Üzerine pek çok abartılı söz üretilmiş olan Ukrayna’nın Rusya işgaline karşı taarruzunun başlamış olduğunu söyleyebiliriz. Savaşta her daim olduğu gibi bunun sonucu da, Prusyalı büyük askeri düşünür Carl von Clausewitz’in sözleriyle, “ya daha büyük ya da daha küçük bir belirsizlik bulutuna sarılı” olacak şüphesiz.
Ukraynalılar hem moral avantaja hem de ABD ve NATO’daki müttefiklerinin tedarik ettiği ağır silah sistemlerine sahipler. Bu tedariklerin sonuncusu İngiliz uzun menzilli kruz füzeleri ve saldırı amaçlı İHA’lardı. Ancak ciddi sayısal üstünlüğe sahip Rus kuvvetlerinin de saldırıya hazırlanacak bolca zamanı vardı.
Kesin olan tek bir şey var, o da bu son müsabakanın daha çok ölüm, daha çok sakatlanma ve iki taraftan savaşçıların imhası sivillerin iki savaş alanı arasında sıkışması ve Ukrayna şehirlerinin Rus füze saldırılarının altında kalacak olması.
Bu bahsi kaybetmek iki tarafın liderleri için ne anlama geliyor? Vladimir Putin kendi rejiminin tüm geleceğini Ukrayna’da kazanılacak bir askeri zafer ihtimaline bağlamış durumda. Volodimyr Zelensky ise Rusya işgali altındaki tüm toprakların, yani Rusya’nın 2014’te işgal etmiş olduğu Kırım yarımadası da dahil olmak üzere Ukrayna topraklarının yüzde 18’ini yeniden fethetmeyi amaçlıyor.
Ne var ki Financial Times’ın bildirdiğine göre, “kapalı kapılar ardında, aktaran muhabirin ‘son derece gerçekçi ve pragmatik’ bir tavırla konuştuğunu ifade ettiği, Kiev’den üst düzey bir yetkilinin, Ukrayna’nın tüm işgal altındaki toprakları geri almasının, en azından bu yıl içinde son derece zayıf bir ihtimal olduğu görüşü var.”
Bu büyük olasılıkla Biden yönetiminin Ukrayna’nın askeri kapasitesine dair kuşkularını yansıtıyor. İhbarcı bir Ulusal Muhafızın Discord’da açıkladığı verilere göre, ABD istihbaratının raporları, en başta bir taarruz eylemini desteklemek için elzem olan hava gücü olmak üzere bir dizi zayıflığın altını çiziyor. Dahası, Cumhuriyetin kontrolünde bulunan temsilciler meclisi, Ukrayna’nın savaşın ilk yılında aldığı ölçekte bir yardımı desteklemesi pek olası görünmüyor.
ABD politikası, Washington Post’un geçtiğimiz Şubat’ta raporladığı üzere, “Putin’le masaya oturmadan önce olabildiğince çok toprağı geri alacak şekilde Ukrayna’yı güçlendirmek” olmaya devam ediyor. Fakat Financial Times’a göre, “bazı ABD devlet yetkilileri, meclise ve Amerikan kamuoyuna yeni askeri yardımları bir bütçe kalemi olarak satabilmeleri için Ukrayna’nın sahada somut başarılar elde etmesi gerektiğini söylüyorlar.”
Bu tutum, ABD dışişleri bakanı Anthony Blinken’in Zelensky ve Çin başkanı Xi Jinping arasında geçtiğimiz Nisan ayının sonlarında gerçekleşen telefon konuşmasına yönelik temkinli yaklaşımını açıklamaya yardımcı olacaktır. Xi, Avrupalı liderlerden, özellikle de Alman Oskar Scholz’un ve Fransız Emmanuel Macron’un, Rusya ve Ukrayna arasında aracılık yapması yönündeki sürekli baskıya yanıt veriyordu.
Blinken bu görüşmeyi “olumlu bir şey” olarak değerlendirmişti. Bunun muhtemel sebebi Washington’un Xi tarafından önerilen bir barıştan caymanın Putin için çok daha zor olacağını düşünmesiydi. Zira Rusya Batının ambargosu sonucunda Çin’e gittikçe artan bir ekonomik bağımlılık geliştirmiş durumda.
Alman eleştirel sosyolog Wolfgang Streek, ABD’nin “Avrupa’yla yarım kalmış olan muhasebesini yerel hükümetlere havale ettiği” sonucuna dahi varabileceğimiz önermesinde bulunuyor. Vurguladığı nokta ise, “ABD’nin, Baltık ülkeleriyle ve Polonya’yla iş birliği yaparak, geçtiğimiz aylarda Almanya’yı, Avrupa’nın savaşa sunacağı katkıyı örgütlemek ve daha da önemlisi finanse etmek koşuluyla AB’nin liderliğine taşımayı başarmış görünüyor” olduğu.
Zelensky geçtiğimiz ay Berlin’i ziyaret ettiğinde Scholz 2.7 milyar avro ilave askeri yadım yapma taahhüdünde bulundu. Bundan yalnız bir gün önce ağır silah üreticisi Rheinmetall, devlete ait bir sanayi grubu olan Ukroboronprom ile işbirliği içinde Ukrayna’da tankların tamiri ve bakımı için bir fabrika kuracağını açıklamıştı.
Savaşı “Avrupalılaştırmak” ABD emperyalizminin kendi küresel hakimiyetine yönelik en büyük ve gerçek tehdide yani Çin’e odaklanmasına alan açacak. Ukrayna’daki savaş Rusya’ya kan kaybettiriyor. Savaş aynı zamanda Washington’un Avrupa ve Pasifik’teki müttefiklerini hem Çin’e hem de Rusya’ya karşı, genişleyen bir NATO bayrağı altında cepheleştirmesine olanak sağladı.
Bu oldukça karanlık bir tablo. Ve bunun maliyetini yalnızca top artığı olarak savaş alanında sürekli can veren Ukraynalılar ve Ruslar ödemeyecek. Dünya gittikçe daha da şiddetli biçimde rakip emperyalist devlerin mücadelesi arasına sıkışıyor. Biz iki tarafı da reddeden ve onların sitemini hedefine alan bir hareket inşa etmek zorundayız.
Alex Callinicos
Çeviri: Deniz Güngören