AKP ile, Erdoğan ile hiçbir alakası olmayan ama yine de darbeye karşı çıkmasını beklediğim pek çok kişi, beni hayal kırıklığına uğratmadı, gerçekten de darbeye karşı çıktı.
Fakat daha bir gün geçmeden bu karşı çıkışta bir burukluk, bir rahatsızlık olduğu anlaşılır hâle geldi.
Bu kişiler, darbeye karşıymış gibi yapıp aslında zaten pek de karşı olmayan, Erdoğan’dan kurtulmak için gerçekte darbeye razı olanlar, Kemalistler, ulusalcılar filan değil.
Sözünü ettiklerim, çoğu ‘kamusal aydın’ olan, sol çevrelerde yıllardır saygınlığı olan, her tür mücadelenin içinde yer almış kişiler.
Bunlardan birinin bir yazışmasından alıntı yapayım; rahatsızlığı iyi ifade ediyor:
“Darbenin önlenme süreci boyunca camilerden yapılan cihat çağrılarına, linç girişimlerine, sokak egemenliğini daha şimdiden dikta rejiminin konsolidasyonu için kullanılmaya başlanmasına, yargıda olağanüstü boyutlara ulaşan tasfiye işlemlerine, Erdoğan’ın idam cezası konusunda, Taksim kışlası konusunda söylediklerine dair laf etmeden, süreci bütünüyle olumlayan ifadeleri doğru bulmuyorum.”
Dikkat ederseniz, iki ayrı sorun, elma ile armut, bir araya getirilmiş.
Biri, “dikta rejiminin konsolidasyonu, yargıda olağanüstü boyutlara ulaşan tasfiye işlemleri, Erdoğan’ın idam cezası konusunda, Taksim kışlası konusunda söyledikleri”. Tamam, burada hiç sorunum yok. Bunlara karşı direnmek gerekir. Bunlar, darbeye karşı oluşan halk hareketini AKP hükümetinin kendi amaçları için kullanması. Elbette karşı çıkacağız.
Ama bir de şu var: “camilerden yapılan cihat çağrıları, linç girişimleri, sokak egemenliği”. Bunlar farklı şeyler. Bunlar, hareketin yarattığı ortamı AKP’nin kendi amaçlarına yontması değil.
Camilerden yapılan direnme çağrılarıyla benim hiçbir sorunum yok. “Linç girişimleri”, üzerlerine ateş açılmış kalabalıkların doğal tepkisidir. Can havline düşmüş öfkeli kalabalığın takım elbiseli bir mahkeme heyeti gibi davranması beklenemez. Ellerine geçirdikleri askerleri elbette döveceklerdir. Aksini beklemek anlamsızdır.
“Sokak egemenliği” ise bir sosyalisti niye rahatsız eder, bunu benim anlayabilmem hiç mümkün değil.
Ama söz konusu aydın solcunun niye rahatsız olduğunu biliyorum. Kendisi şöyle açıklamış:
“Ben kendimi, evimin önündeki sokağı tekbir getirerek dolduran, AKM’ye Erdoğan posteri asan kalabalıklarla ‘omuz omuza’ hissetmiyorum.”
Temel sorun şu:
Evet, Erdoğan ve AKP tabii ki olan bitenleri kendi avantajına kullanacak, yeni otoriter adımların temeli hâline getirmeye çalışacak.
Bu, moral bozukluğu ve felaket tellalığı için bir sebep değil, yeni bir mücadele alanıdır.
Erdoğan ve AKP’nin yapmaya çalışacaklarını engellemenin yolu nedir?
Evde oturup şikayet etmek mi?
Hayır.
Tekbir de getirse, Erdoğan posteri de assa, hiç rahatsız olmadan sokaktaki kalabalığın arasında olmaktır, anlatmaktır, tartışmaktır.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)