Hükümetin yanlış politikalarını aklamak için hiçbir manipülasyondan ve çarpıtmadan kaçınmayan köşe yazarlarına, son zamanlarda bir Brezilya ilgisi hasıl oldu. Bu ilginin nedeni Brezilya gündeminin ‘yolsuzluk’ olması.
Belli ki hükümet açısından 17-25 Aralık sürecinde ortaya çıkan yolsuzluğun üzerinin örtülmesi için Ergenekon’la anlaşmış olmak yeterli değil. Açığa çıkan, Erdoğan’ın kontrol ettiği ve dört bakanın adının bizzat geçtiği yolsuzluk zincirinin hayal mahsülü olduğuna toplumu ikna etmek için fikri bir mücadele de yürütüyorlar. Bunun için 2013’ten beri, hükümete karşı yükselen her sesin üst akıl tarafından yönetilen bir darbe girişimi olduğunu anlatıyorlar. Cerattepe’de maden çalışmaları istemeyen yerli halkın, Alman ajanları tarafından kontrol edildiği iftirasını atacak kadar ileri gidebilecekleri fırsatları kaçırmıyorlar. Ancak her gün yeni bir ‘fırsata’ ihtiyaçları var. Çünkü apaçık gerçek olan bir şeyin yalan olduğuna ikna etmek zor bir iş.
Brezilya’da neler oluyor?
Sol popülist İşçi Partisi’nin (PT) 13 yıldır iktidarda olduğu Brezilya, başta petrol olmak üzere, hammade ihracına dayalı bir ekonomiye sahip. Söz konusu hammadde fiyatlarının uluslararası piyasalarda yükselmiş olması, son yıllarda Brezilya ekonomisinin büyüme hızının artmasını sağlamıştı. Bu ekonomik gelişme, İşçi Partisi’nin sosyal programıyla birlikte, yoksulluğun azalması veya süt içebilen çocuk sayısının artmasında görüldüğü gibi alt sınıflara da yansıdı. Ancak ekonomik konjonktürün dünya çapındaki değişiminden, Brezilya’daki hızlı büyüme patlaması da etkilendi. İşçi Partisi’nin hem yoksullara yatırımın arttırılmasına hem de patronların teşvikine dayanan modelinin sürdürülebilir olmadığı görüldü. 2013’teki gösteriler bu gelişmelerin bir sonucuydu.
Bugünlerde devlet başkanı Dilma Rousseff, 2014 seçimini kazanmak için bütçe açığını olduğundan az göstermekle ve devletin petrol şirketinin başında olduğu dönemde yolsuzluk yapmakla suçlanıyor. Geçen hafta Ulusal Kongre’nin alt kanadında yapılan oylamayla başkanın görevden alınması talebiyle soruşturma başlatılmasının önü açıldı.
Patronlar ve sağ, değişen ekonomik koşulların bedelini yoksul işçilerin ödeyeceğinden emin olacakları bir yönetim istiyor. Gösterilere yolsuzluk bahanesiyle atağa geçen sağ ve orta sınıf hakim. Sendikalar ve toplumsal hareketlerse, İşçi Partisi’nin muhalefeti bastırmasını veya yoksulları sosyal yardımların ‘alıcısına’ indirgemesini eleştirmesine rağmen başkanın soruşturulmasına karşı çıkıyor. Yani sağ kanada savrulmayan ama Rousseff’in arkasına da dizilmeyen bir hareket örgütlemeye çalışıyorlar.
Brezilya’da iktidarın süreci ‘darbe’ olarak tanımlamasını, AKP hükümetine karşı ‘üst akıl’ darbesinin kanıtı olarak görenlere söylenebilecek tek şey: Ne alakası var?
Meltem Oral
(Sosyalist İşçi)