Trump'ın zaferi sonucunda yaşanan şokun etkisi azaldıkça bu kez onun neler yapacağına dair çok sayıda spekülasyona tanık olmaya başladık. Beklenebileceği üzere, şimdi herkesin odağında Trump'ın açıklamakta olduğu isimler var.
Trump ilk döneminde, büyük uluslararası şirketler ve bankalar ile dünyayı onlar için güvende tutan ABD ulusal güvenlik teşkilatından oluşan egemen sınıfa güven vermeye çalışıyordu. Kabinesini de büyük ölçüde onların temsilcilerinden oluşturmuştu.
Bu defa [Demokratlarla işbirliği içinde olan] “Sözde Cumhuriyetçilere” yer yok. Çünkü hem şahsi hem de siyasi anlamda kendisine sadık olan isimleri seçmeye kararlı. Sonuç olarak aşı karşıtları, ahlaksız Kongre üyeleri, Siyonistler ve kaya gazı çıkarmak isteyen sermayedarların art arda dizildiği bir geçit töreni bekleniyor. Ve bu kişilerin sicilleri de görüşleri kadar korkutucu.
Ancak durum göründüğünden daha karmaşık ve içinde birtakım çelişkiler de barındırıyor.
Trump geçen sefer hâkim egemen sınıfın güvenini kazanmak zorundaydı çünkü kendi toplumsal tabanı başka bir şekilde konumlanmıştı –ki bu taban, Marksist tarihçi Mike Davis'in “lümpen-milyarderler” dediği kesimden oluşuyordu. Bunlar, örneğin bakım evleri işleterek hem iç pazardan hem de ABD yönetiminden pay koparmayı başarıp servet sahibi olmuş kapitalistlerdir.
Ancak bu kez egemen sınıfın merkezinde bir bölünme gerçekleşti. Bugüne dek Demokrat kimliğiyle tanınan Tesla'nın patronu Elon Musk, Silikon Vadisi'ndeki büyük miktarda paranın Trump saflarına geçmesine öncülük etti. Dev yatırım şirketi Blackstone'un CEO'su Stephen Schwarzman ise 6 Ocak 2021'de ABD Kongre Binası'nın basılması üzerine Trump'la ters düşmüş olmasına rağmen şimdi onun yanında yer alıyor. Bu arada Trump, dünyanın tartışmasız en güçlü kapitalisti ve Silikon Vadisi'nin devasa yatırım şirketi BlackRock'ın CEO'su Larry Fink ile de yakın ilişkilerini sürdürdü.
Trump şimdi, önceki döneminde bu sermayedarlara sunmuş olduğu vergi indirimleri ve deregülasyondan fazlasını da masaya koyuyor. Ancak bazı politik tutumları da bu şirketlerin çıkarlarıyla ters düşüyor: Büyük ABD sermayesi küresel çapta faaliyet gösterirken Trump dünyanın geri kalanıyla arasına daha fazla duvar örme niyetinde.
Başlıca vaatlerinden biri ise yasadışı göçmenleri ülkeden göndermek. Ancak Goldman Sachs'ın hesaplamalarına göre göçmenler sayesinde, 2023'ten bu yana ABD işgücünde 4 milyondan fazla artış sağlandı ve bu durum “işgücü piyasasının küçük bir ekonomik maliyetle yeniden dengelenmesine yardımcı oldu”. Morgan Stanley ise “göçün engellenmesinin büyümeyi yavaşlatacağı ve enflasyonu yükselteceği” uyarısında bulunuyor.
Trump'ın ithalat üzerindeki yüksek gümrük vergileri tehdidi, günümüz kapitalist üretiminin dayandığı uluslararası tedarik ağlarını da sekteye uğratacaktır. Örneğin, Musk her ne kadar rezil bir aşırı sağcı duruş sergilese de Çin ve Almanya'da fabrikaları bulunan küresel bir elektrikli otomobil şirketinin patronu konumunda. Liberal serbest piyasa yanlısı Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi gümrük vergilerini düşürdüğü için öven tweet'i, Trump'ın ticaret politikasından pek de hoşnut olmayacağının bir göstergesi.
Bir diğer sorun ise ABD siyasetinin işleyiş şekliyle ilgili. Cumhuriyetçilerin bugün başkanlık, Kongre'nin her iki kanadı ve Yüksek Mahkeme olmak üzere devletin tüm organlarını kontrol ettiği doğrudur, ancak ABD’deki devlet yapısı esasen iki temel işlevi yerine getirmek üzere faaliyet gösterir. Birincisi, her iki partiden de seçilmiş yöneticilerin büyük sermayeye hizmet etmesini sağlamak ve ikincisi de rakip şirketlerin kendileri için en iyi sonuçları elde etmek üzere lobi faaliyetleri yürütmelerine, bu yönde pazarlık yapabilmelerine olanak tanımak. Fink'in, seçimi kimin kazandığının “hiçbir önemi olmadığını” söylemesinin nedeni de budur.
Trump, genellikle acı verici bir yavaşlıkla işleyen bu sistemi çalıştırmak zorunda. Bunu bildiği için de Kongre'yi saf dışı bırakmanın yollarını arıyor.
Ash Merton, New Left Review'in web sitesinde yayımlanan yazısında şöyle diyor:
“Trump'ın ikinci dönemi, en büyük vaatlerinin, rakip çıkar grupları ve onların –hem yönetim içindeki hem de dışındaki— siyasi temsilcileri arasında arabuluculuk yapmanın pratik zorluklarıyla karşı karşıya kalacağı tanıdık bir şablonu önümüze serecek gibi görünüyor. Görevdeki ilk döneminde bu dinamikler onu bir dizi başarısızlığa ve nihayetinde taviz vermeye zorlamış, o da suçu 'derin devlet' adlı karanlık düşmanın üzerine yıkmıştı. Önümüzdeki dört yıl da yine benzer bir hedef saptırma girişimiyle geçecektir.”
Bu saptamaları büyük ölçüde doğru görünüyor. Ne var ki Trump bunu daha önce de yaşadığı için, şimdi kendi tabanına durumun farklı olacağını kanıtlamaya çalışacaktır. Büyük olasılıkla da işe “Amerikan tarihindeki en büyük sınır dışı operasyonu” olarak adlandırdığı şeyle başlayacak – ve bu da tarifsiz acılara yol açabilir.
Sadece ABD'de değil dünyanın geri kalanında da solun artık ayağa kalkması ve direnişe hazırlanması gerekiyor.
Alex Callinicos
Çeviri: Tuna Emren
(Sosyalist İşçi)