İki dost ülke

30.11.2015 - 06:44
Ferhat Kentel
Haberi paylaş

Gazetelerde Türkiye’nin ve Rusya’nın sahip olduğu savaş uçakları, gemileri, tanklar üzerine grafik eşliğinde karşılaştırmalı istatistiki bilgiler henüz çıkmadı herhalde değil mi?

Sanırım çıkmaz...

Türkiye çok sağduyulu bir politika izliyor. Rusya karşısında ucuz kahramanlık taslamaması iyiye alamet. Erdoğan konuşurken, salonda bulunan öğretmenlerin yıllardır çocuklara öğrettikleri gazı bol hamaset müfredatının etkisi altında havalara fırlayıp, alkışlamaları; fakat buna karşılık cumhurbaşkanının bu işten hiç keyif almadıklarını açıklaması, bu “sağduyuya” tekabül ediyor.

Zaten düşürmeden önce uçağın kime ait olduğu da bilinmiyormuş; sonradan fark etmişler... Gerçi bu arada kimsenin Bayırbucak Türkmenlerinin kılına dokunmasına izin verilmeyeceği de söylendi. Yani bu, sınır ihlali olsun olmasın, Bayırbucak’a kim saldırırsa, uçağını düşürürüz anlamına geliyor mudur; pek anlamadım.

Türkmen “bizim soydaşımız”; hassas olmak lazım... Gerçi bu memlekette yaşayan Arapların, Kürtlerin soydaşı değiller ama olsun. Zaten Kürtler de sadece Kürtlerin soydaşı...

Olsun, gene de sağduyulu politika sayılır. Rusya’yla çok iyi komşu olduğumuz söyleniyor mesela her fırsatta. Tabii işin ucunda doğal gaz, nükleer santral falan gibi bir sürü iş güç, çıkar, para falan var. Bunlar çok temel şeyler...

Sonra mesela Ruslara gösterilen sağduyuda herhalde Rusların çok güçlü olmasının etkisi yoktur... Sonuçta biz de çok güçlüyüz; gerekirse herkesi yeneriz...

Rusya bizim dostumuz tabii ki... Hem onların yönetim tarzıyla bizimki çok benziyor. Onlar da tanklarıyla, toplarıyla, uçaklarıyla falan çok övünüyorlar... Milliyetçi gaz onların da çok hoşuna gidiyor; bu vesileyle yaşadıklarını hissediyorlar... Ata binen Putin imajına bayılıyorlar mesela... Kendilerini kahraman hissedince mutlu oluyorlar...

Bu arada vatandaşları tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hak ihlalleri nedeniyle haklarında en çok dava açılan iki ülke de Türkiye ve Rusya oldu hep son zamanlarda. Bu da ortak bir nokta. Her iki ülkenin birbirlerinden meşruiyet desteği alması da çok önemli...

Bütün bunların yanısıra Rusya’nın bir Çeçen sorunu vardı; Putin, bir kukla –Kadirov- vasıtasıyla onu halletti. Adam yatıp kalkıp “Putin Allah’ın bize gönderdiği bir nimettir. Önünde diz çökmemiz gerekir” diyor ve Rusya’nın kirli işlerinin halledilmesi için de, uzak yakın dinlemeden elini taşın altına sokuyor. Faydalı bir adam yani..

Aslında Putin daha akıllı. Hem Çeçen direnişini ezdi, hem de direnişçilerin Ortadoğu’ya ihraç edilmesi konusunda mükemmel bir hamle yapmış oldu. Şimdi o IŞİD bayrağı altındaki Çeçen vs. kim varsa, her türlü “fundamentalist İslamcı” harekete karşı beyaz dünyanın “özgürlükçü bayraktarlığını” yapıyor.

Bir taşla iki kuş! İyi bir şey yani...   

Bizim burada da böyle bir şey olsaydı, iyi olurdu... Türkiye kendine sadık Kürtlerden müteşekkil bir otonom bölge kurabilseydi, fena olmazdı... Bu konuda Rusya’yla kardeşliği ve bilgi alışverişini ilerletmekte yarar var.

Geçtiğimiz yıllarda “Benim Çeçen sorunum var, senin de Kürt; birbirimizi kırmayalım, üzmeyelim; şunun şurasında komşuyuz” diyerek gerçekten bir komşuluk timsali bir durum yaşanmıştı. Sonra da bizim başbakanımız Çerkes soykırımının şehri Soçi’de kardeş Putin ile olimpiyat töreni izlemeye gitmişti... Bu da “reel politka”, çıkarlar, ihtiyaçlar anlamında gayet normal bir politikaydı tabii ki...

Bu sağduyu Nusaybin’de, Cizre’de, Silvan’da yok demeyin... Oralarda birilerinin dişine kan değmiş, o yüzden orası sağduyusuz gibi görünüyor. Hem oradakiler soydaş değil ki; bir nevi itaat etmek zorundalar.

Neyse daha fazla devam etmemeyeyim... Şimdiki zamanın en çok vatanseverleri, Bush usulü “önleyici saldırı”yla uyarmışlardı... Savaş boyalarıyla herkesin aynada makyaj tazelediği bir ortamda, bu “sağduyulu” yazıdan bile birileri “vatana ihanet” falan çıkarırlar, neme lazım...

Ferhat Kentel

[email protected]

(Basnews)

Bültene kayıt ol