Kapital dev ve güncel bir kitap

Karl Marx, Kapital’i bundan 158 sene önce yayınladı. 158 senedir, işçi sınıfı tüm dünya çapında çok güçlü bir mücadele silahına sahip.

Topyekun bir sosyal devrimle yok edilecek olan kapitalist üretim tarzının işleyiş mekanizmaları, çelişkileri ilk kez bu kitapla net bir şekilde görülür oldu. Egemen sınıfın devlet adlı aygıtı karşısında işçi sınıfının kendi deneyimlerinin içinden süzülüp gelen bir mücadele, analiz, kavrama silahı var. Marx ve Engels’in ortak eseri de diyebileceğimiz bu kitap, bugün yaşadığımız dünyayı anlamak için çok önemli bir işleve sahip.

“Marx’ın bizi ilgilendiren formülleri, kapitalist yeniden üretimi, ona eşlik eden ve onu besleyen ve pahasına geliştiği tüm kapitalizm öncesi unsurlardan ve geçiş biçimlerinden arındırarak, canlı ekonomik gelişme sürecini çok dikkatli bir şekilde inceler. Marx’ın formülleri, hiçbir zaman var olmamış ve şu anda da hiçbir yerde var olmayan, kimyasal olarak saf bir kapitalizmle ilgiliydi. Tam da bu nedenle, genel olarak kapitalizmin, ama tam da yalnızca kapitalizmin temel eğilimlerini ortaya koydular.” (Troçki, “Bir teorisyen olarak Stalin” makalesinden.)

“İş gününü mümkün olduğunca uzun tutmak kapitalistin çıkarınadır. Ne kadar uzun olursa, o kadar fazla artı-değer üretir. İşçi, ücretinin karşılığını aşan her emek saatinin kendisinden haksız yere alındığını doğru bir şekilde hisseder; fazla çalışmanın ne anlama geldiğini acı bir kişisel deneyimle öğrenir. Kapitalist kârı için, işçi sağlığı için, günde birkaç saat dinlenebilmek, çalışmak, uyumak ve yemek yemek dışında başka insani faaliyetlerde de bulunabilmek için mücadele eder. Bu mücadeleye girip girmemelerinin tek tek kapitalistlerin iyi niyetine bağlı olmadığını, çünkü rekabetin en hayırseverlerini bile meslektaşlarına katılmaya ve çalışma saatlerini onlarınki kadar uzun tutmaya zorladığını belirtmek gerekir.” (Engels, “Marx’ın Kapital’i” başlıklı 1868 yılında yazdığı makalesinden.)

“Marx’ın başyapıtı, Kapital, yaşamının doruk noktasıydı. Yapıtın amacı, Marx’ın 1 . Cildin önsözünde belirttiği gibi, ‘modem toplumun ekonomik devinim yasasını açığa çıkarmak’tı. Önceki ekonomi düşünürleri kapitalizmin işleyiş tarzının şu ya da bu yönünü kavramışlardı. Marx ise onu bir bütün olarak anlamayı deniyordu. (…) tarih analizi ve kavrayış yöntemine paralel olarak Marx, kapitalizmi tarihin sonu olarak ya da insan doğasına uygun düşen toplum biçimi olarak değil, iç çelişkileri çöküşüne yol açacak, tarihsel olarak geçici bir üretim tarzı olarak analiz ediyordu.” (Alex Callinicos, Marx’ın Devrimci Fikirleri adlı kitabından.)

“Ancak Marx’ın kapitalizm incelemesinde bir başka aşama daha vardır. Bu üretim tarzının iki ayrımı barındırdığını gördük: Biri, ücretli emekle sermaye arasındaki mübadelenin temelini oluşturan, dolayısıyla artı-değerin çıkartılmasını mümkün kılan, emek-gücüyle üretim araçları arasındaki; diğeriyse, kapitalizm altında toplumsal emeğin farklı etkinlikler arasında dağıtılmasının kolektif bir yolunun olmamasından doğan ve böylece üreticilerin birbirleriyle ancak ürünlerinin değiş tokuşuyla ilişki kurdukları üretim birimleri arasındaki ayrımdır.

Tek başına hiçbir üreticinin ekonomiyi kontrol edememesi kapitalizmin temel bir niteliğidir. ‘Sermaye, birden fazla sermaye olarak vardır ve sadece öyle varolabilir’ diye yazar Marx.” (Alex Callinicos, aynı eserden.)

İşçilerin ‘ahlakı’ konusunda duyulan endişenin yanı sıra, giderek artan bir etkinlik takıntısı vardı. Erken sanayi devriminin kapitalistleri, kâr etmenin yolunun, onlardan Karl Marx’ın ‘mutlak artık değer’ dediği şeyi alabilmek için, işçileri her gün elden geldiğince uzun süre çalıştırmak olduğunu görmüşlerdi. Üretimi hemen hemen hiç durmadan, iki ya da üç vardiya ile sürdürebilme olanağıyla birlikte, ilgi, çalışmayı yoğunlaştırmaya ve her türlü duraklamayı yok etmeye kaydı. Friedrich Taylor adında bir Amerikalı, gözetmenlerin ellerinde kronometrelerle, işçinin yaptığı işi parçalara bölerek bir işçinin bir iş gününde en çok ne kadar iş yapabileceğini saptayan ve ücreti de bu normun yerine getirilmesine bağlayan bir sistem, ‘bilimsel işletmeciliği’, ortaya attı. Makina artık işçinin bir parçası değildi, işçi makinanın bir parçasıydı. (Chris Harman’ın Dünya Halklarının Tarihi kitabından.)

son yazıları

Digel Tekstil'de neler oluyor?
Emekliler yürüdü: “Kurtuluş yok tek başına”
DSİP: Özgürlükleri için mücadele eden LGBTİ+’ların yanındayız!

ilginizi çekebilir

9230904d-cde3-4083-94a7-edaad44027c4
Digel Tekstil'de neler oluyor?
WhatsApp Görsel 2025-06-27 saat 11.54
Emekliler yürüdü: “Kurtuluş yok tek başına”
image
DSİP: Özgürlükleri için mücadele eden LGBTİ+’ların yanındayız!