İnternetten çocuk pornosu indiren ilahiyat profesörlerimiz var.
İçinde onlarca çocuğu taciz eden “insanların” barınabildiği “dindar” vakıflarımız var.
Sadece “çalıyorlar ama çalışıyorlar” değil; “çalıyorlar ama besmeleyle çalıyorlar” özdeyişlerinin filizlendiği memleketimizde, şehirlerimiz kutuplaşmış “milli davalar” altında yerle bir olduktan sonra, aynı yerleri “abad” etmek üzere hemencecik “görev aşkıyla” inşaatlara girişen iş adamlarımız var...
Sonra şu aşağıdaki haberlerin hepsi memleketimizde geçtiğimiz çok kısa bir döneme ait haberler...
“Karabük’ün Yenice ilçesindeki bir adam öz kızına tecavüz etmek ve tecavüzden doğan 2 çocuktan kız olanına da tacizde bulunmaktan tutuklandı.”
“Çorum merkeze bağlı Büyükdüvenci Beldesi'nde meydana gelen olayda 13 yaşındaki A.Ş. adlı kıza, öz babası, ağabeyi ve amcası da tecavüz etti.”
“Bingöl’de dört esnaf 16 yaşındaki çocuğu üç yıl boyunca istismar ettiler.”
Diyarbakır'ın Lice İlçesi’nde ortaokul öğretmeni 37 yaşındaki F.Ö., okulda yaşları 12 ile 14 arasında değişen 6 kız öğrenciye cinsel tacizde bulundu.
Ama bu haberler, bu konudaki haberlerin hepsi değil; kendinizi fazla yormadan, daha tonla benzer haber bulursunuz. İşi biraz daha ciddiye alırsanız, memleketin karakollarını falan dolaşırsanız, eğer sizinle paylaşırlarsa, buzdağının önemli bir kısmını daha görebilirsiniz.
Kafayı takıp, kendi bilginizi derleyecek şekilde “saha”ya çıkarsanız, hiçbir zaman buzdağının tamamına ulaşamazsınız ama buzdağının boyutları hakkında epey ciddi bir fikir edinirsiniz.
Ancak kasabaların sırları çok derindir; herkes bilir ama sizin gibi kasabanın yabancılarına zırnık haber sızdırmazlar. Kasaba her zaman için ne kadar huzurlu, ne kadar çok değerlerine saygılı olduğunu anlatır size.
Kasabanın meseleleri, eğer halının altına süpürülemeyecek kadar büyürse, bazen dışarı çıkar...
Mesela “Gaziantep'te boşanma aşamasındaki eşinin evine gelen öfkeli koca, cinnet getirerek aralarında eşinin de bulunduğu dört kişiye kurşun yağdırır. Olay yerinden kaçan şahıs beş kişiyi daha öldürür”... Ve bu arada öğreniriz ki, meğer kadının korunma talebi varmış.
Olay o kadar vahşidir ki, kasaba saklayamaz; kasabanın da içinde olduğu kasabalar federasyonu da saklayamaz. Dokuz kişinin katili kısa süreli de olsa, ayıplamamız için işlevsel bir rol oynar...
Olaylar bu kadar abarmazsa, kasaba ve onun içinde yer aldığı kasabalar zihniyeti korumayı sağlar.
Mesela, “Diyarbakır'da yaşanan olayda tecavüz iddiasıyla gözaltına alınan S.A önce 7.5 yıl cezaya çarptırılır, daha sonra ceza 6 aya indirilir; en sonunda da cezası ertelenir.”
Takım elbiseyi, kravatı takıp “iyi halden yararlananlar” vardır ama yıllar boyunca her türlü tacize, tecavüze, şiddete uğrayan kadın en sonunda celladını öldürünce “iyi halin” “i”sini bile göremeyip, tam tekmil ceza alır.
“Huzurlu kasabamızın” derin sırlarını saklamasını kolaylaştıran başka mevzuular vardır... Kasabanın kendi kapalı kimliğini, bir şekilde korumasını sağlayan, içerideki pisliklerini örtmesini sağlayan çok elverişli bir “dışarısı” vardır çünkü.
Bu dışarısı, “milli” ya da başka herhangi bir “ulvi dava” tarafından, en basit ifadesiyle, “günah keçisi”, daha da sık rastlanan ifadesiyle “düşman” olarak ilan edilmiş olan herhangi bir kimse, grup, dinsel ya da etnik cemaat olabilir.
“Açık Radyo”daki “Açık Gazete” programında Ömer Madra ve Murat Can Tonbil gayet makul bir şekilde bir soru sordular. “Neden insanlar bu tecavüzler konusunda bir protesto yapmazlar? Mesela -yakıp yıkmasınlar ama -HDP binalarını basan ‘hassas’ insanların bu konuda söyleyecekleri hiçbir şey yok mu?”
Ahlaksızlığın tavan yaptığı, bu ahlaksızlığın baş müsebbibinin güce ve kazanmaya dayalı, kompleksli “erkeklik” ideolojisinin olduğu memleketimizde galiba HDP’ye vb. vurmak çok daha kolay...
Erkeklik başka ne yapsın ki? Kasabanın sırrını açığa çıkarmak hiç kolay değil...
Çünkü işin içinde kendisi var...
Ferhat Kentel
(Bas Haber)