Yeryüzünün birkaç metre altı

11.05.2022 - 11:06
Roni Margulies
Haberi paylaş

Karl Marx 5 Mayıs’ta doğalı 204 yıl oldu, Komünist Manifesto’yu Friedrich Engels’le birlikte yazalı 174 yıl.

Üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra, yazdıklarının bizim için bir anlamı, faydası, önemi olabilir mi?

Olabilir. Ve var.

Örneğin, bugün Türkiye’de olup bitenlere, konuşulup tartışılanlara bakarsak Suriyeli göçmenler meselesinden daha önemli bir konu olmadığı ve daha epey bir zaman da olmayacağı çok açık.

Marx’ın yazdıkları arasında bu konuyla ilgili bir şey var mı? Var.

Manifesto’nun en temel sloganlarından biri doğrudan bu konuyla ilgili olarak yazılmış gibi adeta: “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!”

Bu, Sovyetler Birliği’nin resmî armasında yer aldığı için beylik ve biraz da anlamsızlaşmış bir slogan.

Oysa Marksizm’in özünü belki de en iyi yansıtan slogan.

Diyor ki, 1) Sosyalizm işçi sınıfının marifetidir, 2) Millet, milliyet, etnisite, millî sınırlar, vatan filan işçi sınıfını ilgilendirmez.

Birincisi açıklama gerektirmeyecek kadar basit. Devrimin öznesi işçi sınıfıdır, parlamento veya “halklar” veya “ezilenler” değil.

İkincisi, yani enternasyonalizm, somut bir gereklilik. Engels’in dediği gibi, “Bir başka ulusu ezmeye devam eden bir ulusun özgürleşmesi mümkün değildir.” Niye? Çünkü kendi egemen sınıfıyla, kendi devletiyle birlik olup başka bir ulusun ezilmesini onaylayan bir işçi sınıfı, kendisini ezen egemen sınıfı ve devleti deviremeyecek, özgürleşemeyecektir.

Suriyeli göçmenler iyi bir örnek oluşturuyor.

Süleyman Soylu şöyle demiş, “Fabrikanda Suriyeli’yi çalıştır, sömür, sigortasını yaptırma. Sonra ayak ayak üstüne at, ‘Ne olacak bu Suriyelilerin hâli’ de. Bir milyon insan gidecek. Kim isyan edecek biliyor musun? O iş sahipleri.”

Evet, çok garip, ama Soylu doğru söylüyor! Göçmenlerin fabrikalarda ucuz emek olarak çalıştırılması tabii ki patronların, işverenlerin işine yarıyor, kârlarına kâr katıyorlar. Ama sadece kâr meselesi de değil. Türk işçiler patronla uğraşacağına Suriyeli göçmenlerle uğraştığında, onları dışlamaya çabaladığında, sınıf bölünüyor, örgütlenmek çok daha zor oluyor. Yani patronlar iki defa kârlı çıkıyor.

Milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık işverenlerin ekmeğine yağ sürer.

Marx’ın sözleriyle ifade edersek:

“İşçinin milliyeti Fransız, İngiliz veya Alman değildir; emektir, ücretli köleliktir, kişinin kendini satmasıdır. İşçinin hükümeti Fransız, İngiliz veya Alman değildir; sermayedir. İşçinin yerli oksijeni Fransız, İngiliz veya Alman havası değildir; fabrika havasıdır. İşçinin sahip olduğu toprak Fransız, İngiliz veya Alman toprağı değildir; yeryüzünün birkaç metre altıdır.”

Roni Margulies

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol