Seçimler, Türk milliyetçiliği ve otoriterizm

27.06.2018 - 19:20
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

24 Haziran seçimlerinde kötülük kazandı. Bir başka ihtimal daha vardı, “değişim” kazanabilirdi. Olmadı, olduramadı. Demek ki TAMAM değilmiş. Değişime karşı olanların meclisteki sayıları arttı. Bu durum fazlasıyla iç karartıcı.

Ana akım Türk siyaseti topluma son üç yıldır milliyetçilik aşıladı, seçimlerin galibi Türk milliyetçiliği oldu. Seçim öncesi araştırmalar MHP’nin baraj altında olduğunu gösteriyordu. İyi Parti’nin, MHP ve AK Parti seçmeninden oy alacağı hesabı tutmadı. Ama CHP’den ciddi oy almış. Kemal Kılıçdaroğlu ’nun muhalifleri, Muharrem İnce’ye oy vermişler ama milletvekili seçimlerinde CHP’ye değil, İyi Parti’ye mühür basmışlar.

Siyasal bagajı Türk milliyetçiliğiyle yüklü İyi Parti’nin, CHP’den yüksek oy alabilmesinin birkaç nedeninden biri de CHP’nin kimliğindeki, Türk milliyetçiliğini hâlâ koruması. Diğeri de iktidarın üç yıldır Kürt sorunu bağlamında yarattığı “devletin bekâsı” algısının peşine takılması ve örgütünün bunun arkasından sürükleniyor olmasıdır. CHP, “Kürt korkusu” rüzgarının toplumun bütün dokusuna işlemesini kolaylaştıran siyasal ürkekliğin ağır bedelini ödedi.

Cumhur İttifakı’nın ve İyi Parti oylarının toplamı, izlenen güvenlikçi politikalarının ve Türk milliyetçiliğinin toplumda beklenenlerin çok ötesinde destek görmeye devam ettiğinin gösteriyor. Türk sağı milliyetçilik ekseninde yükseliyor.

Seçimde ortaya çıkan bir başka gerçek ise 7 Haziran seçimleri sonrasında kurulan bütün sandıklarda MHP, AK Parti arasındaki oy kaymaların dikkat çeker düzeyde olmasıdır.  Ama AK Parti’nin birinci parti olma üstünlüğünü sarsacak büyüklükte oy kayması söz konusu değildir.

Bu durum seçimlerin gözde liderlerinden Sadet Partisi Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ve partisinin hezimetine yol açan bir sonuç doğurdu. Hiçbir ilde, genel ortalamaların üzerine hiçbir biçimde çıkamadı ve ilgi odağı olamadı. AK Parti’nin muhafazakâr seçmenleri, her şeye rağmen Recep Tayyip Erdoğan’ın hatalarını sineye çekmekte, yanlışlarının üstünü örtmekte, her saat ve her fırsatta kendilerine höykürmesinde bir beis görmediler. “Güçlü adam” olmasında fayda gören bir yaklaşım sergilediler. Bir anlamda topyekûn değişime hayır dediler. AK Parti’den bazı illerde MHP’ye kayan oylarda tam da bu gerçekliği gösteriyor.

Daha da fazlası var. Meclis’in kilit partisi aritmetik olarak MHP oldu. İktidarın da muhalefetin de milliyetçilere mecbur olduğu Meclis aritmetik bileşimi ortaya çıktı. CHP, yanlış hesap yaparak veya yanlış ön görüsü nedeniyle kendi rolünü etkisizleştirdi.

Cumhur İttifakı, bu seçimlerde 16 Nisan referandumunda aldığı oyları cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaklaşık bir puan, milletvekili seçimlerinde iki puan artırdı. Rejim değişikliğine “Hayır” diyen seçmenin küçük bir kısmı, değişiklik gerçekleşince, memleketi yönetmesi için değişikliği yapan Recep Tayyip Erdoğan’ı tercih etti. Bunun nedenlerinin analizine ihtiyaç var.

Türk milliyetçiliğinin yükselmesine zemin hazırlayan politika, söylem, uygulama ve davranışlar HDP’nin seçim sonuçlarında da etkili oldu. Kürt nüfusun her kesiminde ciddi bir politikleşme ve dava bilinciyle tutum almanın geliştiği bir kez de bu seçimlerde açığa çıktı. Kürt seçmen politik tercihle değil, davaya sahip çıkma duygusuyla HDP’yi tercih etti. HDP bunun farkına varmazsa, büyük sıkıntıya neden olacak.

HDP, devlet kurumlarının ve iktidar partisinin özel ayrımcı ve düşmanlaştıran politikalarına, Millet İttifakı’nın dışlama arzu ve çabalarına, bazı sosyalist kesimlerin uzak duran yaklaşımlarına ve 70’e yakın ırkçı saldırıya rağmen bu sonucu elde etti. Meclisin üçüncü partisi oldu.

Bu noktada, son üç yıldır içeride ve bölgede izlenen Kürt karşıtı politikalara rağmen bu politikanın yürütücüsü ve mimarı AK Parti, nasıl oluyor da Kürtlerden eskisi gibi oy almaya devam ediyor, hatta bazı yerlerde az da olsa oyunu artırabiliyor?  HDP’nin oylarında ise bazı illerde azalma var. Bu soruların yanıtlarını bulmadan seçim sonuçlarını doğru analiz edebilmek mümkün değil.

 Türkiye’yi de HDP’yi de zor bir dönem bekliyor. Bu zor dönemde Cumhur İttifakı’nın bölücü terör örgütü uzantısı olarak suçladığı HDP, 6 milyona yakın oy ile ve 67 milletvekili ile TBMM’de yer alacak. Türkiye bu süreçle, bu gerçekliğin değişmezliğini kabul etmek ve gerekeni yapmak durumundadır. Aksi hâlde 6 milyona yakın “teröristle” uğraşmak zorunda kalacaktır.

Bu tablo karşısında Kürt siyasal hareketi 7 Haziran seçimleri sonrasında ülkede yaşananları ve Ortadoğu’daki gelişmeleri dikkate alarak, demokratik siyasal mücadeleyi ana eksen alan yeni bir siyasal strateji oluşturmak durumunda.

Nihayetinde Türk milliyetçiliğinin yükselişi, kurumsallaşan otoriterizm, HDP’nin önümüzdeki dönem Meclis’te işinin oldukça zor olacağını gösteriyor. Bu nedenle milletvekili grubunun karmaşık yapısı ve çok bileşenli olması nedeniyle, Meclis’teki rolünü gerçekçi ve açık bir biçimde tanımlamak ve buna uygun davranmak mecburiyetinde.

Hakan Tahmaz

(www.hakantahmaz.com)

Bültene kayıt ol