Arap, Ermeni, Afgan hayatı önemlidir!

29.04.2022 - 08:58
Sibel Erduman
Haberi paylaş

Dünya’da mültecilere, Türkiye’de de mültecilere, Ermenilere, Kürtlere, Alevilere yani tekil Türk ve Sünni kimliği dışındakilere dönük aleni nefret ifadeleri ve hatta ölümle sonuçlanan saldırılar son zamanlarda artmaya başladı.

İstanbul, Fatih, Maltepe, Esenyurt, Eyüpsultan gibi ilçelerde sokaklara ‘Arap defol!’ ‘Mülteci defol’ ‘Afgan evine’ gibi yazılar yazılıyor. Bomonti Mıhitaryan Ermeni Okulu’nun müştemilat kapısına gamalı haç çizildiği belirtiliyor. Bunlar silinip yerine ‘Kahrolsun Irkçılık, yaşasın kardeşlik’ yazılsa da Suriyeli çocuk ve erkekler dövülüyor. Suriyeli olsun, Afgan olsun kadınlar çeşitli şekillerde saldırılara maruz kalıyorlar.    

Son zamanlarda bildiğimiz gibi Suriyeliler başta olmak üzere Türkiye’ye savaştan kaçıp sığınan ve on senedir Türkiye’de yaşayan ‘mülteci’ statüsüne sahip olmayan göçmenler üzerinden siyaset sahnesine çıkan bir Ümit Özdağ var. Özdağ, “Osmanlı’nın son dönemlerinde, aklını ve enerjisini canından aziz bildiği topraklarına adamış, kalbi vatanın kurtuluşuyla çarpan büyük Talat Paşa’yı anıyor” ve önemli sayıda destekçi buluyor. 

Bu arada Garo Paylan’ın son yedi yıldır verdiği aynı soru önergesi (Ermeni soykırımı ile ilgili araştırma önergesi) bu yıl linç girişimine neden oluyor. Ve bu, hiç de hafife alınacak bir girişim gibi gözükmüyor. Paylan, ‘bana yönelik linçin işaret fişeğini Meral Akşener patlattı. Cuma teklifi verdim, 24 saat tek bir tepki yoktu. Cumartesi günü Akşener ilk tweeti attı ve beni hedef gösterdi. Bir saat sonra iktidar da o koroya katıldı” diyor.  Aynı Akşener iki gün sonra Gezi’yi “Parola vatan, işareti namus. Kahrolsun istibdat, kahrolsun zulüm. Yaşasın hürriyet, adalet, müsavat ve meşveret” sloganıyla savunuyor. 

Bu arada yeni ittihatçılık tartışmaları başladı. Bu yeni ittihatçılık mıdır? Yeni ise nesi yenidir bilemiyorum. 

Mesela, Fransa’da La Pen’in bu kadar oy alması şunu gösterdi: Merkez siyasetin Macron gibi aktörleri toplumun merkezinden kopan, ekonomik konumlarını ziyadesiyle yitiren kalabalık bir kesimin sorunlarına cevap olamadı. Bu yüzden Le Pen gibi, eski, bilinen ama (Alain Badiou'nun işaret ettiği gibi) çağdaş kapitalizmin icat ettiği insan yüzlü, soğuk, idari gücü temsil eden ideal kadın imajında ırkçılar popülerleşti. Belki Ümit Özdağ’a (bildiğimiz kaba saba, oyuncu bir erkek vs) karşı Akşener figürü ve İYİP bu yeni ittihatçılık kategorisine girebilir. 

Göçmenlik artık iklim felaketini de düşünecek olursak artarak devam edecek. Avrupa zaten on sene önce Türkiye ile yaptığı ve kendi hukukuna aykırı anlaşmayla çoktan bu konudaki göçmen düşmanı tavrını belirledi. Mesele gelip, sağın eline koz vermeden ve sınıf mücadelesinin de etkili bir şekilde kızışmasında önemi olacak bir hegemonya mücadelesi vermeye dayanıyor. Çünkü ‘ Kahrolsun Irkçılık!’ bir şey ifade etmiyor.  Ve sınıfsal farklılıktan öte ve belki de onun üstünü örtmekte bir yere kadar başarılı olmuş ama artık dar gelen eski Kemalizm’in cilalanmış İYİP ve Akşener gibi ‘medeni’ Türk ırkçı hareketinin de bu sahada oynaması ve gittikçe büyümesini de küçümsememek lazım. 

Bu arada birlikte iş yerlerinde mücadele eden Suriyeli, Türkiyeli işçiler var ve belki de asıl odaklanılması gereken yer burası. Ama iktidarı da muhalefeti de mültecilere haklarını vermedikleri gibi, davullu zurnalı veya başka fantastik buluşlarla göçmenleri ‘evlerine’ gönderme peşindeler. 

Senelerdir burada yaşayan, burasını ‘evleri’ yapmış ya da her şeye rağmen yapmaya çalışanların varlıkları ve toplumsal konumlarıyla buralı olduğunu kabul etmek lazım. Aralarında zenginler, yoksullar, kadın düşmanları, suçlular, doktorlar, öğretmenler, işsizler ve çoğunlukla da çok düşük ücrete çalışan çocuklar ve yetişkinler var, tıpkı buralı olanlar gibi. Buralı ya da yerli olmak da böyle bir şey zaten. 

Irkçılara karşı ‘Arap hayatı, Ermeni hayatı, Afgan hayatı Önemlidir! demeliyiz, çünkü evrenseli savunuyoruz. Herkesin toplumsal yapıya dahil olamadığı noktada evrensel olan ortaya çıkar. Göçmenlerle başarılı bir aidiyet değil ait olamama durumunu paylaşıyoruz. Bu toplumsal yapının zaten herkesi içermediğini vurgulamamız gerekir.

Sibel Erduman

Bültene kayıt ol