İngiltere bir kez daha kemer sıkmaya hazırlanıyor

20.07.2023 - 13:18
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Son birkaç yıldır Britanya'nın içinde bulunduğu sefalet ortamında iyice görünür olan bir husus varsa o da, 2010 yılında David Cameron ve George Osborne tarafından dayatılan kemer sıkma politikalarının bedelini en ağır şekilde ödediğimizdir. Üstelik sadece kemikleşmiş sosyal ve ekonomik eşitsizliği pekiştirmekle de kalmadı. Muhafazakar-Liberal Demokrat koalisyonunun kamu harcamalarını kısmış olmasının doğrudan bir sonucu olarak devletin elindeki tüm imkânlar azaldı – Ulusal Sağlık Hizmetlerindeki çöküş de bunun sonuçları arasındaydı.

Ancak, hiçbir şeyden ders almayan bir yönetici sınıfla karşı karşıya olduğumuz için şimdi bir kez daha kemer sıkma çağrıları yapılıyor. Hatta harcamaların azaltılması yönündeki baskı Rishi Sunak'ın Muhafazakar hükümetinin ekonomik planlarına da dahil edildi. Maliye Bakanı Jeremy Hunt 2025 yılı itibariyle bakanlık bütçelerini kısmayı ve sermaye harcamalarında reel bir kesintiye gitmeyi planlıyor.

Böylece, 2024 yılı sonlarında yapılması gereken bir sonraki genel seçimi hangi parti kazanırsa kazansın, daha şimdiden ona da bir tuzak kurmuş oldular. Anketlere bakılırsa, bu muhtemelen İşçi Partisi olacak.

Gelgelelim geçen hafta yaşanan iki gelişme kemer sıkmaya geçiş politikalarını hızlandırdı.

Bunların ilki Sunak’ın, bağımsız ücret değerlendirme kurumları tarafından önerildiği şekliyle, kamu sektörü çalışanlarına yüzde 5 ila 7 arasında zam yapılması yönündeki tavsiyeleri kabul ettiğini açıklaması oldu. Bu ücret artışı enflasyonun altında kalsa da, neticede geçtiğimiz yıl boyunca reel ücretlerini artırmak için greve giden işçiler adına bir kazanım sayılır.

Ancak işin içinde bir bit yeniği var. Hükümet, maaş artışlarının maliyetini, olması gerektiği şekliyle, yani bakanlık bütçelerinde artışa giderek karşılamayacak. Hunt'ın tahminlerine göre, bakanlar bu yıl 2 milyar sterlin, gelecek yıl ise 3 milyar sterlin civarında bir tasarrufa gitmek zorunda. Financial Times bu meseleyi şöyle detaylandırıyor: "Bu tasarruflar; yüksek ücretler, düşük harcamalar, bazı ödeneklerin yeniden önceliklendirilmesi ve Hazine tarafından onaylandığı takdirde sermaye harcamalarının günlük harcamalara kaydırılması gibi yöntemlerin bir arada kullanılmasını içerecektir."

Bu “yüksek ücretler”, vize ve sağlık hizmeti almak isteyen göçmen işçilerden talep edilen o iğrenç ırkçı vergileri de içeriyor. Neticede bu politikanın genel çerçevesi, ücret artışlarını, devlet imkanlarını iyice daraltarak finanse etmek üzerine kurulu. Sermaye harcamalarının kısılması aynı zamanda kamu altyapısının çökeceği noktaya kadar zorlanacağı ve iklim krizinin çözümüne yönelik adımların duraksaması anlamına da geliyor.

Başta bahsettiğim gelişmelerin ikincisi ise, Bütçe Sorumluluk Ofisinin (OBR), Mayıs ayında yayımladığı, gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 100'ü olan kamu borçlarının önümüzdeki 50 yıl içinde yüzde 310'a çıkabileceğini öngören rapordu. Bu hesaplama çeşitli faktörlere dayanmaktadır. Bunlar arasında örneğin, İngiltere'de diğer gelişmiş ekonomilere kıyasla daha uzun süre devam edecek gibi görünen enflasyonun, yaşlanan nüfusun ve daralan işgücünün payı gibi unsurlar da bulunur. Dahası, OBR’nin hesaplamaları, hükümetin 2050’deki net sıfır emisyon hedefine ulaşabilmek için 327 milyar sterlinlik kamu yatırımına ihtiyaç duyacağını da gösterdi.

Bu şimdilik bir öngörüden fazlası değil elbette, haliyle gerçekleşme payı da temel aldığı varsayımların tutarlılığı ölçüsünde olacak.

OBR, Osborne tarafından hükümet harcamalarını denetlemek üzere kurulmuş bir organ ve kemer sıkma yanlısı bir kurumdur.

Ekonomist Jonathan Portes'in işaret ettiği gibi, OBR raporunun satır aralarında "demografik yapı nedeniyle vergilerin orta/uzun vadede artması gerektiği, ancak paniğe gerek olmadığı" ima ediliyor.

Ancak bu arada kemer sıkma taraftarlarının çığlıkları da yükselmeye başladı.  Küresel Mali Kriz sonrasında Osborne'a destek sağlanması konusunda belirgin bir rol oynayan Mali Araştırmalar Enstitüsü'nden Paul Johnson geçenlerde bir tweet paylaştı: "Devletin halihazırdaki refah seviyesini koruyabilmek için büyük ölçekli vergi artışlarına başvurmak zorundayız. Başka bir deyişle, bu orandaki vergi artışlarından kaçınmak istiyorsak, hükümetin yaptıklarına ilişkin beklentileri önemli ölçüde düşürmemiz gerekecek." İşte Keir Starmer de bu söylemleri sahiplenerek "büyük harcamalar" yerine "ihtiyatlılık" sözü vermiş oluyor.

Bu argümanlar seçim öncesi iklimi de besliyor tabii ki. Hunt, Muhafazakârların vergi indirimine dair umutlarını şimdiden suya düşürmüş oldu. Dolayısıyla, Muhafazakârlara oy verme çağrısı yaparken kullanabilecekleri önemli bir kozları kalmadı. Bu da Johnson ve Truss'un aşırılıklarından sonra “soğukkanlı neoliberal teknokratlar” tarafından yönetiliyormuş gibi gelen bu hükümetin neden ısrarla ırk kartını oynadığını açıklıyor.

Yeni ırkçı vergilerin gerçekte ne kadar gelir sağlayacağı belirsiz. Fakat elbette asıl işlevleri bu değil. İhtiyaç duydukları şey, göçmen karşıtı saldırılarını manşetlerde tutmak ve bu sayede ırkçıların güvenini, Sunak'ın bu konuda "bir şeyler yaptığını" göstererek tazelemekten ibaret.

Açıktır ki sınıf mücadelesi ve ırkçılara karşı mücadelemiz farklı iki mücadele alanı değildir.

 

Alex Callinicos

Çeviri: Tuna Emren

Bültene kayıt ol