Ortalık yangın yeri... Hayatlar sönüyor... Evlere ateş düşüyor; babalar, anneler, eşler, çocuklar ve kardeşler acılar içinde kıvranıyor...
Ve her nasılsa, erken seçimi falan düşünmeyen ciddi niyetli AKP bir türlü koalisyon kuramadı... Çok şaşırtıcı!
“Terör” dışında malzemesi olmayan bir MHP de vatan savunmasına çağırdı insanları... Bu da çok şaşırtıcı!
Böyle bir zamanda “ille de barış!” lafını ettiğiniz zaman, teorisi, ideolojisi ve kalbi tükenmiş; olup bitenleri hissedemediği için ancak “şerefsiz”, “köpek”, “hain” gibi çok “derin” (!) kelimelerle konuşabilmeye başlayan soğuk savaş bekçilerinin öfkesine mazhar olmak kaçınılmaz.
Kahramanlık budalası savaşçı ruhlar hâlâ “ille de ölüm!” diye tepiniyorlar. Eğer, onlar gibi, başkalarının çocuklarını feda edilebilir görmez iseniz; oturduğunuz yerde vatanperverlik söylevleri atmazsanız, kolay yoldan “hain” seviyesine itelenmekten kurtulamazsınız.
Hayal etmeyi öldürmüş bir reel siyasetin kabız dili içinde, ahkâm kesen ve “ölüm” dili yazanlar var... “Ne mutlu şehit ailesine!” diyenlerin yanısıra, “ölen her şehide karşı bir HDP’li vekilin indirilmesi lazım” diyen ve “edebiyatçı” (!) olduğu söylenen adam gibi...
Çok düşünmüş olmalı... Hatta bir Diyarbakır ortaokulunda Kürd çocuklarına, tecâhül-i ârif formatı altında, “edebiyat dersi” olarak anlatılabilecek bir buluntu...
HDP’nin barış çağrılarına kulak tıkayan, “beyaz faşist” tanımına uygun biri, “Halkı silahlanmaya çağıranların kafalarını beyaz torosların kapılarına vura vura almadan terör bitmez” diye uluyor.
Zavallı adamlar; zerre kadar farkında değiller; 1990’larda kendi kafatasındakilerin yaptıkları ve ektiklerinin meyvesini topluyoruz hep birlikte. Aslında 100 yıldır süren ve 90’larda belki de en acımasız safhalarından birinde 40 bin insanın ölümüne sebep olan politikaları tekrar hortlatmanın ne kadar büyük felaketlere sebep olacağının farkında değiller.
Ya da çok iyi farkındalar ve belki de tam da istedikleri bu...
“Yeni Türkiye”nin yarattığı bir “gereklilik” olarak “İslamcı sosun” içinde serpilen, az liberal, biraz Kemalist, çokça Erdoğancı bu tayfa, “Cihangir-Doğan medyası-paralel-HDP-PKK” diye çemkirirken, devletin her daim ürettiği düşman formüllerini hiç sorgulamadan sahiplendiler.
Cihangir imajının üzerinde tepinerek, yüzyılın derdini taşıyan milyonlarca Kürd’ün verdiği oyları saklayabileceklerini zannettiler. Ancak Türk siyasal kültüründe rastlanabilecek şekilde, Boğaz’a nazır villada oturup, Cihangirlilere laf sokmak ya da elinde viski bardağıyla “yeni Türkiye”den dem vurmak gibi yaratıcı bir buluntuyu da bunlar becerdiler.
Aslında sahip oldukları yeni konumlar, güç makamları, prestij eşliğinde yeni “beyaz” bir iktidarı tesis etmeye çalışıyorlar sadece. Daha önceki beyazlardan derledikleri taktikleri var: üstten bakan, kibirli bir aşağılama ve bunun dile ve bedene yansıyan davranışları... Yani zerre kadar yaratıcı bile değiller...
Bu yeni entelijensiyaya dahil olanlar, “teröristlerin” hangi toprakta yetiştiğini görmek istemiyorlar. Büyük ihtimalle saray iktidarını sarsabilecek alternatif sosyolojik gerçekliklerin “biz” duygusunu çok fena parçalayacağından korkuyorlar ve işin o tarafına çok bakmak istemiyorlar.
Ama bir ihtimal daha var; o da şu:
Bu yeni beyaz takım, tıpkı eski beyaz takım gibi, toplumsaldan o kadar uzak ki, yıllardır ezberden tekrar ettikleri “halka yabancı enteller” söyleminin tıpkısının aynısını yaşıyorlar. Zerre kadar haberleri yok Güney’i, Kuzey’i, Doğu’su ve Batı’sı ile Kürdistan’da ne olup bittiğinin...
Gazetelerde “çok bilmişlik” yapan ya da ezberledikleri iki uçlu söylemlerle siyaset bilimi yaptığını zanneden, sosyolojiden, karmaşık insan gerçeğinden bihaber, sadece “olmalı-molmalı” diyerek “norm” koyan fildişi kulesindeki akademinin içine hapsolmuş “halka yabancı bu yeni beyaz enteller” bir Türkiye klasiğini yeniden üretiyorlar.
Ferhat Kentel
(BasNews)