çıkabilir. Bunun için mücadeleye, sokak eylemliliklerini sürdürmeye, nefreti örgütleyen tetikçi “Güvenli Sokaklar Derneği” gibi yapıların kapatılmasını talep etmeye devam etmeliyiz. Toplamaları engellemeye, katliamları durdurmaya, tek tek her sokak hayvanını korumaya çalışan birçok hayvan aktivisti için bir yandan da yasayı durdurma mücadelesini örgütlemek yorucu ve yıpratıcı bir süreç. Sokak hayvanlarının özgürlüğü meselesi sağın hedef listesindeki tüm kesimlerin özgürlük mücadelesine göbekten bağlıyken hepimizin kurtuluşu için ortak bir hareketi inşa etmek zorundayız. Bu saldırı dalgasını göğüslemenin yolu, meseleleri kendi alanına izole başlıklar olarak ele almayan bir politik çizgi ile birleşik mevziler, zeminler yaratabilmekten geçiyor. Bu iklimi dağıtmadan hiçbirimiz güvende değiliz.
Meltem Oral