Ankara’da bombaların patladığı haberini duyduğu anda “derin devlet” diye düşünmemiş kimse yoktur herhalde. Aşina olduğumuz bir senaryo çünkü: Bombalar, katliamlar, cinayetler, karmaşa ve karanlık, ardından da “huzur ve istikrar getiren kurtarıcı askerler”.
Şimdilik anlaşıldığı kadarıyla, bu sefer öyle değilmiş; bombaları IŞİD patlatmış gibi görünüyor.
Her şeyden önce, bizzet bombacı kadar hükümetin de sorumluluk taşıdığını vurgulamak gerek. Memleketteki savaş, şiddet, ölüm, hukuksuzluk, karmaşa ve nefret ortamını yaratan hükümet, bu ortamda olacak her vahşetin sorumlusudur, kolaylaştırıcısıdır.
Bu hükümetten kurtulmadan bu ortamdan kurtulamayacağız.
İktidardan düşerse başına neler geleceğini, yolsuzluğun hesabının sorulacağını bilen bu hükümet gitmeden, bu ortamdan kurtulamayacağız. Önce bunu vurgulamak gerek.
Ama sonra da, aklımıza niye hemen “derin devlet” gelebiliyor, onu da düşünmek gerek.
Niye geldiğini daha geçen hafta, gevezeliğiyle ünlü eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ belirtmiş.
Yargıtay’da temyiz duruşmasından önce savunmasını soran gazetecilere Başbuğ, “savunma değil taarruz diyelim” demiş.
Sonra demiş ki, “Bu acıyı kimse unutturamaz. 11 Şubat 2011 günü Silivri’de Balyoz Davası duruşması sonunda yaşatılan acıyı da kimse hafızalarımızdan silemez. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan bu komploların planlayıcı ve icracılarının yakalanıp ortaya çıkarılıp adil şekilde yargılanmalarını sağlamaktır. Bu olmadan, bu davalar, bu süreç bitmez... Balyoz davası TSK’ne vurulan en büyük darbedir. Tarih, bu davayı bir ülkenin kendi ordusuna yapabileceği en büyük ihanet olarak yazacaktır. Bundan hiç şüphem yok.”
Ergenekon savcı ve hakimleri için de Başbuğ, “Onlar vicdansız ve üzerlerine cüppe giydirilmiş zavallılardır” demiş.
Bunları okuyunca, geçen yıl Veli Küçük’ün serbest bırakıldığı günü hatırladım.
Gölpazarı’na dönüp ilçe girişinde 100 araçlık bir konvoyla, ‘Bu topraklarda seni seven binlerce gönül var. İlçene hoş geldin Paşam’, ‘Gölpazarı seninle gurur duyuyor’ pankartlarıyla, kurban kesilerek karşılanmış, Kavaklı Park’ına Mehter Takımı ile birlikte yürüyerek girmiş, 5000 kişinin katıldığı şenlikte kürsüye çıkıp kalabalığa hitap etmişti. (Laf aramızda, karşılayanlar arasında CHP’li Belediye Başkanı da vardı).
Bu herifler bu cesareti nereden buluyor?
Sanki hiçbir darbe planı yapılmamış, siyasete hiç müdahele etme girişimi olmamış gibi konuşma cüretini nereden buluyor?
“İhanet”, “zavallılar”, “taarruz” gibi lafları nasıl ağzına alabiliyor?
Alabiliyor, yavuz hırsız gibi konuşabiliyor, çünkü AKP hükümeti tüm darbecileri sokaklara saldı.
Veli Küçük “Aktif siyasete girecek misiniz?” sorusuna “Ben Atatürk’ün yolunda siyasetin içindeyim” diye cevap vermişti. Kimin yolunda olduğunu bilmem, ama bir şeylerin içinde olduğundan kuşkum yok. Bu puslu şiddet havalarında onun gibilere gün doğduğunu da biliyorum.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)