Yaşamımızdaki su perileri

24.01.2024 - 09:17
Ali Morgül
Haberi paylaş

Başta anam- babam ve ayrımsız bir şekilde hep içten ve sahiden sevdiğim bütün kadınlar, kızlarım, oğlum, kardeşlerim, dostlarım ve yoldaşlarım için.

“İkimiz de yaşlanıyoruz. Yaşlanıyoruz ve sen ölürsen, gördüğün son kişi olmak istiyorum. 

Ölme. 

Ama ölürsen de tam yanında olacağım.”*

Filmin sonlarına yakın bir kısmından bu sözler.  NYAD isimli filmden bahsediyorum.  Filmi izlerken Nyad isminin “su perisi” anlamında kullanıldığını gördüm, ismin sahibi kadın bir yerde söylüyordu. Şimdi bu yazıya başlamadan önce de kısa bir internet gezintisi sonucunda Yunanistan kökenli bir isim, kadın ismi olduğunu öğrendim. (bir diğer anlamı da “nilüfer” demekmiş.) 

Çok sevdiğim bir yoldaşımın tavsiyesi ile keşfettiğim bu filmi, Clara ile birlikte izlemeyi düşündüm. Clara da ne de olsa bir profesyonel yüzücü adayıydı. Yaşının küçük olmasına ve profesyonel anlamda bir buçuk senedir yüzüyor olmasına rağmen, geçenlerde bölgesel olarak 100 metre serbest yüzüş dalında dereceye girmişti. 7 sn daha aşarak kendi skorunu egale etmişti. Birlikte başladık ama birlikte devam edemedik sonra ben tekrar başladım izlemeye. Filmden çok bahsetmeyeceğim, sonunu falan da söylemeyeceğim, yani devam edebilirsiniz okumaya  

***

Günlük yaşantımızın akışı içerisinde ne kadar çok insana fiziken, ruhen dokunuyoruz ve ne kadar çok insan tarafından dokunuluyoruz. Filmi izlerken; yaşanmış bir hikaye olduğunu film içindeki eski görüntülerden anlıyor olmanıza rağmen, nihayetinde kurgulanmış, senaryosu yazılmış, iyi oyuncular bulunmuş ve bir film yaratılmış olduğunun farkındasınız. En genel ifade ile bir sanat ürünü olduğunu biliyorsunuz. Sanatın gücünü sanırım en iyi gösteren dallardan birisi sinema-televizyon, yani ekran karşısındasınız. 

Sadece dokunan ya da dokunulan taraftaysanız, ya sadece izleyen olmaktan kaynaklı olarak ya da izlemeyip, izlenen (gamsız diyelim buna) birisi olduğunuz için göreli olarak rahatsınızdır. Ancak hem izleyen hem izlenen konumundaysanız, interaktif bir şekilde yaşamak zorundasınız demektir, hem alan hem veren, yani hem öğrenen hem de öğreten. Buna düşünce ve eylem birliği, ya da praxis deniliyor. Bilgiyi tatbik etme, hüneri kullanabilme ve bunları yaparken de aynı zamanda öğrenmeye devam etme süreci diyeyim ben buna. 

Elbette bu süreç öyle sorunsuz olmuyor, (genellikle de bürokratik sebeplerden, yani devlet ve devlet-vari mekanizmalardan dolayı) bu praxis süreci ara ara takılsa, ilerleyemese de, ısrarla üzerinde durduğunuz ve tatbik ederken öğrendiğiniz, öğrendiklerinizi yeniden tatbik ettiğiniz, yani azimli olduğunuz sürece o tez ve anti-tez birlikteliği süreci bir şekilde sonuca ulaşıyor, yani senteze varıyor. Yorucu bir süreç yani. 

Bunu “Su perisi” ablamızı canlandıran filmin baş kahramanının bedensel olarak çok yorulup tükendiği, yıprandığı, hatta ölmek üzere olduğu bir sekansta billurlaşmış olarak görüyorsunuz. (Muhtemelen bir insanın en yorgun ve bitkin olduğu an, ölmek üzere olduğu andır)

Filmde; geçmişte yaşanan deneyimleri, bu yaşanmışlıklardaki başarısızlıkları, başarıları, acıları asla unutmadan 60 yaşındayken bile azminden ve kararlılığından bir adım geri atmayan bir kadının gücünü göreceksiniz. Cumartesi Annelerimizi göreceksiniz, hangi ulustan olduğu  farketmez kadınların dayanışmasının azmini, yani kendinizi göreceksiniz.   

İsminin hakkını vermek için mücadele eden bir yüzücü kadının gerçek yaşam hikayesini izleyeceksiniz. NYAD gibi, isminizin hakkını vermekten asla vazgeçmeyin. Filmi öneren güzel dostum, yoldaşım gibi her zaman Şen olun. 

“Su perisi” gibi olun.

Ali Morgül 

*Nyad filminden bir replik.

Bültene kayıt ol