“Uçuş pistinde kalakalmış boş bir uçak Boris Johnson hükümeti için bir metafor olarak düşünülebilir, ama aynı zamanda Priti Patel’in göçmen politikasının somut sonucu.”
İngiltere’nin önemli gazetelerinden birinin başyazısı bu cümleyle başlıyordu.
Priti Patel, İçişleri Bakanı.
Söz konusu uçak ise “illegal” göçmenleri Ruanda’ya götürmek üzere geçen hafta kalkması gereken ama kalkamayan uçak.
Hükümet akıl durdurucu ölçüde ırkçı ve insanlık dışı bir “göçmen çözümü” uygulayacaktı, uygulayamadı.
Ölümü göze alarak Manş Denizi’ni geçip İngiltere’ye ulaşan sığınmacılar yakalandıklarında uçaklara doldurulup Afrika’nın ortasında, Kongo, Uganda, Tanzanya ve Kenya’nın arasında küçücük bir ülke olan Ruanda’ya gönderilecek, başvuruları orada işlem görecekti.
Çeşitli ülkelerden, savaştan, baskıdan, yoksulluktan kaçan, inanılmaz bir kararlılıkla sayısız engeli aşarak İngiltere’ye varan sığınmacılar kendilerini bir anda 6.500 kilometre ötede, Ruanda’da bulacaktı.
Bu programı uygulamak için İngiltere, Ruanda hükümetiyle kim bilir kaç milyon sterlin karşılığında bir anlaşma imzalamış (yani rüşvet vermiş) ve yarım milyon sterlin ödeyerek bir uçak kiralamıştı.
“Uçuş pistinde kalakalmış boş uçak” işte buydu!
İçinde 700 mülteci olacaktı.
Bu haber duyulduğu anda İngiltere’nin bütün ırkçılık karşıtları, bütün göçmen kuruluşları, bütün insan hakları örgütleri, sendikalar ve hatta Prens Charles bile seferber oldu. Memleketin bütün büyük şehirlerinde büyük gösteriler, yürüyüşler yapıldı. İngiltere Kilisesi hükümetin planlarını “İngiltere’nin yüzünü kızartan, ahlaka aykırı bir politika” olarak tanımladı. Hükümetin yapacaklarını durdurmak için arka arkaya davalar açıldı. Toplu davalara ek olarak, uçağa bindirilmesi planlanan sığınmacıların tek tek her biri adına mahkemelere başvuruldu. Toplu davalarda değil ama bireysel davaların pek çoğunda yürütmeyi durdurma kararları alındı.
Bu kararların sonucunda, geçen hafta uçak kalkmayı beklerken içinde sadece beş kişi olacaktı! Uçağın hükümete maliyeti 500.000 sterlin olduğuna göre, beş mültecinin her biri için 100.000 sterlin yol parası ödemiş olacaktı hükümet!
Ama sonunda beş kişiyi de gönderemediler!
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yürütmeyi son anda durdurdu ve boş uçak uçuş pistinde kalakaldı.
Boris Johnson, Ruanda planını uygulamakta ısrar edeceğini söylüyor.
Ama kamuoyunda bu insanlık dışı politikanın yarattığı infial ve uçağın pistte boş kalmasını sağlayan kitlesel seferberlik düşünüldüğünde, olsa olsa Johnson’un kendisi gidebilir Ruanda’ya. Mültecileri gönderebilme ihtimali hemen hemen sıfır.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)