Türkiye’deki gelişmeleri sınıfsal analizden yoksun bir yorumla, ilerici-gerici kampların çekişmesinden ibaret olan olaylar olarak açıklayanlar, ne yazık ki dünyaya da aynı pencereden bakıyorlar.
Türkiye’deki temel meselenin dindarlık ve sekülerlik arasındaki gerilim olduğunu düşünenlerin penceresinden kafanızı uzatırsanız, Suriye’de Esad diktatörlüğünün kendi halkının üzerine yağdırdığı bombaları değil, Rusyalı bir senfoni orkestrasının Palmira’da gerçekleştirdiği konserin ‘barbarlığa karşı zaferini’ görürsünüz. Veya daha ortada IŞİD yokken, 40 yıllık diktatörlere karşı ayaklanan yoksulların devrimci kalkışmasına gözünüzü kapatırken, Mısır’da darbenin, Suriye’de emperyalist blokların hegemonya mücadelesinin sürdüğü karşı devrim koşullarını ‘Ortadoğu rönesansı’ diye açıklayıverirsiniz.
Rusya Devlet Başkanı Putin, Palmira Antik Kenti’ndeki konserde canlı bağlantıyla açılış konuşması yapmış ve “medeniyetin kurtuluşu” demiş. Suriye’de hastaneler bombalanırken neyin zaferi? Hangi medeniyet? Sivilleri IŞİD değil de son teknoloji uçaklardan düşen bombalar katledince daha ‘medeni’ oluyor herhalde. Medeni bir barbarlık.
Putin’in ve tüm emperyalist güçlerin temsil ettiği ‘medeniyet’ dünyanın yoksullarını tarihin figüranlarından ibaret gören ve sabah akşam, hastane, okul, ekmek kuyruğu demeden Suriye’deki sivillerin üzerine bombalar yağdıran bir medeniyet. Bir devlet başkanı çıkıp medeniyeti kurtarmaktan bahsediyorsa orada biz ezilenler açısından pek hayırlı şeylerin olmadığını, oğul Bush’un bir milyondan fazla insanın kanını döktüğü Irak’tan biliyoruz.
Keza Putin ‘medeniyeti kurtarırken’, Halep’te yüzlerce sivil katledildi. Putin-Esad ittifakıyla günlerce yoğun bombardıman altında kalan kentte, sadece iki haftada 300’den fazla sivilin öldüğü söyleniyor. Halep için 48 saatlik ateşkesin ilan edildiği günün gecesinde ise, ‘medeniyet’ mülteci kampı bombalayarak iş başındaydı. Türkiye sınırının 10 kilometre ötesindeki mülteci kampına yapılan hava bombardımanında 28 kişinin öldüğü açıklandı. Mülteci kampı, yani savaştan kaçan insanların hayatta kalma umuduyla, sefalet koşullarında yaşamak zorunda bırakıldığı çadır kampları bombalandı.
Onların medeniyeti mülteci kamplarının bombalanması. Onların medeniyeti bizim kanımız, terimiz, nasırlarımız, açlığımız. Tam da bu yüzden onların kurtuluşuyla bizimkisi karşı karşıya. Kurtuluş bu denklemde diğeri yenilmeden ötekinin elde edemeyeceği bir şey.
Suriye’deki yoksullar için kurtuluş, Putin-Esad ittifakının dağıtılmasıdır. İnsanları sınır kapısında, bombalar altındaki kamplara mahkum eden AKP’yle Avrupa Birliği’nin kirli anlaşmasının yırtılmasıdır. Karşı devrimci IŞİD vahşetini durduracak olan şey de Putin’den medet ummaktan değil ABD ve Rusya başta olmak üzere tüm emperyalist güçlerin Suriye’den elini çekmesi için mücadele etmekten geçiyor.
Meltem Oral
(Sosyalist İşçi)