Devlet ve AKP

11.03.2017 - 08:02
Roni Margulies
Haberi paylaş

Siz Süleyman Demirel'in Leninist olduğunu bilmezdiniz, değil mi?

Öyleydi. Bütünüyle değilse de, en azından devlete bakışı açısından öyleydi.

Lenin, devlet hakkında, en basit şekliyle, "Emirlerinde hapishaneler vs olan özel silahlı adam müfrezelerinden oluşur" der.

Demirel'in ne dediğini de eski Radikal yazarı Murat Yetkin şöyle anlatır:

"Bir defasında Fikret Bila ile birlikte Süleyman Demirel’in üzerine 'Nedir bu derin devlet?' diye fazla gittiğimizde 'Derin devlet askerdir' deyivermişti; o kadar, daha fazla bir şey söylememişti."

Daha sonra CNN'de bir programda, 2005 yılında, şöyle demişti Demirel:

"Derin devlet, devletin kendisidir. Askerdir, derin devlet. Cumhuriyet'i kuran askerler, devletin yıkılmasından daima korku duyar. Halk bazen sağlanan hakları suistimal eder, yürüyüş hakkı verildiğinde gidip cam çerçeveyi indirerek, polisle çatışır. Derin devlete ülkenin muhtaç olması, ülkenin yönetilememesinden kaynaklanır."

"Derin devlet, devletin kendisidir." Bunun derin olanı, sığ olanı filan yoktur, tektir. Bizim "derin" dediğimiz, görünür olanın gayrimeşru işler yapmak görevini yürüten unsurlarıdır sadece.

Ama bir açıdan yanılıyor Demirel.

Evet, Avrupa'da devletin derin yanları gerçekten de ülke yönetilemez hâle geldiğinde, mevcut düzen tabandan gelen bir tehditle karşılaştığında devreye girer, halka karşı şiddet kullanılır, "özel silahlı adam müfrezeleri" sahneye çıkar. Devlet, kapitalizmin, mevcut egemen sınıfın bekasını korur.

Türkiye'de de devletin "derin" unsurları aynı görevi yerine getirir elbet. Ama görev tanımı daha geniştir. "Mevcut düzeni korumak", sömürüye karşı ayaklanan yoksul emekçi kitleleri bastırmanın yanı sıra, "İslam sorunu"nu ve "Kürt sorunu"nu da içerir. Bizde devletin görevi üçtür: kapitalizmi, laikliği ve Türklüğü/ bölünmezliği korumak.

Derin/sığ devlet ile AKP hükümetinin yıllarca itişmesi devletin AKP'yi "İslam sorunu" olarak görmesinden, laikliğe karşı tehdit olarak görmesinden kaynaklanıyordu. Kapitalizmi ve Türklüğü/bölünmezliği koruma açısından aralarında bir anlaşmazlık yoktu.

Sonra, 2010'ların ortalarında, AKP-Gülen ittifakının bozulmasıyla, Rojava'nın ortaya çıkması ve AKP'nin barış sürecini terketmesiyle, devlet ile AKP daha kolay anlaşabilir hâle geldi. Ve anlaştılar.

Anlaşmanın siyasî yansıması AKP-MHP ittifakı. Simgesel yansıması Yenikapı mitingindeki dev Atatürk portresi.

Bu anlaşma, memleketteki boğucu havanın temel nedeni.

Kalıcı mı peki? Sürebilir mi bu anlaşma?

Erdoğan ve AKP ilelebet sürmesini ister elbet.

Ama devlet, "İslam sorunu"nu ilelebet görmezden gelmeyi kabul edebilir mi?

Devletin sesi olma özelliğini her zaman koruyan Hürriyet gazetesi, ünlü manşetiyle gösterdiği gibi, edemeyeceğini düşünüyor. Haklı.

Roni Margulies

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol