Datça’yı bilmeyen yoktur herhalde.
Hani denizle kumun, güneşle yeşilin bir araya geldiği cennet parçası.
Küçükken ben de yaz aylarını Datça’da tatil yaparak geçirebilen şanslı çocuklardan biriydim.
O zamanlar bol virajlı ama doğasına manzarasına doyum olmayan bir dağ yolundan gidiliyordu Datça’ya. Kâh Akdeniz görülüyordu bir tarafta, kâh diğer tarafta Ege.
Bilinen ama şimdiki kadar kalabalık olmayan bir yerdi. Emekli olup da hayatın yorgunluğundan sıyrılmaya çalışanların yuvası olmaya yeni yeni başlamıştı.
Uzun yıllardır gidip göremedim ama Datça’nın hâlâ küçüklüğümdeki o doğa harikası olduğunu oraya giden, gelen, yaşayan dostlardan biliyorum.
Ama birkaç gündür dehşet içindeyim!
Meğer Datça büyük bir tehlike altındaymış!
Ne tehlikesi mi?
Datça Emniyet Müdürlüğü’ne ve Datça Kaymakamlığı’na soracak olursanız, Onur Haftası nedeniyle şehirde düzenlenmek istenilen çeşitli etkinlikler büyük, çok büyük tehlike arz ediyormuş! LGBTİ+ konulu sinema, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi yürüyüş, basın açıklaması vb. etkinlikler, halkın bir kesimini diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa tahrik edecekmiş, kamu düzenini bozacakmış, genel sağlığı ve ahlâkı tehlikeye düşürecekmiş, hatta ve hatta, başkalarının hak ve özgürlüklerine zarar verecekmiş!
Bakın siz şu LGBTİ+’lara, dostlarına, hak ve özgürlük isteyenlere!
Şirin Datça’mızın başına ne çoraplar örüyorlarmış meğer!
Böylece Kaymakamlık makamı, 20 Haziran’dan itibaren 30 gün boyunca bu tür etkinlikleri yasaklayarak Datça’yı kurtarmış.
Ha, ben Datça diyorum, çok absürt bir örnek olduğu için bunu seçtim, siz Türkiye okuyun.
Onur Ayı yasakları Türkiye’nin her yerinde. Ankara’da ODTÜ’de Onur Yürüyüşü düzenlemek isteyen öğrenciler, polis tarafından şiddet kullanılarak ters kelepçeyle gözaltına alındı. İstanbul, İzmir, Antep, Eskişehir, Çanakkale gibi şehirlerde de Onur Ayı ile ilgili bütün etkinlikler, Datça’daki bahanelerin aynısıyla yasaklandı.
Sadece yasaklamakla da kalınmadı.
Toplumsal duyarlılıklara pek hassas olan, halkın bir kesiminin diğer kesimine kötü davranmasından çok ama çok korkan, bu yüzden de yasakçılığı pek seven devlet kurumlarımız, aşırı sağcı grupların tehdit ve linç girişimlerine sessiz kaldı. İstanbul Üniversitesi Eşitlik Topluluğu’nun kampüste düzenlemek istediği Onur Pikniği, kampüsün önünde toplanan cihatçı-faşist kitlenin linç tehdidi nedeniyle iptal edildi. Halkın piknik yapma özgürlüğünü tehdit eden cihatçı-faşist gruba ne oldu? Elbette hiçbir şey olmadı ama piknik için toplanan öğrenciler gözaltına alındı.
Tehditler bununla da sınırlı değil. Siyasi yelpazenin sağının da sağında kalan LGBTİ+fobik parti ve örgütler, üyelerine Onur Haftası etkinliklerine karşı çıkma ve düzenletmeme çağrısında bulundu. Hatta ODTÜ’de yapılacak yürüyüş öncesinde, görevi öğrencilerin hak ve özgürlüklerini korumak olan rektörlük dahi, öğrencilere gönderdiği mailde, Onur Yürüyüşü’nü yaptırmama konusunda hassasiyet göstermeleri çağrısında bulunmuştu.
LGBTİ+ etkinliklerine getirilen yasakların halkın bir kesimini diğer kesimine karşı kışkırtacağı, kamu düzenine ve genel ahlaka zarar vereceği, kin ve nefrete sebep olacağı iddiaları elbette ki anlamsız ve gerçek dışı. Aksine, asıl devlet kurumları bu yasaklarla imza koyduğu uluslararası anlaşmaları ve kendi iç hukukunu çiğniyor ve o dediklerini kendisi yapıyor.
Çünkü bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.
Çünkü bütün insanlar cinsiyet kimliğine ve cinsel yönelimlerine bakılmaksızın eşittir.
Bu temel ilkelerin uygulanmadığı yerlerde, bunların uygulanmasını sağlamak, bu ayrımcılığa dikkat çekmek, farkındalık yaratmak için düzenlenecek her türlü etkinlik, elbette sonuna kadar meşrudur. Hak ve özgürlük savunucuları, daha güzel bir dünyada yaşamak isteyenler, LGBTİ+’ların özgür, eşit ve onurlu yaşam mücadelesini desteklemek zorundadır.
Çünkü bir tek ayrımcılığa bile göz yummak, diğer bütün ayrımcılıkların ve haksızlıkların kapısını aralar. Baskılara, adaletsizliğe, ekonomik yıkıma, içinde bulunduğumuz sosyal, siyasi ve ekonomik krize cevap vermenin yolu, LGBTİ+’ların mücadelesiyle ezilen diğer bütün kesimlerin mücadelesini birleştirmek ve büyütmektir.
Datça da böyle kurtulur, dünyanın kalan kısmı da…
Atilla Dirim