Krizi fırsata dönüştürmek

17.06.2017 - 12:32
Hakan Tahmaz
Haberi paylaş

Türkiye’de olayların hızına yetişmek mümkün değil. Çalkantılı Ortadoğu’nun bir ülkesi olmak işleri daha da zorlaştırıyor. Her sorun çok hızlı krize dönüşebiliyor. Daha demokratik hukuk devletleri krizleri fırsata çeviriyor. Türkiye’de son birkaç yıldır neredeyse bunu unuttuk.

Kürd Bölgesel Yönetimi’nin referandum kararı, Katar’a uygulan abluka ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun mecburiyetten başlattığı “Adalet Yürüyüşü” tam da böylesine konular. Türkiye’nin bu üç vakada da karşı karşıya olduğu tehlikeli durum, ülkenin yönetilemez konuma sürüklenmesinin, korku ve güvenlik eksenli siyasetinin sonucu. 

Adalet Yürüyüşü ve ona ebelik eden CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun “devletin gizli kalması gereken bilgilerini, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla açıklamak" suçundan 25 yıla mahkûm edilmesi ve tutuklanması, yeni bir mihenk taşı olma ihtimali yüksek, önemli bir gelişme.

AK Parti-MHP ikilisinin Türklerin bekası sorununun kuyruğuna takılarak, CHP’nin kendisi için beka sorununu yaratmayı başardı. Türklerin beka sorununa evrensel değerler ve normlar temelinden yaklaşmamanın Türk siyasetinde yarattığı siyasal sorunların, girdabın farkında değil. “Devleti kuran” parti böbürlenmesine ve nostaljisine kendini fazla kaptırmış durumda. Bununla yüzleşebilme cesaretini gösterebilirse beka sorununu atlatma ihtimali söz konusu olabilir. Değilse, merkez siyasette yeni bir kulvarın oluşmasına kendi elleriyle zemin hazırlamış olacak. 

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü” zor da olsa CHP’nin bu girdaptan kurtuluşunda bir fırsat olabilir. Krizi fırsata dönüştürmeyi becerememesi, krizin parçası olmasından kaynaklanıyor. AK Parti ve MHP merkezli milli mutabakatı karşısına almayı cesaret edemeyen CHP liderinin, “Adalet Yürüyüşü”, beyhude bir çaba olacak. 

CHP kendisi için değil, herkes için adalet arayışına giriştiğinde /yöneldiğinde anlamlı ve inandırıcı bir şey yapmış olacak. Tıkanmışlığının önünü, tüm mağdurları sarıp sarmalayan evrensel ölçülerde bir siyasetle açabilir. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu siyasetin bir parçası böyle olabilir. 

Referandum

Bütün bölge ülkeleri gibi Türkiye içinde bir başka önemli gelişme, KDP’nin ve YNK’nin Güney Kürdistan’da 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık referandumu yapma kararı almaları ekseninde süren tartışma. Referandumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden bağımsız olarak, bu kararın bizzat kendisinin ciddi sonuçları olacak. Yeni bir krizin sinyalleri veriliyor. Krizin ne kadar büyüyebileceğini kestirmek şimdilik güç. Bu, biraz da Kürd siyasal parti ve aktörlerinin ellerinde.

Erbil/Hewlêr siyasetinin sıkışmışlık hâlinden çare olarak alınan bu karar ile Kürd siyasetinin yeni bir döneme girdiği kesin. Referandumun gereğini yapanların ve yapamayanların artık eski konumlarında kalabilmeleri mümkün gözükmüyor. 

Her şeyden önce artık Kürd siyasal aktörler arasındaki ilişkiler eski gibi süremez. Kürd parlamentosunun bu süreçte nasıl bir işlevi olacağı önemli bir konu. Parlamentoyu işletmeden ve sorunları çözmeden referandum yapılması zor göründüğü gibi, yeni sorunlara yol açma tehlikesini de barındırıyor. Bunun anlamı, Goran ve Komela ile KDP arasındaki gerginliğin/çatışmanın yeni bir hâl almasıdır.

Son birkaç yıldır referandum konusunu sürekli gündeme taşıyan KDP’nin, konunun çok yönlü önemine uygun olarak tüm Kürd siyasal aktörlerle ilişkilerini normalleştirme yönelimine, çabasına girmesi, ortaya çıkacak marazi durumları önlemek için elzemdir. 

KDP ile çeşitli sorunlar ve nedenlerle gerilim ve çatışma içinde olan Kürd siyasal aktörlerinin de referandumu araçsallaştırma yoluna gitmeleri büyük bir tehlike ve yanlıştır. Çeşitli haklı veya haksız gerekçelerle referandum iradesini zayıflatma sonucunu doğuran eleştiriler, Kürd sorununun çözümünde büyük kırılma yaratma potansiyeli taşıyor. Bunun siyasal faturası, en azından KDP’nin referandumu iç siyasal sorunların aracı hâline getirmesi kadar ağır olacaktır. 

Bütün Kürd kesimler, referandumu araçsallaştırmaktan geri durmalılar. Kürdler, referanduma karşı Amerika, Rusya, İngiltere, Almanya, Türkiye, İran ve Irak’tan yükselen haksız, yetkisiz sesler karşısında referandum konusunu bir beka sorunu olarak el almakla yüz yüze kalmış durumdalar. Bu, KDP’nin yanlış hesaplarının bir sonucu olabilir. Ancak ok yaydan çıktı. Kürdlerin bekası, referandumu milli bir duruşla savuşturmaktan geçecektir. Eksik, doğru, yanlış; referandum kararı Kürdleri küresel siyasetin parçası yapmıştır. 

Bugünkü tabloda referandumun yapılamaması durumunda sadece bu kararı alanlar değil, bütün Kürdler, hatta Ortadoğu’nun demokrasi güçleri yenilgi yaşayacaktır. Nasıl Suriye’deki başarı veya başarısızlık sadece PYD’nin başarı veya başarısızlığı olmayacaksa. 

Küçük hesaplarla da olsa çıkan yolu, bir fırsata dönüşme ihtimalini Kürd siyasal aktörleri değerlendirmek zorundalar. Kürdler arası ilişkileri ve IŞİD karşıtı cepheyi güçlendirecek bir yol izlenmelidir. Aksi, yeni bir felakete kulaç atmak olur.

Hakan Tahmaz

(IMP News)

[email protected]

Bültene kayıt ol