Nükleer öldürür

12.04.2022 - 21:03
Faruk Sevim
Haberi paylaş

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali dünyanın gündemine enerji konusunu bütün ağırlığı ile tekrar soktu. Yaşanmakta olan enerji temin krizi, bütün dünyada nükleer enerjiye karşı önceki dönemlere göre daha toleranslı bir hava yarattı. Hatta Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, nükleer enerjinin “yeşil enerji” olarak tanınması girişimlerine başladı.

Oysa nükleer enerji ile ilgili temel sorunlar hiçbir zaman ortadan yok olmuyor. Nükleer santraller, bir kaza sonucu patlayabilir veya savaş nedeniyle saldırıya uğrayabilir. Fukuşima ve Çernobil nükleer santral kazalarına hepimiz tanık olduk. Ukrayna işgali sırasında Zaporizya’daki nükleer santralin nasıl bombalandığını, santralden şans eseri nükleer sızıntı olmadığını hepimiz gördük.

Buna rağmen nükleer santralleri kapatmak yerine sayılarını artırmaya çalışmak, dünyayı kendi ellerimizle yok etmek için koşulları hazırlamak demektir.

Üstelik nükleer enerjinin yarattığı kalıcı çevresel bir sorun daha var: Nükleer atıklar. Bu soruna henüz bir çözüm bulunabilmiş değil, nükleer atıklar genellikle santrallerin yakınında depolanmaya devam ediliyor. Santrallerdeki sızıntı sorunları, atıklar için de aynı derecede tehlikeli bir konu.

Türkiye’de yapımı devam eden Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS), sık sık iş cinayetleri ve ödenmeyen işçi ücretleri ile gündeme geliyor. Son olarak geçen hafta yine işçiler alamadıkları maaşlar nedeniyle iş bıraktı.

Akkuyu NGS’nin yapımı 4 yıldır devam ediyor. Tahmini maliyeti 20 milyar dolar, Rusya çoğunluk hisse sahibi olarak 15 yıl işletecek ve yaptığı harcamayı Türkiye’den 35 milyar dolar olarak tahsil edecek, anlaşma böyle. Üretime kademeli olarak 2023 yılında başlanması planlanıyor. Tabi Ukrayna işgali sonrası süreç bu şekilde mi devam eder, yoksa inşaat ve işletme yaptırımlara mı takılır belli değil.

Ama şunu biliyoruz, Akkuyu NGS; diğer otoyol, köprü, hastane, havaalanı yatırımları gibi Türkiye’deki insanların gelecek kuşaklarını ipotek altına alan, yıllarca borç ödemek zorunda kalacağımız bir proje.

Ukrayna savaşının da etkisiyle gündemde yer almaya başlayan nükleer enerji, işçi sınıfının karşı çıkması gereken bir enerji türüdür.

Nükleer kazalar hem reaktörlerde çalışılan işçileri, hem kazayla mücadele eden işçileri, hem de tüm gezegeni mahvetmektedir.

İşçi sınıfı yenilenebilir enerji için mücadeleyi, bayrağının en başına yazmalıdır.

Faruk Sevim

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol