İngiltere'de AB referandumu, büyük sermaye ve hükümetin bölünmüşlüğü

03.03.2016 - 15:51
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Pazartesi günkü gazetelerde çıkan iki yazı, Muhafazakâr Parti’yi sarmalamaya başlayan ıstırabı belirtiyor. Financial Times gazetesinde çıkan ilk yazıda “Büyük sermaye Cameron’un Birleşik Krallık’ı AB’de tutma çabasını destekliyor”  deniliyor. İkinci yazı ise (Londra Belediye Başkanı-çn) Boris Johnson’ın Telegraph blogunda yazdığı ve neden AB’den ayrılma yanlısı kampanyaya katılmayı seçtiğini uzun uzun anlatan açıklamasıydı.

Financial Times, David Cameron’un Britanya’nın en büyük 100 şirketinin patronlarının yaklaşık yarısını, Britanya’nın AB’de kalması yönünde bir mektubu imzalamaya ikna etmesini haberleştirdi. Şu ana kadar büyük sermaye siyaset sularına girmek konusunda temkinli davranmıştı.

Ama şimdi onlar Cameron’un tarafına geçiyorlar. Anketler Mühendislik İşverenleri Federasyonu ve Yöneticiler Enstitüsü (TÜSİAD ve MESS gibi işveren örgütleri-çn) üyelerinin %60’dan fazlasının Britanya’nın AB üyeliğinin sürmesinden yana olduğunu gösteriyor.

Kuşkusuz, birkaç serbest yatırım fonu patronunu ve küçük balıkları dışarıda bırakırsak, Britanya’daki sermayenin merkezinin yerleşik tutumu bu yönde. Geçtiğimiz altı yıl boyunca Cameron, Britanya kapitalizminin çıkarlarıyla Muhafazakâr Parti'nin giderek daha şiddetli hale gelen AB karşıtı fikirlerini uzlaştırmaya çalıştı.

Bu da bizi Johnson’a getiriyor. Onun, Cameron’un AB’de kalma tutumunu destekleme yönündeki çağrılarını kabul edip etmemek konusundaki acı verici kararsızlığının amacı, şüphesiz ki kendi önemini maksimize etmekti. Johnson’ın neredeyse saf fırsatçılığının kendisine yarayıp yaramayacağını zaman gösterecek.

Ancak onun kararını belirleyenin ne olduğu açık. Johnson’ın arkadaşı Muhafazakâr Parti milletvekili Nicholas Soames Pazar günü “Onun bir AB’den çıkma yanlısı (outer) OLMADIĞINI biliyorum” diye tweet attı. Johnson Muhafazakâr Parti’deki fikirlerin durumuna bakıyor. Guardian gazetesinin Muhafazakâr Parti ilçe örgütlerindeki görevlilerle yaptığı ve Pazar günü yayınlanan bir ankete göre, iletişime geçilen neredeyse 70 ilçe örgütünden sadece ikisinde parti üyelerinin çoğunluğu Avrupa Birliği’nde kalma yanlısı.

Johnson AB’de ayrılma tutumu almasının kendisine Muhafazakâr Parti liderliğine girme çabasında yardım edeceğine oynuyor. Partideki bu duru,  Cameron’un gerçekte kendi partisinin tabanına rakip olduğunu gösteriyor.

Bu, aşağı yukarı, İşçi Parti’li başbakan Harold Wilson’ın Haziran 1975’teki son AB referandumundaki düştüğü pozisyona benziyor. İşçi Partisi’nin özel bir konferansı Britanya’nın o zaman hala Ortak Pazar olarak adlandırılan birliğe üyeliği konusunda Hayır oyu vermişti.

Şimdi Cameron’un yaptığı gibi Wilson da Hayır oyunu destekleyen ve azınlıkta kalan Bakanların kendisinin Evet oyuna karşı Hayır kampanyasına katılmasına izin vermişti.  Bu bakanların arasında Micheal Foot ve Barbara Castle gibi üst düzey Kabine üyeleri vardı. Hem Tony Benn (Solcu bir İşçi Partisi milletvekili) hem de Enoch Powell (Sağcı bir Muhafazakâr Parti milletvekili), her ikisinin de halk üzerindeki etkisi zirvedeyken, Hayır kampanyası yapmışlardı.

Eğer karşılaştırma yaparsak bugün AB’den ayrılmayı savunan Muhafazakâr Parti kabine üyeleri besin zincirinde oldukça aşağılarda kalıyor. Micheal Gove ve Iain Duncan pek de revaçta tipler değil, tam da bu yüzden Johnson’ın kararı kendi tarafı için bu kadar büyük bir destek.

Ancak referandum 1975’tekinden daha başa baş geçecek gibi gözüküyor, o zaman seçmenlerin üçte ikisi Ortak Pazar’da kalmak yönünde oy kullanmıştı.  1975’te Evet kampanyasına para aktaran büyük sermaye rakiplerini boğmuştu, ancak bu kez öyle olmayacak. Ayrıca iyi kötü birleşik olan Muhafazakâr Parti ki şans eseri AB karşıtlarının kahramanı Margaret Thatcher tarafından liderlik ediliyordu, Evet kampanyası yapıyordu.

Muhafazakâr Parti’deki bölünmeler bu kez İşçi Partisi’nin yarışa önde başlamasına neden oluyor. Andrew Rawnsley Observer’da Cameron’un “hoş bir şekilde ironik olan tutumunu, İşçi Partisi’ne, kendisini kendi partisindekilerin çoğunluğunun arzuladıklarından koruması için baktığını” vurguladı. İşçi Partisi gölge kabinesi 1975’te Hayır oyu veren Jeremy Corbyn’i AB’de kalma tutumu alması için sindirmiş olabilir ama Corbyn’nin canla başla kampanya yapması pek olası değil ve Hilary Benn gibiler de fazla bir şev yaratmayacak.

Socialist Worker sosyalist ve enternasyonalist ilkeler temelinde bir kampanyayla AB’den çıkılması kampanyası yapacak. Eski Respect (2004 yılında kurulan sol koalisyon) milletvekili George Galloway geçtiğimiz Cuma UKIP lideri Nigel Farage ile birlik olarak böyle bir kampanyanın nasıl yapılmayacağının bir örneğini göstermiş oldu. Galloway bunu 1975’te Benn ve Powell’ın tutumlarını örnek göstererek meşrulaştırmaya çalıştı. Ancak Benn referandum kampanyasında Powell ile aynı platformda bulunmayı mütemadiyen reddetmişti. Çünkü Benn, gericilerle ittifak yaparak sosyalizm için mücadele edilemeyeceğini biliyordu.

Alex Callinicos
23 Şubat 2016

(Socialist Worker'dan Türkçe'ye Onur Devrim Üçbaş çevirdi)

Bültene kayıt ol