Sendika yönetimlerine kızıyoruz, atıl kaldıkları, mücadeleye atılmadıkları için. Fakat onları harekete geçirecek olan da yine bizleriz.
Türk-İş, DİSK, Hak-İş 10 maddelik ortak bir bildiri yayınladı. Bildiride şu talepler öne çıktı:
1- Vergide adalet istiyoruz.
2- Enflasyonla mücadele, ücretleri düşük tutarak sağlanamaz.
4- Kamuda ücret dengesizliği sona erdirilmelidir.
5- En düşük emekli aylığı asgari ücret tutarında olmalıdır.
6- Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
7- 696 Sayılı KHK kapsamı dışında bırakılan kamu taşeron işçileri daimi kadroya geçirilsin.
8- Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle çalışanların hakları aşındırılmasın.
9- İş kazaları ve meslek hastalıkları sorunu çözülmelidir.
10- Çalışma hayatında ayrımcılık son bulmalıdır.
Bunlar işçilerin en genel ve ortak talepleri. Üç konfederasyonun bir araya gelip bu talepleri ilan etmesi önemlidir.
Basın toplantısında konuşan Türk-İş Genel Başkanı Ergun Atalay, “ülkeyi yönetenler aklını başına alsın” dedi. Bir gazeteci ise şöyle sordu: “Almazlarsa ne olacak?”
Bu soru üzerine Atalay, bölgelerde bir çalışma yaptıklarını, gerekirse yine sendikalar olarak bir araya gelip neler olacağını açıklayacağını söyledi.
Yani üç konfederasyon iktidardan bu talepleri yerine getirmesini istiyor fakat getirmediği takdirde nasıl bir mücadele yürüteceklerini konuşmamış, planlamamışlar.
İktidar, kemer sıkma dayatmasını uygulayıp kapitalistlerin çıkarlarını savunmakta kararlı. Bu talepleri yerine getirmeyeceği de açık. Bu durumda sendikaların var güçleriyle mücadele etmekten başka yolu yok.
Sendika yönetimleri genelde statükocudur. Yasal toplu iş sözleşmesi süreciyle kendilerini sınırlarlar. Fakat eğer taban bastırırsa mücadeleye atılmak zorunda kalırlar.
Şimdi ihtiyacımız, tabandan basınçla tepe yönetimlerini bir eylem takvimini hayata geçirmeye zorlamak:
İşçilerin en büyük silahı birleşip üretimden gelen güçlerini kullanmasıdır. Bu güç doğru şekilde kullanıldığı takdirde taleplerimizi kazanmak da mümkün olacaktır.
Volkan Akyıldırım
(Sosyalist İşçi)