1 Ekim 2024’te MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM’de DEM Partililerle tokalaştığında çoğu insan ‘ne oluyoruz’ sorusunu sordu.
Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin grup toplantısında “PKK lideri Abdullah Öcalan’ının Mecliste DEM gurubunda buyursun terör örgütünü tasfiye ettiğini tek taraflı açıklasın” çağrısı yaptı.
Aynı gün DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncay Bakırhan, MHP liderine “biz de Öcalan’ın ne diyeceğini merak ediyoruz açın kapıları Öcalan konuşsun” yanıtı verdi.
Bu sefer Öcalan, tek taraflı bir çağrı yapmaz, koşulsuz PKK’ye silah bırak çağrısı yapmaz gibi görüşler ifade edilmeye; Cumhur ittifakı partileri arasında farklılaşma, çatışma veya kopuş mu yaşanıyor; Bahçeli Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ı sıkıştırmaya mı çalışıyor gibi yorumlar yapılmaya başladı.
24 Ekim 2024’te bir gün önce İmralı’da Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden DEM Partisi Urfa milletvekili Ömer Öcalan amcasının “Koşullar oluşursa süreci çatışmadan siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim“ dediğini kamuoyu ile paylaştı.
Süren tartışmalarda, Öcalan’ın bu açıklaması ile daha önceki barış, çözüm süreci arayışları arasındaki farklılık yeteri kadar kavranmadan 2013-2015 çözüm sürecine benzer bir sürece ilişkin kaygılarla dolu beklentiler geliştirildi.
Son bir haftadır, Öcalan’ın 27 Şubat 2025 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan BARIŞ VE DEMOKRATİK TOPLUM ÇAĞRISI’nın, PKK’yi koşulsuz feshetme hedefiyle yapılan radikal strateji değişikliği olduğu görüldü.
Çağrıya Kandil tarafından 1 Mart 2025’ten itibaren ateşkes ilan edilerek kongrenin toplanacağı yanıtı verildi. Kandil, Öcalan’ın çağrısının klasik bir müzakereyle barış ve çözüm arayış olmadığının ve artık Kürt sorununun demokratik siyasi mücadele araç ve yöntemleriyle çözülmesi gibi çok daha çetrefilli, çetin ve zorlu bir mücadeleye hazır olma çağrısı olduğunun farkına varmış görünüyor.
Tabi bunun için iktidarın yapması, yerine getirmesi görev ve sorumluluklar var. DEM Parti’nin İmralı Heyeti Üyeleri’nin 10 Nisan 2025’de tarihli açıklamaları iki tarafın büyük ölçüde ortaklaştıkları, İmralı’da planlandığı gibi yürütüldüğünün kanıtı olsa gerek.
Ama elbette gelişmelerin sorunsuz olması beklenemez. Çeşitli mecralarda PKK’nin kendisini feshetmesi ve silahları bırakması sürecinin haziran ayı sonuna kadar tamamlanması beklendiği yazılıp, söyleniyor.
Bu kadar kısa zamanda sürecin tamamlanması beklemek ne derece gerçekçi bilemeyiz. Planın ne olduğunu da bilmiyoruz.
Bir kaç aylık gecikmeyle de olsa silah bırakma, PKK’nin feshi sürecinin önümüzdeki aylarda tamamlanması kuvvetle muhtemel.
Bunu kuvvetle muhtemel kılan, PKK’nin müzakereyle değil kurucu liderinin, kutsal önderliğinin örgütüyle/kendisiyle ilgili bir karar veriş olmasıdır. Bir anlamda dönüşü olmayan bir yola girildiğini söyleyebiliriz.
Süreç, iktidarın bu durumu ne derece kendi konumunun sürekliliği, geleceği ve bekası için ve nasıl, ne tür yöntemlerle araçsallaştıracağı ile çok bağlı olacak. Zorlukları ve riskleri içeren bir döneme girdiğimiz çok açık.
10 binlerle ifade edilen silahlı insanın demokratik toplumsal yaşama otoriter bir yönetim altında dahil edilmesinin büyük sorunları ve zorlukları olacağı çok açık.
Yeni dönem kapıda
Ama esas olarak yoğunlaşmamız gereken nokta şudur: bu sürecin geç de olsa tamamlandıktan sonra veya tamamlanma aşamasında sivil siyasete, sivil topluma büyük sorumluluklar ve görevler düşüyor.
Terör, savaş, gibi bahaneler geride aldığında Kürt sorununun silahsız çözümü, toplumsal barışın inşası bütün heybetiyle, yönleriyle orta yerde durmaya devam edecek.
Silahlı çatışma çözümüne ilişkin epeyce külliyata ve azımsanmayacak deneyime sahip bir ülkeyiz. Ama bu türden silahsız siyasi sorun çözüm deneyimiz neredeyse yok. Buna ilişkin çalışma yürüten sivil toplum örgütü de yok.
Uluslararası arenadan bu türden çalışma çok az. Bu çalışmalardan biri de Barselona Otonom Üniversitesi Barış Kültürü Okulu eski yönetici Vicenç Fisas ait. Vicenç bir uluslararası ödül almış 60’tan fazla kitabın yazarıdır. 2011’de “Dünyada Barış Süreçleri” kitabını Agora yayımladı.
Vicenç’ın İspanyolca Mayıs 2022 yılında yayımlanan “Silahsız Siyasi Çatışmalarda Müzakere Süreci“ kitabını Türkiye’deki gelişmeleri dikkate alarak Barış Yıldırım Türkçeye çevirdi Barış Vakfı bastı. Burada
Viçenç Fisas, Dr. Esra Elmas’ın tanıtım yazısıyla basılan kitabın Türkçe baskısı için yazdığı önsözde “2025 Şubatı’nda Türkiye’de olanlar bir istisnaydı. Silahlı mücadeleden vazgeçmenin karşılığında bir şey elde etmemenin örneği yoktur. Her zaman müzakere etmek gerekir, er ya da geç, ve diğer tarafı “meşru muhatap” olarak tanımak gerekir. Silahlı mücadelenin sona ermesi için temel bir koşuldur.” biçiminde uyarıyor.
Türkiye’de olanlara bir de Barselonalı bir barışçının gözüyle, tecrübesiyle bakmalıyız. Kendimize yeni görev ve sorumluluklar tanımlamalıyız.
Hakan Tahmaz