“Ortak iyi”de yoldaşımız sığınmacılar

20.10.2022 - 12:28
Sibel Erduman
Haberi paylaş

Sanırım bazı şeyleri tekrar tekrar söylemek gerekiyor.

Kendi ülkelerindeki savaş, açlık ve iklim felaketinden kaçarak başka ülkelere sığınanlar, o ülkede ve dünyada var olan sorunları görünür kılıyorlar, sorunun yaratıcısı değiller.

Şöyle bir bakalım, ekonomiden pek anlamam. Geçen gün Britanya’da işçi sınıfından gelen ama aynı zamanda ekonomi okumuş City Bank’da işe alınmış genç bir adam, finans sektörü balonunu anlatıyordu. Birçok şeyin yanında şunları da söyledi:

“Para tek başına bir şey ifade etmiyor, insanlara para dağıtsanız bile, her devlet bunu çok eşitsiz yapıyor. Yoksula yaptığı vergi indirimi ile zengine yaptığı vergi indirimi arasında dağlar kadar fark vardır. Mesela alınan vergilerden indirimi işçilere 50 TL yaparken zenginlere 50 bin TL yapıyor ve zenginler de bunu eve filan yatırıyor ve daha zengin oluyor.”

Toplanan vergiler ortak yaşam için sağlık, eğitim ve barınma başta olmak üzere kullanılmadığından yoksulun elindeki para devedeki pire haline geliyor. Yoksulun evi yokken ve evlerinden atılırken bu evler zenginlerin eline geçiyor yani bu evler buharlaşmıyor el değiştiriyor. Tüm dünyada bu oluyor. Artık üretim yapan fabrikalar yerine rantiyeler piyasayı sarmış vaziyette.

Bunun göçmenlerle alakası ne diye soracak olursanız şöyle, bir kere hiçbir sığınmacı keyif için tüm hayatını sıfırlayıp başka bir ülkeye sığınmaz. Aslında bunu herkes biliyor ama bu konularda bilgi önemli olmuyor maalesef. Mesela zenginler ya da orta sınıftan insanlar sığınmacılardan şikâyet ederken görüntü kirliliği başta olmak üzere (denize donla girmek ya da orada oturup yemek yemek ya da canım nasıl eğlenirler! Ne hakları var bazında) keyif hırsızlıklarından dem vururlar, ama diğer yandan evinde hizmetçi, iş yerinde odacı ya da tarlalarında gündelikçi olarak üç kuruşa çalıştırırlar.

Hatta kanları, canları pahasına ekonomiye katkıları olduklarını da bilirler, ya da yanlarında getirebilecek paraları olanların yatırım yaptıklarının da farkındadırlar.

O halde neden göçmenleri istemiyorlar. Çünkü var olan sorunları görünür kılıyorlar.

Kapitalizmin özellikle doğal kaynaklar sorunu var. Devletler, fosil yakıt şirketleri ve diğer finans şirketlerinin lobileri vasıtasıyla açık açık piyasada kim güçlüyse onun çıkarları doğrultusunda karar veriyorlar.

Mesela Suriyeliler neden bu kadar tepki çekiyor. BM organizasyonu ile Türkiye’ye geldiler. Türkiye devletinin onlara yardım ettiği iddia ediliyor ama bu doğru değil manipülasyon. Piyasaya sürülen yalan bilginin aksine sığınmacılar cüzi miktarda BM’den para yardımı alıyorlar. Ekstra hiçbir yükleri olmadıkları ve üstüne bir de iş yeri açarak vergi verip (özel vergi indirimi aldıkları da bir efsane) kimsenin çalışmadığı alanlarda çalışmalarına rağmen (çobanlık, mevsimsel tarım işçiliği vb.) göze batıyorlar.

Köle gibi çalıştırılmanın somut failleri oluyorlar, bu somutluk onların bedenleri yoluyla diğerine, aralarında çok az fark olmasına rağmen (çalışma koşulları bağlamında) daha direkt yansıyor olabilir. Dünya’da para yok para yok deniliyor ama üç kuruş bile olsa BM’nin onlara ölmemeleri için verdiği para, aslında istenilse para dağıtılıyormuş meselesini de ortaya çıkartabiliyor sanırım. 

Ama verilen paranın miktarı ne olursa olsun (örneğin, BM burada yaşayan az gelirlilere onlara verdikleri kadar verse bile) genel olarak toplumsal yaşam kollanmadığı ve kamusal ortak iyiler artmadığı (parasız eğitim, sağlık ve barınma hakkı) ve dünyada dönen para zenginlerin varlıklarını artırmalarına neden olduğu sürece, cebimize giren üç beş kuruş fazla paranın tek başına bir kıymeti yok.

Suriyeliler ya da daha başkaları buradan gitse bile ne biz onların yaptığı işleri yapacağız ne de kamusal ortak iyilerimizi elde edebileceğiz. Bu tamamen bizim burada yaşayan diğerleriyle birlikte ortak iyiler için mücadelemize bağlı, bu anlamda sığınmacılar köstek değil ancak destek olabilirler bu mücadeleye.  

Sibel Erduman

Bültene kayıt ol