Türkiye’de Garip ama Gerçek

14.07.2017 - 23:36
Roni Margulies
Haberi paylaş

Güzel memleketimizin gariplikleri öyle tek tük değildir. Üç yıl önce Vatan Yayınları’ndan çıkan Türkiye’de Garip ama Gerçek Ansiklopedisi’nin 216 cilt olmasında şaşılacak şey yoktur; kimse de şaşırmamıştır.

Bu garipliklerden bir tanesi, ansiklopediye girememiş olmasına rağmen, benim hep ilgimi çekmiştir. Adını koyamıyorum, çok kısaca özetlemek de kolay değil, anlatmaya çalışayım.

Kapitalist dünyada yaşadığımıza göre, hiçbir ülke bu dünyanın dışında ayrı bir yer olmadığına göre, her ülkede egemenler, adı üstünde, kapitalistlerdir. Siz bunlara isterseniz zenginler deyin, isterseniz mülk sahipleri veya sermaye sahipleri deyin, fark etmez. Bazı ülkelerde bu egemenler düzeni tam oturtamadıkları için geniş halk kitlelerini sopa zoruyla (veya sopa artık çok etkili olmadığı için, silahlı kuvvetler ve diğer devlet mekanizmaları yoluyla) yönetir. Bu, tercih edilen bir yöntem değildir, büyük kalabalıklar sık sık maraza çıkartır, egemenler bir türlü tam rahat edemez.

Bazı ülkelerde ise, “demokratik”, sopaya değil iknaya ve rızaya bağlı bir düzen oturtulmuştur. Kitleler neye itiraz edeceğini tam bilemez, çünkü her şey adil görünür, oy kullanılır, hak hukuk var gibidir, yönetenleri yönetilenler seçiyordur. İşin püf noktası şudur ki, egemenler (zenginler, mülk ve sermaye sahipleri) zaten yönetenlerin, yani hükümetlerin, kendileri gibi düşünen isanlanlar olmasını, hukuk sisteminin zaten kendilerini kollamasını baştan sağlamıştır, egemen-devlet-hükümet-hukuk görünmez bağlarla birbirine sıkı sıkıya bağlıdır, onlar erer muradına, biz çıkarız kerevetine.

Türkiye, bu iki tür ülkenin arasında bir yerde durur. Normal zamanlarda ikinci, “demokratik” türe benzer, zaman zaman işler bozulunca birincisine benzer, sopa ve silah (yani devlet) devreye girer. Her iki durumda da, egemenler işine bakar, zaten darbe de seçim de onların önünü açmak, bir tıkanıklığı aşmak için gerçekleştirilmiştir. Devlet onların devletidir, hükümet onların çıkarını kollar, olan bize olur.

Gariplik No. 1

Türkiye’de ise, AKP’nin hükümet olduğu 2002’den beri, egemenler, devlet ve hükümet itişip duruyor.

Bu zaten garip bir durum. Ama en garibi, egemenlerin durumu. Geleneksel olarak sermaye sahiplerinin kulübü ve sözcüsü TÜSİAD olmuştur. Biliyorum, TÜSİAD artık eski TÜSİAD değil, yakın zamana kadar başında bir sütçü vardı, ama yine de TÜSİAD işte. Ve TÜSİAD, yani büyük sermaye, baştan beri hükümete düşman.

Niye? AKP hükümeti bugüne kadar iş dünyasının önünü kesen, işini zorlaştıran herhangi bir şey mi yaptı? Hayır, aksine. AKP’nin ekonomik politikaları bugüne kadar hep, istisnasız, büyük sermayenin çıkarlarını kollayan, kapalı alanları sermayeye açan, kâr oranlarının büyümesine yardımcı olan politikalar oldu. AKP sayesinde patronlar daha büyük, zenginler daha zengin oldu. Ama Kemalist oldukları için bir türlü sevemediler AKP’yi, AKP’nin dindarlığını, badem bıyıklılığını, taşralılığını, tabanını.

Bunun ben ne kadar farkındaysam, elbette Sayın Cumhurbaşkanı çok daha farkında. Benim hiç derdim değil. Onun derdi.

Bu hafta Odalar ve Borsalar Birliği'nde konuşmuş ve şöyle demiş: “Yeni teşvik paketlerimiz başta olmak üzere birçok reform mahiyetindeki kanunu meclisten çıkardık. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğimiz ekonomi alanındaki reformlarımızla en yakın çalıştığımız kurumumuzdur. İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Şimdi grev tehdidi olan yere OHAL'den istifade izin vermiyoruz. Bunun için kullanıyoruz OHAL'i. Fotoğraf oldukça net.”

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı’nın arkadaşıymış. Sendika yöneticileriyle geçen ay düzenlediği iftar yemeğinde gazetecilerin OHAL gerekçesiyle ertelenen grevler konusundaki sorularına yanıt vermiş. Özellikle Şişecam grevinin ertelemesine dikkat çekerek, “Cam işçilerinin ülkenin millî güvenliğine nasıl zarar verdiğini ben de merak ediyorum. OHAL'in işçiye zararı yok diyorlardı, ama görüyorsunuz var. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok” demiş.

Cumhurbaşkanı’nın arkadaşı böyle düşünüyorsa, arkadaşı olmayan işçiler ne düşünüyor acaba? Tahmin etmek ister misiniz?

Roni Margulies 

[email protected]

Bültene kayıt ol