Malum, ABD Başkanı Donald Trump devlet başkanı olarak ilk yıl dönümünü büyük bir hüsran ile kutladı. Başkan olduğundan bu yana pervasızca kimin ne dediğine aldırmaksızın ardı ardına yürürlüğe koyduğu çeşitli uygulama ve kanunların yarattığı düzensizlik, nihayetinde bütçenin kapanması ile son buldu. ABD tarihinde en son bütçe kapanması 2013 yılında yaşanmış, 14 günlük kapalı kalmanın maliyeti 24 milyar dolar olarak açıklanmıştı.
Bu yıl krizin asıl ve en önemli nedeni Trump’ın ırkçı mülteci politikaları oldu. Trump başkan olduğunda, ABD’de “Hayalperestler” olarak adlandırılan, aileleri tarafından ABD’ye getirmiş olan genç göçmenlerin güvence alınmasına dair program olan DACA programını askıya almış, yasal düzenleme için kongreye Mart ayına kadar süre vermiş. Ancak Demokratlar bunun hemen yapılmasını istemişler ve nihayetinde anlaşma sağlanamadığı için hükümet kapandı. Hükümet faaliyetine ara verdiğinde zorunlu olmayan kamu hizmetleri verilmiyor. Memurların büyük bir kısmı işine gitmezken, kesintisiz hizmet vermek zorunda olan alanlarda ise binlerce çalışan ücretsiz işe gitmek zorunda kalıyor ya da mecburi izine çıkartılıyor. Bu krizin maliyetini hükümetin kapalı kaldığı süre belirleyecek. New York belediyesi, krizi küçültmek için şimdiden günde binlerce dolar harcayarak bazı turistik ziyaretçi noktalarını açık tutacağını açıkladı bile.
Herkes bu gelişmeleri heyecanla izliyor. Ancak şüphesiz ki 21. yüzyılda hâkimiyet kavgası veren diğer iki taraf olan Rusya ve Çin daha heyecanlı. Trump bu kriz ile boğuşurken beklenenden biraz da olsa fazla büyüme gösteren Çin ve Ortadoğu’da izlediği savaş politikası sonucu savunma ekonomisi ve son toplantıda 6 ay daha uzatılan AB yaptırımları arasında sıkışmış olan Rusya, hakimiyet savaşında nasıl hamleler yapacağını düşünüyor.
2018 için dengeleri belirleyecek olan şey, şüphesiz ki Ortadoğu’da özellikle Suriye’de olup bitecekler. Bunun yanında Çin ekonomisinde kredilerden dolayı bir kriz beklentisi, İngiltere’nin AB’den çıkmak istemesi ile yaşanacak bir çalkantı, Almanya 2017’yi ekonomik olarak ihracat rekorları kırarak kapatmış olsa da siyasi olarak bir istikrar sağlayamadı ve koalisyon ortağı olarak gördüğü Sosyal Demokratlar koalisyon için oylamaya gittiler ve her ne kadar görüşmeler için onay çıkması beklense de kriz henüz sürüyor. Tüm bunlara yeni başlayan "Neoliberal politikalar çöktü mü?" tartışmalarını ekleyecek olursak, krizden çıkış için net bir yolları olmadığı kesin. Rusya’da Mart seçimleri, Trump’ın belirsiz giden başkanlığı, Türkiye’de seçim ittifakları, Almanya’nın koalisyon krizi ile hem hükümetler hem de sermaye sınıfında bir paniğin ve belirsizliğin hakim olduğunu görebiliriz.
Onlarda bu krizler ve belirsizlikler sürerken, Trump’ın birinci yılında kadınların liderliğinde dünyada 500’den fazla şehirde, Antartika’dan Almanya’ya eylemler oldu. Sadece Washington eylemine 200 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor. Bunlara Türkiye’de metal işçilerinin, savaş karşıtlarının, taşeron işçilerin direnişini, Tunus’tan İran’a özgürlük için sokağa çıkan binlerce insanı eklediğimizde bizim için umut ve mücadele dolu bir dönem geliyor. Egemenler kendi krizleri ile boğuşurken, bizim için krizden çıkışın yolu ekmek mücadelesini özgürlük ve barış mücadelesi ile birleştiren, birleşik, kararlı bir mücadele.
Ayşe Demirbilek