Küresel ekonomi kontrolden çıkıyor mu?

26.05.2022 - 12:53
Alex Callinicos
Haberi paylaş

Geride bıraktığımız haftada dünya borsaları sert bir düşüşe sahne oldu. Olağan koşullarda bu salınımlar önemli değişimlerin göstergesi olarak okunmaz ama şimdi, küresel ekonominin kontrolden çıkacağına dair korkuları yansıtıyorlar. Peki bu neden yaşanıyor? Her şeyden önce, enflasyon oranlarında keskin bir artış var. Arka planındaysa pandemi sonrası ekonomik toparlanmaların bulunduğunu söyleyebiliriz. 

Atlantik'in her iki yakasındaki egemen sınıflar, işsizlik ve işgücü sıkıntısının bazı sektörlerde azalmış olmasıyla birlikte işçilerin, yaşam standartlarını korumak için ücret artışı talep edeceklerinden korkuyor çünkü bunun fiyatları yükseltip ücret-fiyat sarmalını serbest bırakabileceği endişesine kapıldılar.

Fakat ekonomi tarihçisi Adam Tooze korktukları bu formülün doğru olmadığını gösterdi. ABD'de 2020-1'de birim emek maliyetlerinin fiyat artışlarındaki payının yüzde 7,9, işçilik dışı maliyetlerin payının yüzde 38,3 ve şirket kârları payının ise yüzde 53,9 olduğu görülüyor.

Bu, patronların ekonomik toparlanmayı fiyatları ve kârlarını artırmak için kullandığı, kâr odaklı bir enflasyondur. Kaymağını yiyenlerse fosil yakıt üreticileriydi. Financial Times’ın geçtiğimiz hafta bildirdiği üzere, ABD’deki kaya gazı şirketleri, yükselen petrol ve gaz fiyatları sayesinde 180 milyar dolarlık bir "nakit yağmuruna" tutuldu.

Tooze, enflasyona yönelik artışın ücret-fiyat sarmalını serbest bırakacağı analizine şüpheyle yaklaşıyor; “Gelişmiş ekonomilerde sendikal örgütlülük yüzdesi azaldı. Son otuz yılda kâr marjları yükselirken maaşlar ve enflasyon arasındaki korelasyon sıfırlandı, hatta negatif alana doğru kaydı.”

Enflasyonla ilgili asıl tehlike, ekonomilerin yönetiminde başrolü oynamaya başlayan merkez bankalarının verdiği tepkidir: Faiz oranlarını yükseltiyorlar. Bunda en önemli paya sahip olan ABD Merkez Bankası (FED), bu yükselişin işsizliği artırması ve işçilerin ücretlerini savunma çabalarını baltalaması beklentisinde olduğunu belli etti.

Ancak merkez bankalarının faiz oranlarını çok hızlı bir şekilde ve aşırı yükseltmeleri durumunda resesyona yol açılması ihtimali doğduğundan, ortada bir de böyle ciddi bir risk var. Ekim 1979'da, o zamanki FED başkanı Paul Volcker, enflasyonu düşürmek adına acımasız bir baskı uygulamış ve yaşanan tam olarak bu olmuştu.

“Volcker şoku”, dolardaki keskin yükselişle küresel piyasalara da etki etti. Şimdi de benzer bir şey yaşanıyor; dolar son 12 ayda yaklaşık yüzde 16 değer kazandı.

Ekonomist Muhammed El-Erian'ın işaret ettiği gibi, Küresel Güney'de “dolardaki değer artışı, ithal ürünlerin fiyatlarına yansıyor, dış borçları yükseltiyor ve bu nedenle ekonomik istikrarsızlığı daha da vahim bir duruma taşıyor. Salgın sonrasında toparlanmaya çalışan, kısıtlı kaynaklar ve etkisiz politikalar nedeniyle zaten gergin olan ülkeler üzerinde daha fazla baskı oluşturuyor.”

“Gıda ve enerji enflasyonu yüzünden iyice kısıtlanmış düşük gelirli ülkelerde yoğun bir kaygı durumu hakim. Buradaki bir hayat pahalılığı krizi, toplumun en savunmasız grupları için açlık tehdidi anlamına gelir. Bu yangının önü alınamazsa, 'her yere yayılmış küçük yangınlar sendromu' olarak adlandırdığım şeyin yaşanması beklenebilir… arızalı bir küresel ekonomik büyüme, borç temerrütleri ve sosyal, politik, jeopolitik istikrarsızlıkların da buna eklenmesiyle çok daha büyük, çok daha tehlikeli bir duruma dönüşebilir.”

Bir de dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin var ki Başkan Xi Jinping'in “Sıfır Covid” politikası, Omicron ve diğer varyantların ülkede yayılmaya başlamasıyla birlikte hızlı bir darbe aldı. Yaşlı nüfus arasında yaygın olan aşı karşıtlığı, 60 yaş ve üzerindeki 52 milyon kişinin ve beraberinde 80 yaş üzeri nüfusun yüzde 51'inin aşılarının tamamlanamamasına yol açtı. Omicron Hong Kong'u vurduğunda, büyük bir kısmı 60 yaş ve üzeri olan 9.000'den fazla kişiyi öldürdü. Bunun sonucu, Şanghay ekonomisinin merkezi olarak görülen bölgede, toplumda öfkeye yol açan sert kapanma uygulamalarına geçilmesi olmuştu ki o sırada Pekin'de daha ılımlı bir kapanma politikası izleniyordu.

Emlak balonundaki inanılmaz patlama yüzünden düşe kalka ilerleyen ekonomiye bu olumsuzluklar da eklenince Nisan ayı perakende satışları yüzde 11,1 oranında düştü ve genç işsizliği yüzde 18,2 ile rekor seviyeye yükseldi. Çin’in dinamosu olan Şanghay güç kaybettiğinde, dünyanın geri kalanı da bundan etkileniyor.

Yükselen enerji ve gıda fiyatlarına Ukrayna savaşının yol açtığı dalgalanmalar da eklenince durum çok daha vahim bir seviyeye ulaştı. Umalım ki Tooze yanılmış olsun ve işçi sınıfı kendi gücünü gösterecek hareket alanını bulabilsin.

Alex Callinicos

Socialist Worker'dan Tuna Emren çevirdi.

 

Bültene kayıt ol