Bir süre önce basına sızan 11. Yargı Paketi’nde LGBTİ+larla ilgili maddeler de var. Bu maddeler aslında bir süre önce 10. Yargı Paketi’nde görülen maddelerin daha ağırlaştırılmış hali. Bunlar yasalaşacak olursa LGBTİ+lar sadece varoluşları nedeniyle ve “biyolojik cinsiyetine” uygun davranmadığı öngörülen herkes de hapisle cezalandırılacak.
Taslağın bir kısmı translarla ilgili. Mevcut yasada 18 olan uyum sürecine girme yaşı 25’e çıkartılıyor ve devletin belirlediği hastanelerde en az üçer ay arayla dört defa rapor alma zorunluluğu getiriliyor ki, bu pratik olarak cinsiyet uyum sürecine girilememesi anlamına geliyor. Ayrıca izin alınmadan cinsiyet “değiştirme” ile ilgili “tıbbi müdahalelerde” bulunan sağlıkçıların da hapisle cezalandırılması söz konusu. Bu “tıbbi müdahalelerin” ne olduğu da belirsiz; translara verilen psikolojik destek bile bu kapsama alınabilir.
“Cinsiyet değiştirme” ile ilgili bir istisna var, o da intersekslere yapılan ameliyatlar. Biyolojik olarak farklı bir şekilde dünyaya gelen intersekslere öznenin rızası olmadan çok küçük yaşlarda yapılan ve onarılması mümkün olmayan zararlara yol açan ameliyatların yapılmaya devam edilebilmesi için, böyle bir istisna konulmuş.
Yargı paketinde “doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışta bulunan ya da bunu teşvik eden, öven ya da özendiren kişilerin” bir yıldan üç yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor. Bu, LGBTİ+’ların ya da LGBTİ+ olduğu düşünülen kişilerin kendilerini eve kapatıp dünyayla iletişimi koparmadıkları takdirde sürekli olarak hapsedilecekleri anlamına geliyor. Ayrıca örneğin uzun saçlı erkeklerin, kısa saçlı ya da “açık” olduğu varsayılan kıyafetleri giyen kadınların da cezalandırılması söz konusu olabilecek. Toplumu zapturapt almanın en korkunç örneklerinden birini görüyoruz burada. Aynı cinsiyetten iki kişinin sembolik nişan veya düğün töreni yapması bile suç addediliyor. Bu, “medeni ölüm”dür.
Bütün bunların arkasında, elbette başka olguların yanı sıra, dünyayı sarsan sosyoekonomik kriz ve buna bağlı olarak egemenlerin giderek daha fazla homurdanan ezilenleri susturma ve dikkatlerini başka yöne çekme çabası var. “Bu LGBT’ler ahlaksız, hep bundan oluyor”, “Bunlar toplumumuzu çökertiyor”, “Ahlakımızı bozuyorlar, zürriyetimizi kurutacaklar” söylemleriyle bir ahlaki panik yaratarak, LGBTİ+ları ve hakları için mücadele eden kadınları hedef tahtasına oturtuyorlar. Ciddi bir tehditle karşı karşıyayız ve demokratik bir toplumda yaşamak isteyen tüm kesimlerin bu tehdide karşı bir araya gelmesi elzemdir.
Atilla Dirim
