Türkiye giderek kutuplaşmaların arttığı bir toplum olma yolunda ilerliyor. Bunun baş müsebbibi AKP-MHP ittifakıdır. Adalet sistemi, suçluları cezalandırmak için değil, muhalifleri sindirmek için kullanılan bir araç hale geldi. Devlet kurumlarında çok aleni bir şekilde kadrolaşma yaşanmakta, ittifaktan olmayan herkes, devlet memurluklarından, hatta taşeron işçiliklerden temizlenmektedir. Devletin her türlü ekonomik faaliyeti, tanıdık, kayırılan firmalar aracılığı ile yürütülmektedir.
AKP-MHP ittifakı, özellikle 16 Nisan referandumundan sonra Türkiye’yi daha fazla yasaklar ve keyfilikler ülkesine çevirdi. İktidarın nobran, kaba, kendini beğenmiş tavırları insanlarda büyük bıkkınlıklar yaratmakta, geleceğe dair umutlarını köreltmektedir.
Bu karamsar ve kasvetli ortamda şimdi istikrarı sağlama gerekçesi ile 24 Haziran’da seçim kararı alındı. Çıkarılan seçim yasası, AKP-MHP ittifakının ihtiyaçları gözetilerek hazırlandı. Henüz Cumhurbaşkanlığı sisteminin uyum yasaları bile çıkarılmamış iken alınan bu seçim kararı, birilerinin çok acelesi olduğunu gösteriyor.
Giderek içine girilmekte olan ağır ekonomik kriz, dış politikada yaşanan sıkışmışlık, içerde yaşanan adaletsizlikler, düşen oy oranları AKP-MHP ittifakını köşeye sıkıştırdı. TL’nin değer kaybı engellenemiyor, Merkez Bankası faizleri yükselttiği halde ekonomide iyiye giden hiçbir gösterge yok, çünkü hükümete güven kalmadı. Büyük holdingler bankalarla kredi erteleme anlaşmaları yapmaya çalışıyor, diğer bazıları iflas başvurusunda bulunuyor. Yaygın işten atmalar başladı. Kamuda 200 bin taşeron işçisi işten atıldı. Özel sektör sürekli işçi çıkarıyor.
Seçime OHAL koşulları altında gidiyoruz. Erdoğan sık sık söylüyor. OHAL’i biz grevleri yasaklamak için kullanıyoruz diyor. Bu sözlerden de anlaşılacağı gibi AKP-MHP ittifakı işçilere düşman, patronlara dost bir ittifaktır. OHAL döneminde işçiler hiçbir grev kararını uygulamaya geçiremediler, haklarını savunamadılar. Sadece fiili grevler yapabildiler.
OHAL döneminde Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu-KESK, ağır baskı altında kaldı, üyeleri memurluktan atıldı. DİSK üyesi Birleşik Metal-İş’in grevleri yasaklandı. Grev yasaklamaları, işsizlik, pahalılık, baskılar vb. tüm bu olumsuzlukları daha da artıran içinde yaşadığımız OHAL koşullarıdır. Bunlarla mücadele edebilmemiz için öncelikle barış ve adaletin yeniden Türkiye’de egemen kılınması, OHAL düzeninin kalkması gerekir.
Bizlerin özlemi demokrasi, eşitlik, adalet ve barıştır. İşçi sınıfı ve sendikalar, grev yasaklamalarını OHAL’in nimeti olarak sunanlara oy vermemelidir. İşçi sınıfı ve emekçiler demokrasiden, barıştan, eşitlikten, adaletten yana adaylara ve partilere oy vermelidir.
Faruk Sevim
(Sosyalist İşçi)