Kuraklık artıyor

08.03.2023 - 10:45
Nuran Yüce
Haberi paylaş

Kuraklığın depremi bile aratacağını söylemek hepimize çok ağır gelecektir. Yaşadığımız deprem felaketinden ve de cinayetinden daha kötüsünün olabileceğini duymak bile istemeyiz. Oysa deprem meselesinde de yıllardan beri bilim insanlarının çok net uyarıları ve öngörüleri vardı. Türkiye’de hangi fay hatlarının aktif olduğu, bunların kaç şiddetinde depremlere yol açacağı ve hangi bölgelerin etkileneceğine ilişkin sayısız rapor yayınladılar. Sonuç, beklenen doğal afetler gerçekleşti, bu uyarıları dikkate almayan hükümet asrın felaketinin asrın cinayetine dönüşmesine yol açtı. 

Meteorolojik ve tarımsal kuralık

Bilim insanları tarafından iklim krizi bağlamında aynı uyarılar yapılmakta. İklim krizinden en fazla etkilenecek Türkiye için yapılan uyarılar arasında da kuraklık yer almakta. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) hazırladığı üç ve altı aylık, bir yıllık ve geriye doğru giden kuraklık haritalarından anlaşılan dönemsel bir kuraklık yaşanmadığı bunun bir eğilim haline geldiği. 

Son üç ve altı aylık kuraklık haritalarını yorumlayan bilim insanları şu an ciddi bir meteorolojik kuraklığın içinde olduğumuzu ifade ediyorlar. Bir bölgenin üç ay boyunca yağış almaması ya da az yağış alması ile başlayan meteorolojik kuraklık altı ay ve sonrasında toprağın neminin azalması ile birlikte tarımsal kuraklığa dönüşüyor. Yağışların bir yıldan daha uzun süre gerçekleşmemesi ile de akarsuların debisinde, barajların doluluk oranlarında düşüşler, göllerin kuruması, yer altı su varlıklarının azalması olarak tanımlanan hidrolojik kuraklığa dönüşüyor.

Sonbahar yağışlarında azalma

MGM’nin verilerine göre: Türkiye geneli sonbahar mevsimi yağış normali (1991-2020 ortalaması) 132,7 milimetreyken 2021'de 105,6 milimetre, 2022'de ise 96,3 milimetre olarak gerçekleşmiş. Yani sonbahar yağışları (1991-2020 ortalaması) normale kıyasla yüzde 27, 2021'in aynı mevsimine kıyasla da yüzde 9 azalmış. 2022'de normaline göre en fazla azalma ise yüzde 54 ile Marmara Bölgesi'nde olmuş. Sonbahar yağışları son 40 yıllık süreçte en düşük seviyede gerçekleşmiş. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş tüm bu verileri yorumlarken bu kuraklığın dönemsel olmadığı, Türkiye’nin batı ve güney yarısında 1970’lerden başlayan bir azalma eğilimi olduğunu belirtiyor  ve hemen devamında “Son üç yılı düşündüğümüzde toprak nemini ve terleme-buharlaşmayı dikkate aldığımızda Türkiye’de yeniden Marmara Denizi’nin çevresinde, İç Anadolu’nun neredeyse tamamında, Orta ve Doğu Akdeniz’de, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun büyük bir bölümünde tarımsal kuraklığın etkili olduğunu söylemek mümkün” diyor. 

Hatay’ın su ihtiyacı acildir

Gündelik ihtiyaçlarımızı karşılamak için, ürünleri sulamak için suyun olmadığı bir hayatın zorluklarını bugünden gözümüzde canlandırmak zor olabilir fakat depremden etkilenenler şu an bizzat bu zorlukları yaşıyorlar. Hatay’dan en son yükselen çığlıklar içme ve temizlik için bölgeye su gönderilmesi içindi. Yine STK’lar, sendikalar, odalar, vatandaşlar seferber oldu ve Hatay’a su gönderildi. Depremde ölmek bir kader olmadığı gibi kuraklık da kaderimiz değil. Bahsettiğimiz kuraklık uyarıları ne yerel ne de kısa süreli bir tehdit. Bu tehdidin oluşmasına neden olan tüm politikalara; iklimi değiştiren fosil yakıtlara dayalı kapitalist sisteme, fosil yakıt şirketlerine; su varlıklarını kirleten, kullanan, doğayı yıkıma uğratan maden ve taş ocaklarına;  ormanları, sulak alanları, şehirleri betona boğan, rant kapısı gören ve hayatlarımızı hiçe sayan hükümet politikalarına karşı bir mücadeleyi zorunlu kılıyor.

Nuran Yüce

(Sosyalist İşçi)

 

Bültene kayıt ol