Brexit süreci başlıyor

18.01.2017 - 08:05
Memet Uludağ
Haberi paylaş

Avrupa'da Brexit ile başlayan belirsizlik ve endişe büyüyerek devam ediyor.

Britanya Başbakanı Theresa May uzun zamandır beklenen açıklamasını yaptı. 

Şimdilik hem AB liderleri hem de Britanya orta alanda top çeviriyor. Görüşmeler fiilen başladığında sürecin neler getireceğini göreceğiz. 

Başbakan Theresa May konuşmasında Britanya'nın Avrupa Birliği (AB) ortak (tek) pazarından ve gümrük birliğinden kesin olarak çıkacağını ve yasamanın Avrupa Adalet Divanı'ndan bağımsız hale geleceğini ilan etti. 

Sınır ve göç denetimlerine vurgu yapan May, ülkesinin tüm sınır kontrollerini yeniden devreye sokacağını söyledi. 

Avrupa şirketleri Britanya'ya, Britanya şirketleri ise AB'ye mal ve hizmet satmaya devam etmek istiyor. Dahası, Britanya şirketleri AB ülkelerinde, dev Avrupa şirketleri de Britanya'da faaliyet gösteriyor. 

Kapitalistler için ortak pazar olmadan bunların hiç değişmeden eskisi gibi devam etmesi imkansız. Gümrük birliğinin ortadan kalkması bu durumu elbette daha da zorlaştıracak. 

Bununla birlikte, May, satır aralarında farklı AB ülkeleri ile yeni ticaret ve gümrük anlaşmaları yapma planlarına değindi. 

May bir yandan ticaretin devamını planlarken diğer yandan serbest dolaşımı engellemek ve göç kontrolleri getirmek istiyor. 

Öte yandan AB ile askeri, güvenlik ve 'terör' alanlarında ortaklığa devam etmeye niyetli. Britanya'nın, sık sık gündeme gelen AB veya Avrupa ordusu konusunda ısrarlı olduğu kesin. 

AB'nin yapısı gereği May'in bu orta-yolcu ekonomik çözümleri devreye sokması kolay olmayacak. AB, serbest mal-hizmet-sermaye dolaşımına yönelik yapılacak olası ticaret ve gümrük anlaşmalarında göç ve sınır kontrollerinin kaldırılmasını şart koşacaktır. 

Her iki tarafın da kırmızı hatları var ama Theresa May'in eli Merkel'den ve AB'den daha güçlü değil.

Kapitalistler bir yandan sınırlar olmadan patronların serbestçe ticaret ve kâr yapmasını isterken diğer yandan 2008'de başlayan krizle birlikte göç kontrolü tartışmaları yeniden gündeme geldi. Mülteci krizi ile bu gündem daha da yaygınlaştı.

AB hükümetleri için, bir yandan Britanya ile serbest dolaşım ortadan kalkarken öte yandan May'a verilecek ekonomik imtiyazlar siyasi bir intihar, AB içinse sonun başlangıcı anlamına gelebilir. 

Serbest dolaşımın kalkması hali hazırda AB'ye ve birliğin geleceğine karşı duyulan şüpheleri iyice derinleştirecektir.

Avrupa'nın aşırı sağcıları ırkçı-milliyetçi sınır kontrolü ajitasyonu üzerinden seslerini daha da yükselmek için fırsat kolluyor. 

Ama ortada 'kötü' Britanya ile 'iyi' AB'nin kavgası yok.

Ne AB sıradan insanların yararı için kuruldu ne de Theresa May Britanya işçilerinin dostu. 

Neoliberal sağ-serbest piyasacıların her krizde faturayı göçmen işçilere, mültecilere çıkarmaları bildiğimiz bir şey. 

Britanya'da sağlık, eğitim, konut, işsizlik  gibi alanlar göçmenlerden dolayı sıkıntıda değil. Geçen yıllarda yapılan resmî araştırmalar göçmenlerin ekonomiye milyarlarca Sterling net katkı yaptığını göstermişti. Bu, Amerika, Almanya dahil tüm gelişmiş ekonomiler için kanıtlanmış bir gerçek. 

Britanya'nın sorunu göçmenler değil parçası olduğu neoliberal ekonomik sistem. Londra'nın vergi vermekten neredeyse muaf tutulan dev finans çevreleri milyarlarca Sterling kâr yaparken tüm kamu hizmetlerinde sürekli kesintilere gidiliyor. Son yıllarda Britanya işçi sınıfının ve sıradan insanların yaşam ve iş kalitesi giderek düştü. Kamu hizmetlerinde kesintiler devam ediyor. Bunun nedeni kapitalizmin içinde bulunduğu derin ve uzun süren kriz ve bunun faturasının işçi sınıfına kesilmesi. May'in sınırları kapatması bu sorunun asıl nedenlene uzun vadede bir çözüm getirmeyecektir. 

Gelecek günler AB için belirsizliklerle dolu: Trump, Brexit, polarize olan radikal sol-aşırı sağ, mülteci krizi ve ekonomik kriz. 

Bunlar sadece ekonomik korumacı sağa, ırkçı aşırı sağa değil, radikal sola da fırsatlar veriyor.

Avrupa insanlarının sadece  sağa yöneldiği doğru değil. Polarize olan bir Avrupa var.

Memet Uludağ

@Memzers

Bültene kayıt ol