Marksizm 101- Devrimci bir partiye ihtiyaç var mı?

30.05.2024 - 11:49
Can Irmak Özinanır
Haberi paylaş

21. yüzyılda pek çok şey değişti. Artık hayatlarımız 100 yıl öncesine göre çok farklı. Neredeyse her şeyi dijital platformlar üzerinden yapıyoruz; bilgisayarlar, akıllı telefonlar, akıllı saatler hem yaşamımızı değiştiriyor hem de emek sürecini. Peki, dünya bu kadar değişmişken devrimci bir parti eskimiş bir fikir değil mi? 

Aslına bakarsanız devrimci bir partinin inşası, bugün 100 yıl önce olduğundan daha da güncel. Dünya değişti ama temel üretim tarzı yani kapitalizm yerinde duruyor. Emek süreçleri farklı biçimler alabiliyor ama sistemin dayandığı temel hâlâ aynı: İşçi sınıfının emek gücünün sömürüsüne dayalı artı değer. Dolayısıyla işçi sınıfı hâlâ dünyayı değiştirebilecek temel güç olmaya devam ediyor. 

İşçiler zaman zaman bunu kanıtlıyor, dünyanın pek çok yerinde çalışma koşullarını iyileştirmek isteyen işçiler grevler, gösteriler düzenliyor. Bazen bu eylemler bir kitle hareketine dönüşüyor, hükümetleri deviriyor, 2010’lu yılların başlarında Arap ülkelerinde gördüğümüz gibi yıkılmaz gibi görünen diktatörlükleri yıkıyor. 

İşçi sınıfı zaten kendiliğinden harekete geçiyorsa devrimci partiye niye ihtiyacımız olsun ki? Bunun sebebi tam da bu toplumdaki bilinç düzeylerinin eşitsizliğinde yatıyor. İşçiler çoğu zaman hayat koşullarını iyileştirmek isterler ancak kapitalist sınıfın fikirleri, kapitalist toplumdaki egemen fikirlerdir. İşçiler de bundan bağımsız değil, dolayısıyla işçi sınıfı mücadele eder ancak bu her zaman dünyayı değiştirmeye kalkacağı anlamına gelmiyor. Hatta işçilerin büyük çoğunluğu kapitalist toplumun yıkılabileceği fikrine uzaktır, milliyetçilik, ırkçılık, cinsiyetçilik, LGBTİ+fobi gibi pek çok egemen fikir işçi sınıfının da gündelik hayatında etkilidir. 

Devrimci parti, tam da işçi sınıfının kendini özgürleştirirken bu fikirlerden de özgürleştirmesi ve tüm toplumun kurtuluşunu önüne hedef olarak koyabilmesi için gereklidir. Bunun için mücadelenin en ön saflarında duran işçiler arasında örgütlenmesi gerekir. Devrimci bir parti, geçmiş mücadelelerin hafızasını Marksist bir yöntemle ele almalı, bu bilgi ve deneyimi güncel durumu değerlendirmek için kullanmalıdır. Bu, aktivistler arasında sürekli, canlı ve demokratik bir tartışmayı gerektirir. 

Ancak devrimci parti salt bir tartışma kulübü değildir, günün koşullarına sokakta yanıt veren, işçilerin ve ezilenlerin birliğini sağlamak için sayısız mücadelede yer alan aktivistlerden oluşur. Sosyalistler için sınıf mücadelesi sadece ekonomik bir mücadele değildir, tam da bu yüzden devrimci partiler toplumdaki farklı baskı ve sömürü biçimleriyle de mücadele ederler ve sınıfın bu mücadelelere öncülük etmesini sağlamaya çalışırlar. 

Parti asla işçi sınıfına tepeden emirler yağdıran bir grup elitin birliği değildir. Devrimci bir parti işçi sınıfının ve ezilenlerin mücadelelerinin içinde yer almak ve kapitalizme karşı en geniş birliği oluşturmaya çalışmak zorundadır. Bu anlamıyla devrimci parti bir liderler partisidir ancak Colin Barker’ın bir yazısında söylediği gibi burjuva partilerinin aksine sosyalist bir örgüt “taban” ve “liderler” olarak ikiye ayrılmaz. Bütün üyeleri işyerinde, sendikada, ırkçılık karşıtı bir mücadelede, kadınların ve LGBTİ+’ların özgürlük mücadelesinde ve sayısız mücadelede devrimci fikirleri yaymak için uğraşır. 

Devrimleri, devrimci partiler yaratamaz ancak bir büyük mücadele dalgası başladığında sınıfa güven veren kitlesel bir devrimci parti, hareketin devrimle sonuçlanması için hayati önemdedir. Troçki’nin sözleriyle: “Partiler ve liderleri bağımsız kurucu unsurlar değildirler; ama sürecin oldukça önemli unsurlarıdırlar. Kitlelerin enerjisi organize edilmediğinde, buhar piston kutusuna girmeden dağılır. Oysa şeyleri harekete geçiren piston ya da kutusu değildir; fakat buhardır.” 

Can Irmak Özinanır

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol